Gündemin en sıcak konusunu hiç şüphesiz mülteciler oluşturuyor.

Yükselen "yabancı karşıtlığı", CHP başta olmak üzere muhalefetin son derece olumsuz ve yapıcı olmayan dili, bir de üstüne medyanın mültecileri adeta şeytanlaştırma çabası..

Oysa, "Anadolu ve misafirperver ev sahipleri, hem dini yükümlülük hem de insanlık vazifesi ahdederek yüreğini her zaman mazluma, çaresize ve yurtsuza açmış, evini, toprağını ve aşını hiç sakınmadan paylaşmıştır."

Göçlere de, göçenlere de hep aynı hissiyatla yaklaşmıştır.

Ta ki, son birkaç yıla kadar.

MİLYONLARA YURT OLAN ANADOLU

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, Anadolu tarihinin son iki yüz yılında yaklaşık 6 milyona yakın göçmen, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine yerleşmiştir.

Bu sayının büyük kısmı da Cumhuriyet sonrası döneme aittir.

1979’da yaşanan İran İslam Devrimi sonrası, İran’dan Türkiye’ye göç eden çoğunluğu Azeri olmak üzere Fars ve Kürt kökenli bir milyona (1.000.000) yakın insan buna örnektir.

1980’li yılların başında gerçekleşen Afgan göçü de.

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesi sonrası 1982 yılında başlayan savaş nedeniyle, o bölgedeki birçok Türk kökenli Türkiye’ye gelmişlerdir. Gelenler arasında Özbekler kadar, Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızlar da bulunmaktadır.

Dışişleri Bakanlığı 1982 Tarihçesi'nin 23 Ağustos’una sayıyı 3 bin 809 kişi olarak not düşse de, İçişleri Bakanlığı, 4 bin 163 nüfus iskânlı göçmeni kayıtlarına geçirmiştir.

Irak’tan gelen göçlerin büyük bir kısmı da 1988 yılında Kuzey Irak'ta yaşanan Halepçe Katliamı sonrası gerçekleşmiş, sayı 51 bin 542 kişiyi bulmuştur.

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında başlayan ve 1989 yılına kadar süren Bulgaristan’dan göçlerde sayı yaklaşık olarak 800 bin kişiye ulaşmıştır.

1991 yılındaki Körfez Savaşı sonrasında da 467 bin 489 kişi kaçarak Türkiye'ye gelmiştir.

1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin kişi, 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17 bin 746 kişi, 2001 yılında da Makedonya’dan 10 bin 500 kişi.

Türkiye'de bulunan Afganistanlı göçmen sayısı 300 bin kişi olarak kayıtlara geçerken, son olarak da, Nisan 2011 - Ocak 2020 tarihleri arasında Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle yaklaşık 3.6 milyon kişi Türkiye’ye gelmiştir.

***

O GÜN KÜÇÜK BİR ÇOCUKTU, ŞİMDİ..

1982 yılının, 3 Ağustos’u..

O salı, Pakistan üzerinden Türkiye’ye, Adana Havalimanı’na gelen THY’nin “İzmir” uçağının Afgan göçmen yolcuları, davul ve zurnalar eşliğinde, halk oyunu gösterileri ile karşılandı.

Uçaktan inen yolcuların toprağı öptükleri an, foto muhabirleri tarafından ölümsüzleştirilirken, alana gelen kalabalık Adanalının dökülen sevinç gözyaşları ve yüzlerine yansıyan mutluluk ifadeleri fotoğraf karelerinde tarihe not düşüldü.

Afganistan topraklarında yaşadıkları acıları içlerine atarak, yarınlara umutla bakan o göçmenler tam 39 yıldır bu topraklarda, yerleştirildikleri il ve illerde huzur içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Diğer pek çok göçmen gibi..

Yıllar içerisinde yerli halk ile kaynaşan Afgan kökenli bu aileler, kız alıp vererek yörenin vatandaşları ile akrabalık ilişkileri de kurdu.

Hüdayar Mete Buhara da, o salı Türkiye’ye gelen ailelerin çocuklarından.

Eğitiminin bir bölümünü Tokat'ta tamamlayan Buhara, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu.

Tokat’ta Kaymakam Adayı olarak göreve başlamasından sonra, Almus, Erfelek ve Çatalpınar ilçelerinde Kaymakam vekilliği, sonrasında da sırasıyla; Denizli-Baklan, Kilis-Elbeyli, Aksaray-Ortaköy ve Kütahya-Emet ilçelerinde kaymakamlık görevlerinde bulundu.

Muş Vali Yardımcılığı, Sivas Vali Yardımcılığı ve Kütahya Vali Yardımcılığı görevlerini tamamladı.

Ardından da bugün görev yaptığı, -nüfusu itibarıyla Ankara'nın ikinci, Türkiye'nin dördüncü en büyük ilçesi- Çankaya’ya Kaymakam olarak atandı. Halen de başarıyla bu görevi sürdürüyor.(*)

O gün, küçük bir çocuk olarak Türkiye’ye ayak basan Hüdayar Mete Buhara, yıllar sonra hislerini aktarırken, “Türkiye, tarihi geçmişi ve bugünkü güçlü yapısı ile Anadolu'dan yükselen ve gölgesi kendi sınırlarını aşan ulu bir çınar. Bu ulu çınar geçmişte birçok soydaşların ortak sığınma noktası oldu.” ifadelerini kullanıyor.

Tarih boyunca dışarıda yaşayan her bir soydaşın ne zaman başı sıkışsa, ne zaman kendini darda hissetse başını çevirip umutla baktığı yerin Anadolu olduğuna vurgu yapan Buhara, ailesiyle birlikte göç hikayesini de şöyle anlatıyor:

''1982 yılında devletimiz tarafından uçaklarla Adana'ya getirildiğimizde ben küçük bir çocuktum. Adana'da bize gösterilen misafirperverlik sonrasında sürekli kalacağımız Tokat iline otobüslerle gelirken yollarda geçtiğimiz muhitlerdeki vatandaşlar tarafından bize gösterilen ilgi ve alaka hala hafızamda önemli bir yer tutar.

Gerek o yıllarda, gerekse de sonrasında bizler burada en üst düzeyde kabul ve güler yüz gördük. Devletimize ve aziz Türk Milleti'ne ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu husustaki minnettarlığımız sonsuzdur.

O yıllarda göçmen bir Türkmen ailenin ferdi olarak bu devletin bir kaymakamı olarak görev yapacağımı asla düşünemezdim. Devletimi temsilen devletime ve milletimize hizmet ediyor olmaktan son derece gururluyum. Yaklaşık 14 yıldır mülki idare amiri olarak değişik illerde kaymakamlık ve vali yardımcılıkları görevlerinde bulundum. Bu süre içerisinde layıkıyla hizmet etmeye çalıştım. Ayrıca her zaman bizlerle beraber gelen ya da daha sonra Türkiye'ye gelip yerleşmiş hemşehrilerimle olan bağımı asla koparmadım. Özellikle çocukların ve gençlerin okumaları noktasında hep gayret içerisinde oldum. Türkiye'nin gelecek güzel günlerinde bizlerin de katkısı olsun istiyorum.''(**)

***

Kıssadan hisse:

Merhum Ferhan Şensoy’un aktarımıyla, Haldun Taner’in o deyişi kulaklarımda:

“Bir düne bak bir bugüne.. Hey gidi günler hey, az gittik uz gittik dostlar olduğumuz yerdeydik.”

Keşke kalabilseydik.. En azından bazılarımız..

(*) CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, 30 Ocak 2021'de yaptığı basın toplantısında, İnsani Gelişme Vakfı tarafından hazırlanan İnsani Gelişme Endeksi’ndeki en iyi 10 ilçenin ilk 9’unun CHP’li belediyelerin olduğu ilçeler olduğunu açıklamıştı:

“ ‘Çok Yüksek İnsani Gelişme’ performansı gösteren ilçeler sıralamasında ilk üç sıra; İstanbul Kadıköy, İstanbul Beşiktaş ve Ankara Çankaya.”

(**) Anadolu Ajansı – 15 Ağustos 2011