Ülkedeki siyasi gerilimin tırmanması her an, ordu ile bu silahlı güçleri ve de Sünni bölgesi Musul'da yeni kurulan Haşdi Sünni'yi karşı karşıya getirebilir.
“İran’a basınç Irak’ı patlatabilir” başlıklı önceki yazımızda ABD’nin İran’a yönelik kıskaçta merkez üs olarak Irak’ı kullanmaya çalıştığını dile getirmiş, bu durumun İran’ın önemli bir nüfuzunun olduğu ülkede ciddi gerilimlere yol açtığına dikkat çekmiştik.
Bu hafta sonu Musul’da Haşdi Şabi güçleriyle Irak polisi arasında yaşanan silahlı çatışmayı bu gerilimin bir parçası olarak görmek gerek.
İki Haşdi Şabi mensubunun yaralandığı olay sonrası gerilim daha da tırmanırken Irak parlamentosunda 21 milletvekili bulunan Vataniyye Koalisyonunun lideri ve eski Başbakanlardan İyad Allavi, bu silahlı grubun lağvedilmesini istedi.
Ancak, 2014’te DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle Şii dini lider Ayetullah Ali Sistani’nin fetvasıyla kurulan ve daha sonra özel bir statü altında resmiyet kazanan, 400 binden fazla mensubu bulunan İran destekli bu silahlı gücün lağvedilmesi o kadar kolay değil.
Zira bu silahlı gücün eski komutanlarından biri olan Hadi Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu, Irak parlamentosunda 54 milletvekili ile ikinci sırada yer alıyor.
Ülkedeki siyasi gerilimin tırmanması her an, ordu ile bu silahlı güçleri ve de Sünni bölgesi Musul’da yeni kurulan Haşdi Sünni’yi karşı karşıya getirebilir.
O nedenle ABD’nin İran kıskacının Irak’ı iç savaşa götürme endişesi var ki, Washington’un da zaten özellikle bu amacı güttüğü de dile getiriliyor.
Gel gelelim gerek İran’a uygulanan baskı gerekse de Irak’taki gelişmelerin en çok etkilediği ve etkileyeceği ülkelerden biri de Türkiye.
Hatta birçok uzmana göre ABD’nin İran’dan sonraki hedeflerinden biri de zaten Türkiye.
ABD, bu planını önemli ölçüde, DEAŞ ile mücadele adı altında büyütüp beslediği ve DEAŞ’ın sona ermesine rağmen desteğini kesmediği PYD üzerinden yürütüyor.
Ancak Türkiye’nin Suriye’de Rusya ile geliştirdiği ilişki ve sahadaki etkin varlığı bu planlara geçit vermeyince Washington, epey süredir yeni bir yol üzerinde çalışıyor.
O da, PKK ile Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni uyuşturmak.
ABD, Kuzey Irak’ta Eylül 2017’te yapılan bağımsızlık referandumu nedeniyle Ankara’nın Erbil ile ilişkilerinin gerilmesini fırsat bilerek uzun süredir bu plan üzerinde çalışıyor.
ABD, henüz bu amacına ulaşamasa da hiç mesafe almadığını söylemek de mümkün değil.
Elbette ABD, bunu Kürtleri sevdiği için yapmıyor.
Türkiye, Irak, İran ve Suriye üzerindeki hesapları için Kürtleri kullanıyor.
ABD, bir yandan kendi eliyle Türkiye’ye teslim ettiği Abdullah Öcalan’ın talimatıyla kurulan PYD’ye destek veriyor bir yandan da İran destekli Haşdi Şabi ve Irak ordu güçleriyle Kerkük ve çevresini elinden aldığı Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile PKK’yı yakınlaştırmaya çalışıyor.
Gün geçmiyor ki bir ABD’li yetkili Erbil ile Rojava (PYD’nin denetimindeki bölgeler) arasında mekik dokumasın.
Bu oyun kimsenin hayrına değil.
Kürtleri birbirine yakınlaştırıyormuş gibi görünen planda Kürtlerin de hayrına bir şey yok.
Zira oyunun kendisi Kürtleri başkalarıyla, özellikle de Türkiye ile kırdırmaya dayanıyor.
Türkiye de, Kürdistan Bölgesel Yönetimi de bu oyuna karşı daha uyanık olmalı.