Düşünün; işlediğiniz günahları, söylediğiniz yalanları, hırsınızın, egonuzun size yaptırdıklarını düşünün!
Alın size muhteşem bir öğretmen. Elinde sopa, müsemmasız bir hoca... Öğrenmek isteyene muhteşem öğretiler sunuyor. Eğerki öğrettiklerini idrak edersek, tüm değer yargılarımız değişecek. Hayattan beklediklerimiz, olaylara bakış açımız değişecek. Dün ettiğimiz dua, bugün ettiğimiz dualardan çok farklı olacak. Ve bir gün o gittiğinde “Biz, asla o eski biz olmayacağız”. Öğretmenin adı Korona! O tüm insanoğluna sesleniyor. Diyor ki; savaşınız ve savaşma sebepleriniz saçma! Bakın; hala kapıda bekleyen arabanızın markası önemli mi? Ya o petrol zengini topraklar, şimdi tekrar bakın! Sadece çöl. Görün; çizilen sınırları, çekilen dikenli telleri… Onlar sadece, ardına geçmek isteyen varken önemli. Anlayın; kafes, kafestir. İçinde sevdikleriniz yoksa saray ya da gecekondu aynı. Bilin; kimsenin adı, sanı, kolundaki saati, bankadaki hesabı ile ilgilenmeyen bir gerçekle yüzleşin. Bilin ki hepimiz aynı torbanın içinde birer numarasıyız. Düşünün; işlediğiniz günahları, söylediğiniz yalanları, hırsınızın, egonuzun size yaptırdıklarını düşünün! Kendiniz ile hesaplaşın… Sorun; şu an sarılamadığınız, dokunamadığınız sevdiklerinize sorun… Hakları helal mi size? Hocayı iyi dinleyin, ders alın. Ve asla o eski siz olmayın!
Evimdeki konserler…
Meğer evde biraz sıkılmamız yetiyormuş, yaratıcı tarafımızı aktif hale getirmemize. Meğer isteyince beynimizin her iki lobunu da çalıştırabiliyormuşuz. Meğer yapmam, yapamam dediğimiz ne varsa biraz zorlasak yapabiliyormuşuz. Mutfağa yolu düşmeyenler, sosyal medyadan pasta, börek paylaşır oldu. En son ilkokulda sulu boya yapanlar, internetten tuval siparişi verir oldu. İki satır kitap okumaya erinenler, yazar oldu. Alış veriş merkezlerinden çıkmayanlar, takı tasarlayıp örgü örer oldu. Konserlerine zar zor yer bulduğumuz şarkıcılar, evlerinden bize konser verir oldu. Hatta düet yapıp, istek parçalarımızı bile söyler oldu. İşte bence en güzeli de bu oldu. Sevdiği şarkıcının konserine gidemeyen çok kişi var. Hayranı olduğumuz şarkıcı canlı yayında, evinden, pijamaları ile bize şarkı söylüyor. Beklediğimizden çok daha samimi, sıcak, keyifli… Keşke bu konserler burada kalmasa. Hayat normale döndüğünde de devam etse, ne güzel olurdu. Sizce?
Selam!
Gün içinde onlarca kez yapınca rutin, hissiyatsız bir eylem olmuş. Farkında olmadan aşağıya çekip, basitleştirmişim. Önemini, değerini anlamamışım. Biriyle selamlaşırken, sarılmak, öpüşmek meğer ne önemliymiş. Hak etmeyen hiç kimse ile yapılmamalıymış. Şu izole günlerin bana verdiği en büyük derslerden biri. En çok sevdiklerim, arkadaşlarım ile konuşurken hissediyorum. Onlara dokunmak, sarılmak, her şey geçecek deyip sarılıp, sırtını sıvazlamak istiyorum. Ama yapamıyorum! Meğer onca zaman heba etmişim onca sarılmayı, öpüşmeyi… Hani diyorlar ya “Allah’ın selamı herkese ver!” diye, hayır ben şimdi anladım “O”nun kendi de, selamı da önemli! Önüne gelen herkese verilmemeli. Hele öyle sarmaş dolaş olanı hiç verilmemeli! İşin aslı astarı; gün gelir her şey yoluna olur da girerse eskisi gibi kimseye “merhaba” demeyeceğim!