Almanya'da sekizi Türk on kişiyi öldürmekle suçlanan Neo Nazi terör örgütü NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) davasının dün son günüydü… Beş yıldır sonuçlanamayan bu davanın 11 Temmuz 2018 tarihinde yani gelecek hafta sonuçlanması öngörülüyor.
Okuyucularımız için hatırlatmakta yarar var: NSU terör örgütü cinayet serisine 11 Eylül 2000'de başladı. O tarihe kadar bilinen son kurban 6 Nisan 2006 tarihinde öldürüldü. Öldürülen kurbanların sekizi Türk biri ise Yunanlıydı. Kurbanların tamamı aynı silahla vuruldu. Cinayetlerin kurbanları genelde dönerci dükkânı sahipleri gibi küçük işletme sahipleri olduğu için bu seri cinayetler medyada "Dönerci Cinayetleri" olarak tanımlandı. Bu çirkin tanımlama haklı olarak 2011 yılında "Yılın en kötü ifadesi" seçildi. Irkçı cinayetler serisine “ırkçıların zihniyetine” uygun bir tanımlama tam bir skandaldı.
26 Nisan 2007 tarihinde Almanya’nın Heilbronn kentinde bir kadın polis memurunun katledilmesinin ardından dört buçuk yıl geçtikten sonra bu cinayetin de NSU terör örgütü tarafından işlendiği ortaya çıkınca Almanya nihayet bu terör örgütünün farkına vardı ve cinayetlerin ırkçı terör eylemleri olduğu gerçeği ortaya çıktı... 4 Kasım 2011'de bir banka soygunu teşebbüsü başarısız sonuçlandığında bu terör örgütünün iki katili ölü ele geçirildi. Üçüncü cani terörist Beate Zschäpe adlı kadın da yakalandı.
Sonunda NSU terör örgütü hakkında on kişiyi öldürmek, on beş soygun ve iki bombalı saldırı düzenlemek suçlamasıyla 6 Mayıs 2013'te Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde dava açıldı. Beş yılı aşkın bir süredir devam eden davada dört yüz otuzdan fazla duruşma yapıldı. NSU terör örgütünün (bilinen) hayatta kalan mensubu Beate Zschäpe davanın baş sanığı. Davada müebbet hapse mahkûm olması savcılık tarafından talep edilen Zschäpe ile birlikte terör örgütüne yardım suçlaması ile dört kişi daha yargılanıyor. Bu dört kişi hakkında da üç ile on iki yıl arasında değişen hapis cezası talep ediliyor.
Ancak en başta Almanya’da yaşamakta olan Türkler ve Alman toplumunun önemli bir kesimi bu davanın gidişatından memnun değil. Sadece bir terörist kadının müebbet hapse mahkûm edilmesini yeterli bulmuyorlar. Çünkü NSU terör örgütü ve bu örgütü sürekli takip ettikleri ortaya çıkan Alman istihbarat birimleri ve de NSU terör örgütünün arkasında karanlık kalan birçok konu hiç bir şekilde açıklığa çıkarılmadı. Özellikle NSU terör örgütünün bazı cinayetleri işlerken bu cinayetlerin işlendiği zaman ve yer de istihbarat mensuplarının da bulunduğunun ortaya çıkması tam bir skandal niteliğinde. Üstelik bu konuda ne Federal Meclis nezdinde kurulan araştırma komisyonu ne de mahkeme bir adım bile atamadı. Alman istihbarat birimleri her düzeyde bilgi vermeyi reddettiler bugüne kadar.
Merak ediyorum aynı durum Türkiye’de olsa “hukuk devleti” üzerine nutuk çekenler acaba Almanya’da niçin susuyorlar diye!
Üstelik 23 Şubat 2012'de söz konusu kurbanları anma etkinliğinde konuşan Şansölye Angela Merkel, "Cinayetlerin aydınlatılması için elimizden geleni yapacağız. Bu suça yardım edenleri, yardımcılarına yardımcı olanları ya da arkasındaki olası isimleri ortaya çıkarıp hak ettikleri cezalara çarptırılması için elimizden gelen her şeyi yapacağız" demişti. Kurbanların yakınları Merkel'in bu sözüne güvendi. Ancak Şansölye Merkel’in bu sözü bu güne kadar “tutulmamış” ya da “tutulamamış” bir söz olarak kaldı.
Almanya’da bu konuya yönelik açıklama yapan ve “dürüst” bir tavır takınan tüm terör uzmanları Alman istihbarat birimlerinin NSU ile olan ilişkisinin karanlıkta kaldığı ve ortaya çıkmaması için her şeyin yapıldığı bir dava olarak tanımlamaktalar NSU Davası’nı. Üstelik bu davada sanık ya da tanık olan bazı şahısların da ya trafik kazasında ya da intihar ederek ölmüş olmaları da şüpheleri daha da arttırmakta haklı olarak.
11 Temmuz 2018 günü mahkeme ne karar verirse versin kurbanların yakınları ve hukuk devleti prensiplerine değer veren tüm kesimler bu sonuçla tatmin olmayacaklar.
Sadece Şansölye Merkel değil Almanya bu konuda verilen sözü tutmakla yükümlü. Hatta bir hukuk devleti olarak Neo Nazi terör örgütleri ile mücadele adına da bu konuyu açıklığa kavuşturmak zorunda.
Almanya’daki bu dava özünde tüm AB için önemli. Neo Nazi ve ırkçı terör örgütlerinin AB genelinde işbirliği yaparak faaliyetlerini sürdükleri gerçeğini de göz önünde tutacak olursak bu davada karanlıkta kalan ya da kasıtlı olarak karanlıkta kalması sağlanan gerçeklerin AB genelinde ırkçı ve Neo Nazi terör örgütleri ile mücadele alanında da başarılı olmayı engelleyeceği ortada.
Aslında bu konu Avrupa Parlamentosu’nu da ilgilendirmek zorunda. Aynı Malta’da katledilen bir kadın gazeteci konusuna gösterdiği ilgiyi AP’nin NSU Davası’na da göstermesinde yarar var. AP, hukuk devleti prensipleri söz konusu olduğunda Türkiye’ye yönelik sayısız açıklama yaparken Almanya söz konusu olduğunda sessiz kalırsa tüm inandırıcılığın da yitirecektir.
NSU Davası tüm Avrupa’da hukuk devleti prensipleri açısından çok önemli bir dava olarak ele alınmalı ve 11 Temmuz 2018 günü mahkeme kararı da bu doğrultuda değerlendirilmeli ve de ardından gereken adımlar atılmalı!