PKK terör örgütü, Avrupa ülkelerinde ve özellikle AB üyesi ülkelerde şiddet eylemlerini ve saldırılarını yoğunlaştırdı.
Haftalardır yazmaktayız. PKK terör örgütü, Avrupa ülkelerinde ve özellikle AB üyesi ülkelerde şiddet eylemlerini ve saldırılarını yoğunlaştırdı. Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik temsilcilikleri, Türkiye kökenli insanların dernekleri, işyerleri, araçları ve camiler PKK terör örgütünün saldırılarına uğramaktalar.
En son pazar günü AB’nin başkenti Brüksel’de Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ne ve Brüksel Başkonsolosluğu’na yönelik olarak gündeme gelen çirkin saldırı bizi düşündürmekte. “AB üyesi ülkelerde güvenlik zafiyeti mi var?” diye sormadan edemiyoruz. Terör örgütü PKK ile bağlantılı olduğu düşünülen 10-12 kişilik bir grup, pazar günü sabah saatlerinde Türkiye'nin Brüksel Büyükelçiliği ve Başkonsolosluk binalarının ön cephesine kırmızı renkte boyalar atarak saldırı gerçekleştirdi. Saldırının ardından polis ekipleri bölgeye gelerek incelemelerde bulundu ve tutanak tuttu. Büyükelçilik ve Başkonsolosluk binaları olayın ardından temizletildi. Pazar günü olması nedeniyle kimse zarar görmedi. Ancak sözde Belçika güvenlik birimleri tarafından çok iyi korunuyor olması gereken Büyükelçilik binasına pazar günü kırmızı boya ile saldıranlar çok daha farklı bir saldırı da yapabilirlerdi.
Belçika istihbaratı, polisi ve tüm anti-terör birimleri Belçika’da oldukça yoğun bir şekilde faaliyet halinde olan PKK terör örgütünü ve militanlarını eminim çok iyi takip ediyorlardır. Bundan şüphem yok. Ancak buna rağmen bu terör örgütü mensuplarının sözde “saldırılara karşı çok iyi korunması gereken bir binaya” bu şekilde yaklaşabilmeleri ve en azından dış cephesini kirletmeleri nasıl mümkün olabilmekte?
Üstelik Avrupa Parlamentosu, AB Komisyonu’nun ve onun çeşitli kurumlarının, elçiliklerin ve daha nice hassas noktanın olduğu bir bölgede terör örgütü mensupların bu tarz eylemler yapabilecek ortamlar bulabilmesi çok manidar.
Maalesef bu sorun sadece Belçika’da yaşanmamakta. Avrupa Birliği’nin güvenlik açısından en iyi işlediği ve polis teşkilatlarının “örnek gösterildiği” ülkelerinde PKK terör örgütü mensupları son haftalarda en başta camiler olmak üzere Türk derneklerine saldırılarını artırmış durumdalar. Üstelik maalesef bu saldırılar son bulmuyor.
Oysa en başta Almanya olmak üzere, Fransa, Avusturya, Hollanda ya da Danimarka gibi ülkelerde hem polis teşkilatları hem de istihbarat teşkilatları hem PKK terör örgütü hem de onun o ülkelerdeki militanları ve sempatizanları konusunda oldukça deneyimli, bilgili ve caydırıcıdırlar. Nedense son haftalarda bu özelliklerini pek görememekteyiz. Oysa saldırıların yapıldığı kent, kasaba ya da köylerde ikamet etmekte olan PKK terör örgütü sempatizanları ya da militanları ve de onların başka isimler altında kurduğu dernekler polis tarafından hem çok iyi bilinir hem de iyi takip edilir. Eminim PKK terör örgütü sempatizanları arasında “satın alınmış olup da bilgi sızdıran kaynaklar da” mevcuttur. Ancak nedense bu çapulcuların saldırıları hazırlık aşamasında engellenememekte. Oysa ülkede gündeme ilk iki, üç saldırıdan sonra istense yerelde tanınanlar anında gerekli önlemlerle “caydırılır”. İlk saldırının ya da ikincisinin başkalarına “ilham kaynağı olma” tehlikesi nedeniyle “malum PKK’lılar” polis yöntemleri ile engellenir.
Nedense son haftalarda böyle olmadı. PKK terör örgütü mensupları ve sempatizanları sözünü ettiğimiz AB üyesi ülkeleri “serbest eylem alanı” gibi görmeye alıştılar. “Aşırı rahat” bir şekilde hedeflerine saldırmaktalar.
Bugüne kadar sadece “mala zarar gelmesi” kimseyi sevindirmemeli. Çünkü şiddet eylemleri yapılabildikçe ve engellenmedikçe terör örgütü yanlıları bundan cesaret almakta. Bugüne kadar saldırdıkları yerlerde insanlara zarar gelmemiş olması belki de büyük bir şans.
Ancak cana ve mala yönelik tehdit her geçen gün daha da artmakta.
AB üyesi ülkelerin bazılarında milyonlar, bazılarında yüzbinler ve bazılarında binlerce Türkiye kökenli insan onlarca yıldır yaşadıkları toplumla kaynaşmış bir vaziyette huzurlu bir yaşam sürdürmekteydiler. PKK terör örgütü şimdi bu huzuru ve özellikle AB üyesi ülkelerde toplumsal barışı hedef almakta.
AB üyesi ülkelerde yaşamakta olan Türkler haklı olarak haftalardır sona erdirilemeyen PKK saldırılarını endişe ile izlemekte ve yeni saldırı haberlerini artık duymamayı arzu etmekteler. Haklı olarak canları ve malları için kaygı duymaktalar.
AB Komisyonu ve AB üyesi ülkelerin hükümetleri ve de özellikle İçişleri Bakanlıkları kendi ülkelerinde yaşamakta olan Türkiye kökenli insanların da can ve mal güvenliğinden sorumlular. Bu nedenle artık daha sıkı önlemler almalarının ve PKK terör örgütünün AB’yi “serbest eylem alanı” olarak kullanmasına izin vermemeliler. Bu toplumsal barış için de acilen gerekmekte.
Sadece hükümetler ve AB Komisyonu değil aynı zamanda Avrupa Parlamentosu ve ulusal parlamentolar da bu konuyu sıkı takip etmeli ve PKK terör örgütünün Avrupa’nın sokaklarını teslim almasına karşı duyarlı olmalılar.