"Merhametine kurban olduğum canım anam, kadınlar günün kutlu olsun" diyeceğim.
Bugün Dünya Kadınlar Günü.
8 Mart 1857 yılında Amerika’nın Newyork kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan 40.000 işçi grev yapıyor.
‘Daha iyi koşullarda çalışma şartları istiyoruz’ diye greve başlıyorlar.
Polis müdahale ediyor, işçileri fabrikaya kilitliyor, sonrası yangın çıkıyor, iş yerinin önüne konulan barikatları aşamıyorlar ve 129 kadın maalesef ölüyor.
Cenaze törenine 100 bin kişi katılıyor.
Ve bu olay sonrası kadınların sosyal ekonomik haklarını korumak amacıyla ve bugünü unutmamak amacı ile bugün "Dünya Kadınlar Günü" olarak ilan ediliyor.
Aklım ermeye başladığı yıllarda hep bu kadınları düşünür, kendi kadınlığımı, onların kadınlığın da hisseder, özel duygular hissederdim.
Onlarla beraber yanardım sanki.
Üzülürdüm çok.
Zamanla her şey değişirken bugünün özel anlamı da değişti.
Ben de sadece o 129 kadınla kurduğum ilişki dışında başka ilişki kalmadı.
Belediyeler, şirketler, bankalar, ürünler, makyaj malzemeleri, kadın pedine kadar bugünü reklam amaçlı kullanmaya başladılar.
Belediyeler, firmalar kadınların gözünün altını mor farla boyayıp, ağız kenarlarına ketçap sürüp fotoğrafları gözümüze sokmaya başladıklarından beri konudan kalben uzaktım ben.
Ömrünü tuzu kuru geçiren kadınları mor far ketçap içinde görünce, ruhum kadınlar gününden kaçtı.
Gücünü kadın pedinden alan, kadının periyodik gününü kadının kalçasını yakın çekim yaparak "güçlüyüm ben " diyen, kadını gözümüze sokan reklamdan sonra her şeyden soğudum ben.
Dünya Kadınlar Günü’nde anlamını değiştiren, bunu kullanan zihniyetten hiç hoşlanmadım ben.
Bunun dışında önemli bir konu daha karşımıza çıktı.
Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri şahit olduğumuz ne kadar konu var.
Kadınların birbirleri ile sorunları çoğaldıkça, kadınlar birbiri ile kavga ettikçe, kadınlar birbirini yanlış anlamaya devam ettikçe, ben konunun neresinde olabilirim ki?
Doğum yapmış, daha kırkı çıkmamış kadının fotoğrafının altına diğer kadınların neler yazdıklarını bir okuyun lütfen.
Dehşete düşeceksiniz.
Bekar bir adam ile gencecik bekar bir kadının ilişkisi üzerine, kadının sayfasına diğer kadınların neler yazdıklarını okuyun, inanamayacaksınız.
Bir sanatçı ile ilgili küçücük eleştirel bir köşe yazısı yazdığınızda, bakın fanları kadınlar neler yazıyor, aklınız almayacak.
Geldiğim son noktada.
Kadınlar birbirine güvenmez, kadınlar birbirini sevmez haldeler.
O zaman.
Üzerinde, tanıtımında kadınlar gününe ait en küçük reklam olan hiç bir ürünü almayacağım.
Kadınlar günü ile ilgili erkeklerin köşe yazılarını okumayacağım.
Kadınlar günü ile ilgili köşe yazarı kadınların yazılarını şartlı okuyacağım, hayatında kadınları ne kadar anladığına, sevdiğine ve merhametine bakacağım.
Kadınlar günü kutlamasını kadın olarak kabul etmeyeceğim.
Başka hiç bir kadının gününü kutlamayacağım.
Ben sadece 1857 yılında kalan 129 kadının o acı gününü bileceğim ve orada kalacağım.
Ve sadece onları anacağım.
Ve bir de;
"Merhametine kurban olduğum canım anam, kadınlar günün kutlu olsun" diyeceğim.
Funda'nın aklındakiler...
... Oscar'da 3 dalda ödül kazanan en iyi film Parazit filmini seyretmek üzere koşarak gittim.
Vizyona girdiği günden beri planlayıp gitmeyi çok istediğim, ha bugün ha yarın derken gününü yakaladım ve filmi görmeye gittim.
Kore filmi, kendi dilinde çekilmiş film.
Film yoksulluğun insanın canını acıtacak boyutundaki hikayesi ile insanı şaşkına çeviriyor.
Bu yoksul ailenin hayattan yırtma telaşında neler yapabileceğini olanca şiddeti ile anlatıyor.
Sert bir film, hazırlıklı olun.
Filmden çok etkilendim, yakalayabilirseniz mutlaka görün filmi.
Ve bu film, yabancı bir film olarak ilk defa Oscar'da en iyi film ödülünü almış filmdir.
Kaçırmayın derim.
... Dün, Hürriyet gazetesi Cumartesi ekinde, Yeşim Salkım'ın şahane bir röportajı vardı.
Hakan Gence'nin sorularına, her zamanki gibi dobra dobra cevaplar vermiş.
Dünya Kadınlar Günü sorusuna, "dolduruşa gelerek hemcinsimi yaraladığım oldu" diye cevap vermiş.
Devam ediyor.
En büyük hatayı insanlara güvenerek yaptım diyor.
Güçlü ve zengin adam ile evli iken telefon edip ricalar isteklerde bulunan insanların, adamla ayrıldıktan sonra telefonlara dahi çıkmadıklarını anlatıyor.
Bu sektör güce tapıyor diye konuyu noktalıyor.
Ah canım Yeşim'cim, güce tapma keşke sadece sektörle sınırlı kalsa, bizim insanımızın birçoğu güce tapıyor, gücün kölesi olmuşlar.
Herkesin maskesinin düştüğü dünyayı bekleye bekleye ömür geçiren bir kadın olarak baktım ki, meğerse o yüzler maske değil, o insanın ta kendisi imiş.
Vazgeçtim ben.
Şimdi sadece hayatın seyircisiyim.
İnsanın kendine söz geçirebilmesi çok zordur bilirim, sen de o zorluk içinde hep böyle kal.
Bu kendine güvenen güçlü kadının anneliğine bayılıyoruz biz.
Hep anne ol, şahane sesli kadın, hep şarkı söyle sen.