Geçtiğimiz hafta haberi görmüşsünüzdür, firari CHP'li Aykan Erdemir hakkında ABD'de görülen kumpas davasına sahte delil taşıma suçundan yakalama kararı çıkarıldı.
Geçtiğimiz hafta haberi görmüşsünüzdür, firari CHP’li Aykan Erdemir hakkında ABD’de görülen kumpas davasına sahte delil taşıma suçundan yakalama kararı çıkarıldı. Birkaç gün sonra ise Erdemir’in mal varlığına el konuldu. Peki Aykan Erdemir kim?
Buna geçmeden önce ABD’de görülen kumpas davasının çöktüğünü söylemek mümkün. Çünkü FETÖ’nün sahte delilleriyle oluşturulan bir mahkemenin hukukla falan bir alakasının olmadığı açık. 17-25 Aralık yargı darbesi birkaç aydır ABD’de ısıtılıp tekrar gündeme getirilmek isteniyordu ama Zarrab’ın mahkemede “yalan söyleyeceğine dair” ses kayıtları ortaya çıktıktan sonra bu mahkemenin bir hükmünün olmayacağı net bir şekilde biliniyor. Bundan sonra asıl sorulacak soru bu mahkemenin nasıl ve kimler tarafından oluşturulduğuyla ilgili.
Aykan Erdemir, 17-25 Aralık yargı darbesinden sadece birkaç hafta önce CHP’nin ABD ziyaretinde yer alan heyetteki isimlerden birisiydi. Heyetin, FETÖ’nün ABD’deki en önemli organizasyonlarından olan Rumi Forum ve Amerikan-Türki (TAA) yöneticileriyle bir araya gelmesinde önemli rol oynadı. Rumi Forum’da toplantıya katılarak FETÖ’yü övdü. Sadece bununla da yetinmedi. Geçen yıl Mart ayında Georgetown Üniversitesi’nde azılı FETÖ’cülerden Emre Uslu’nun da yer aldığı bir panelde Türkiye aleyhine sert bir kampanya yürüttü.
Erdemir, aynı zamanda ABD’de İsrail yanlısı ve Türkiye düşmanı çizgisiyle faaliyet gösteren Demokrasileri Savunma Vakfı’nın (FDD) Türkiye Programı uzmanı olarak da görev yapıyor. Peki bu vakfın başkanı kim? Mark Dubowitz adında biri. Başkan Dubowitz ve aynı vakfın başkan yardımcısı Jonathan Schanzer ise ABD’de görülen Zarrab davasına bilirkişi olarak atanan isimler. Bu zincirleme olay akıllara durgunluk verse de CHP’nin bu davada rolünü anlamak açısından önemli bilgiler olarak değerlendirilebilir.
CHP’nin içinde FETÖ’cülere destek verenler kamuoyu tarafından net bir şekilde biliniyor. FETÖ’cü kanallara çıkıp kanalların önünde kendini yakacak duruma gelenleri, FETÖ’nün gazetelerine röportaj verenleri ve FETÖ’yü savunmak için türlü oyunlara girişenleri kısa bir Google taramasıyla bulmak işten bile değil. Erdemir’in New York Bölge Mahkemesi’ne FETÖ’cüler tarafından 28 Ocak 2014 yılında hazırlanan sahte delili ulaştırdığı kayıtlar altında. Öyle ki bu durum MİT tırları kumpasında Enis Berberoğlu’nun Can Dündar’a yapmış olduğu kuryelik ihanetini anımsatıyor.
CHP’nin içinde bu şekilde FETÖ’ye hizmet eden ve küresel bağlantıları olan birçok isim mevcut. Kemal Kılıçdaroğlu’nun son zamanlardaki akla hayale durgunluk verecek skandal sözlerini de bunlara bağlayabiliriz. Çünkü artık çoktan takke düştü kel göründü bir durumla karşı karşıyayız. Gelecek günlerde ABD’de görülen kumpas davasında CHP’nin nasıl yardımcı taşeronluğa soyunduğu daha net bir şekilde ortaya çıkarsa şaşırmamak gerek.
İETT’ye sesleniyorum!
İstanbul’un trafiği malum… Bu şekilde giderse çözüleceğe de benzemiyor. Maksimum beş kişiyi taşıyabilecek araçlara tek kişi binilerek yapılan yolculuklarda trafik adeta kilit oluyor. Ben de mecburen toplu ulaşımı çok kullanıyorum. Evet, toplu ulaşımlarda artık dayanılmaz hale gelen o kalabalıktan başka çeşitli sorunlar var. Ben de geçen gün bunlardan birisini yaşadım.
Anadolu yakasında bir yere gitmek için İETT otobüslerinden birine bindim. İneceğim duraktan tam bir durak önce düğmeye basmama rağmen şoför durağı geçti ve ben de kendisini durağı geçtiği yönünde uyardım. Bana sert bir ses tonuyla “düğmeye basmadığımı ve şimdi durmasını istediğimi” söyledi. Halbuki düğmeye basmıştım ve yanındaki adamla sohbete dalmış olmasından ötürü durağı geçtiğinin farkında bile değildi.
Bu tarz hikayelerle çok karşılaşıyorum. Şoförlerin dalgın ve umursamaz olması bir kenarda dursun, yolculara hitap şekli azarlar gibi. Bir de yolcularla kavgaya tutuştuklarında “İBB Beyaz Masa’yı ara ve şikayet et” diyorlar. Aslında haklılar, çünkü karşılığında hiçbir şey olmayacağını kendileri de biliyor! İBB Beyaz Masa hiçbir sorunu çözmüyor, sorunları kayıt altına almaktan başka hiçbir işe de yaramıyor. Zaten şoförlerin cesareti de buradan geliyor.
Şimdi ben İETT’nin çiçeği burnunda genel müdürü Ahmet Bağış’a ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’a sesleniyorum. Özellikle otobüslerde yaşanan bu problemi çözün ya da hiç değilse İBB Beyaz Masa’yı gerçekten sorun çözücü bir hale getirin.
“Yolsuzluk” diye yırtınanlar Ataşehir’de nasıl üç maymunu oynar hale geldi?
Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, “yolsuzluk” yaptığı gerekçesiyle görevinden alındı. İlgezdi’nin sahip olduğu mal mülkü yazacaktım ama bunu yazmama ne köşem yeter ne de zamanım.
Demek istediğim ise… Her fırsatta FETÖ’nün kumpaslarından biri olan “ayakkabı kutularından” bahsedenler, 17-25 Aralık yargı darbesini meşru göstermek için kendilerini zincire vuranlar İlgezdi’nin bu mal varlığından bahsetmiyorlar, üç maymunu oynuyorlar. Hiç değilse çıkıp, “bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sormuyorlar. Hatta CHP’nin loser milletvekillerinden biri “milli iradeye darbe vuruldu” diyecek kadar yüzsüzlüğün nirvanasına ulaştı bile!
Demek ki konu, rezidanslar falan olunca rezidansı “milli irade” diye okumak “mubah” hale geliyor. Hem de oh, “BUZ” gibi!
Bu haftanın favori Spotify şarkılarım
• Can Kazaz – Biraz
• Nilibek – Sağanak Yağmurlu Şarkı
• Selin Sümbültepe – Cızgan
• Canozan – Sen Kocaman Çöllerde
• Tom Speight - Waiting