Adam, Adana'nın eski Büyükşehir Belediye Başkanı.
Hüseyin Sözlü.
Öyle bir söz ediyor ki, ve bunu sosyal medyasından yazıyor ki..
"Bilcümle taklacılar, Acun'dan boşanmış Şeyma gibi, anında başka kucaklara atlayıp, üzerine birde dava adamlığı, adına habire vecizeler paylaşmazlar mı? Ahlak üzerine ahkam kesmezler mi?"
Ne demek istediğini, kimlere atar, gider yazdığını bilemem, çok ilgilendiğimi de söyleyemeyeceğim.
Koskoca Adana’nın, koskoca büyükşehir belediye başkanı, magazinden hikaye seçip, bula bula Şeyma'yı bulmuş.
Yazdıklarının yakışıksız olmasının dışında, içinde, takla, kucak, atlama, kelimeleri olunca...
Pess! yani bunu da bu adam mı yazmış dedirtti.
Adamın derdi, gönderme yaptığı kişiler değil, Şeyma’nın story hayatı.
Ne ayıp, değil mi?
Hiç yakışmadı, değil mi?
İnsan suratını ekşitti, değil mi?
El alemin kadını nereye atlarsa atlasın sana ne, değil mi?
Aslında için ne kadar boşmuş öyle, değil mi?
Şeyma'nın avukatı hemen, harekete geçmiş, suç duyurusunda bulunmuş, dava açacakmış.
Avukat açıklama yapmış.
"Bu bir kadına sözlü şiddettir, bir kadını hor görmektir, bir kadına hakarettir, kadının kişisel haklarını çiğnemektir.".
Hukuki ne kadar tanım varsa, avukat dibine kadar sıralamış, kullanmış..
Avukat, yerden göğe kadar haklı, öyle değil mi?
Bravo avukat, çok doğru demişsiniz.
Ama bir itirazım var.
Bir anneye bunlar denilemez, demişsiniz ya.
Analığa saklanmak da bizim ülkede, bizim insanımızın saklandığı bir yer.
Ama orasını artık kimse yemiyor.
İzin de vermiyorlar.
Ne diyorlar biliyor musunuz, analık hiç kimseyi iyi yapmaz, saklanmayın boşuna.
Sobe diyorlar dibe.
Bu konu ile ilgili demiyorum, ama böyle çok örnek var.
O bir anne.
Aynı zamanda çok antipatik.
Son söz, başkan beyefendi...
Sanıyorum, evde eşiniz otur sıfır dedi.
Ve anneniz oğlum, otur sıfır dedi..
Funda'nın aklındakiler…
... Çorlu'da Cemile Yeşil Anadolu Lisesi var.
Öğretmen o kötü hastalığa yakalanıyor, sonra tedavi oluyor ve 8 ay sonra okula geri dönüyor.
Öğretmenin adı Muharrem Poyrazoğlu.
Öğrenciler, öğretmenleri geri döndüğünde öylesine bir hazırlık yapıyorlar ki.
Konfetiler, pankartlar, balonlar ve tezahürat ile öğretmenlerine karşılama şöleni hazırlıyorlar.
Öğretmenim Muharrem bey, öncelikle çok geçmiş olsun..
Ne mutlu size, öğrencileriniz sizi ne kadar çok seviyor.
Ne mutlu ülkemize böyle şahane çocuklarımız var.
Böylesine duygusal, vefalı bir sevginin, Çorlu'da olması, Anadolu Lisesinde olması hiç tesadüf değildir.
Küçük yer, büyük sevgi ve büyük vefa.
Okul Anadolu Lisesi, parasız okul, maşallah kazanıp gelmişler.
Şımarıklığa müsait bir yer değil.
Demek istediğimi anladınız.
... Televizyonda reklamları izleyip duruyoruz.
Bilirim, reklam ajansları devamlı toplantı yaparlar, saatler süren o toplantılardan neler çıkıyor inanamazsınız.
Çok tuhaflar.
Anlayamam bir türlü
Senelerden beri kafa yorarım.
Kadınlar daha çok televizyon seyrettiklerine göre, daha çok alışveriş kadınlar yaptığına göre..
Ne düşünerek.
Ülkenin en büyük tek taşının sahibi ve bilinen 7 evliliği olan kadın, tek taş reklamı yapıyor.. Eline, 600 TL, küçücük tektaşı vererek reklamınızda kullanırsanız, inandırıcı olur musunuz, sizce kadın koşa koşa size tektaş almaya gelir mi?
Ülke kadınlarının çoğunun, hiç sevmediği kadını, deterjan reklamının yüzü yapıp, o deterjanı kullanmayan kadınları dövecek gibi otoriter sesi ile reklamda kullanma fikri çok enteresan.. Sizce kadınlar o deterjanı alır mı?
Benden zırnık çıkmaz da..
Neyse daha çok örnek var da, yerim dar.