Avrupa'dan ziyade, ABD'nin kurmak istediği Avrupa güvenlik mimarisinde, Ukrayna, Rusya'ya doğru genişlemenin son bölümünü oluşturuyordu.
Avrupa’dan ziyade, ABD’nin kurmak istediği Avrupa güvenlik mimarisinde, Ukrayna, Rusya’ya doğru genişlemenin son bölümünü oluşturuyordu. Önceki genişlemelerde Rusya’nın kırmızı çigisi olarak bildikleri Ukrayna’ya dokunamamışlar, renkli devrim hamlesi sonuç alamadığı gibi Rusya’yı daha realist bir politika izlemeye sevk etmiş, bu süreç Rusya’nın Kırım’ı işgali ve Donbas ve Lugansk bölgelerini ise kontrolü altına alması ile sonuçlanmıştır.
Avrupa aslında savaş istemiyor ve doğal olarak Ukrayna’yı NATO ve AB üyesi olarak görmek gibi bir önceliği ve hedefi de bulunmuyor. SSCB’nin dağılması sonucu ABD’nin yönlendimesi ile doğuya doğru genişleyen NATO ve AB , Rusya’nın her zaman 1991 yılında ki gibi çaresizlik içinde kalacağını hesaplayarak planlarını yapmış, bu plan kapsamında Rusya’nın NATO ile ilişkilerini arttırılarak ve kolaylaştırarak demokrasi ile yönetilen, batının etkisi altına girmiş bir devlet yaratma hayalleri ile yola çıkmışlardır. Ancak bu hayallerini fazla sürdürememişlerdir.
Rusya, batı hegemonyası altına girmeye başladığını hissettiği anda yüzünü tekrar doğuya çevirmiştir. Batılı ülkeler, Rusya’nın bu ani yön değişikliğine tepki verememişlerdir. Rusya’yı çevreleyerek sınırlayabileceklerini düşünmüşlerdir. Her hamleleri Rusya’dan sert karşılık görmüş ve görmeye devam etmektedir.
Renkli devrimler sonuç vermediği gibi, bu ülkelerde Rusya’nın etkisini daha da arttırmasına yol açmıştır. Bugün Ukrayna’da yaşananlar “Batısızlık “ olarak tanımlanan batı’nın çöküşünün acı hikayesidir. Batı ülkelerinin kendilerinin dahi kendi değerlerinden emin olamadıkları, insan hakları, adalet, eşitlik demokrasi gibi kavramlardan uzaklaşmaya başladıkları popülizm’in, yabancı düşmanlığının, İslamafobi’nin arttığı ve stratejik oryantasyonsuzluk yaşadıkları bir evrenin hazin hikayesidir Ukrayna.
Savaş çıkması halinde Ukrayna’dan gelecek göçe karşı kapılarını kapatmanın ince hesaplarını yapan ve bir yandan ABD’ye hoş görünmek için Rusya’ya tehditler savururken, diğer taraftan Rusya’ya şirin görünmek için söylem/eylemlerde bulunan Batılı Ülkelerin, ABD’nin takıldıkları kuyruğuna bir kez daha basarak düştükleri ülkedir Ukrayna.
Bir ülke ancak bu kadar yalnız bırakılabilir. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın basın toplantısındaki sözleri batısızlık kavramının bir kez daha teyit edilmesidir. “Ukrayna savaşa girerse siz de perişan olursunuz, hele işgal edilirse siz de edilirsiniz” diyerek 2. Dünya Savaşı’nı hatırlatıyor o ülkelere Zelensky. Söz uçmasın diyerek kağıda aktrılmış vaatlerin görmezden gelindiği, NATO’ya üyelik sözlerinin yerini birkaç silah, araç ve mühimmat ile doldurmaya çalışan bu ülkelerin ikiyüzlü sözde liderlerine inanmanın çaresizliği içindedir Ukrayna.
Ukrayna’da ülkesinin toprak bütünlüğünü, egemenliği ve bağımsızlığını başka ülkelere dayanarak korumaya çalışmanın hazin ikilemi içinde ne yapacağını bilemez halde savrulmaktadır.
Batılı ülkelerin, Trump döneminden itibaren ABD’nin liderliğine duydukları güvenin azalmasının, strateji belirlenmesindeki eksiliklerin, NATO anlaşmasının temel değerlerindeki aşınmaların ve vizyonsuzluğun yansımasıdır Ukrayna krizi. Çok taraflılığın zayıflaması, küresel çıkarlar yerine ulusal çıkarlara yapılan vurgu ve kısa vadeli çıkarların uzun vadeli stratejilerin yerini alması transatlantik güvenlik toplumunda değerler üzerinde inşa edilmiş güven duygusunu nasıl zedelendiğinin aynasıdır Ukrayna.
Rusya yürüttüğü A2/AD (anti access / area denial) politikalarıyla Baltık Bölgesi ile Karadeniz’i büyük ölçüde dünyaya kapatırken, sessiz kalan ve Avrupa ile dalga geçen,Rusya ile INF anlaşmasını bir çırpıda iptal eden Trump gibilerin varlıklarının yol açmış olduğu lidersizliğin sonucudur Ukrayna krizi.
Avrupa’nın artık bir güvenlik mimarisi kalmamıştır. Aynı konuyu NATO içinde söylemek mümkündür. Bugüne kadar 5’inci maddeyi kendisi dışında asla işler hale getirmeyen ABD’nin kendi menfaatine uygun olmayan bir durum için bu maddenin uygulanmasına evet demeyeceği kesindir. O zaman NATO neden sürekli plan veya planlar hazırlamaktadır? Kimin için ve kimin istemine göre. Elbette ABD.
Batı ittifakının Ukrayna politikasızlığı dünya politikasındaki etki ve güvenilirliğini çok ciddi şekilde azaltmıştır. Etkisiz insani müdahaleler, alt-bölgelerde istikrarsızlıkların önlenememesi, iç savaşlarda etkin pozisyon alınamaması, vesayet savaşları, hibrid çatışmalar, ekolojik sorunlar, ekonomik krizler ve insan güvenliği gibi sorunların hiçbiri konusunda da Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Batı gerçek bir artı değer üretememiştir.
Batı, NATO için yaptığı harcamaların karşılığını alamamaktadır. Ukrayna krizi sonrası NATO konusunun batı ülke kamuoylarında daha çok sorgulanır hale gelmesi beklenmelidir. Yeni güvenlik mimarisi kollektif bir örgüt altında yeniden oluşturulabilir mi? Çok zor. İkili, üçlü, daha dar üyeli bölgesel iş birliklerini daha çok göreceğimiz günler geliyor gibi. Buna Türkiye olarak hazırlıklı olmalıyız.