Z KUŞAĞI'NIN "DOĞAL SEÇİLİM" SÜRECİ

Doç. Dr. Can CEYLAN
Bu neslin kendi arasında verdiği mücâdele, 21. yüzyılın ikinci yarısındaki doğal seçilimin içeriğini ve şartlarını oluşturmaktadır.

Adına ister Z Kuşağı densin, ister Alfa Kuşağı veya Vav Kuşağı. Adı, sanı ne olursa olsun 21. yüzyılın ilk çeyreğinin son yılları yaşanırken hayâta atılmak üzere olan, yaşları on beş, yirmi arasında değişen bir kitle var. Bu yaş aralığını vermemin sebebi, özellikle lise ve üniversite çağında olan ve gelecek on yıl içinde, yâni takvimler 2030’lu yılları gösterirken, istikbâli ve ikbâli netleşmeye başlayacak olan bir nesli kastetmemdir. Bu nesil, her şeyden çok, kendi arasındaki mücâdeleden ne kadar başarılı çıkarsa, istikbâli ve ikbâli o kadar olumlu yönde netleşecektir.

Bu neslin kendi arasında verdiği mücâdele, 21. yüzyılın ikinci yarısındaki doğal seçilimin içeriğini ve şartlarını oluşturmaktadır. Doğal seçilimi kısaca tanımlamak gerekirse, tabiattaki tüm canlıların hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek için verdiği mücâdele sonucu elde ettiği başarıya doğal seçilim diyebiliriz. Bir ağacın daha çok güneş ışığı almak için yanındaki diğer ağaçlardan daha fazla uzaması ve daha uzun olması böyle bir seçilim sonucudur. Ağaç boy ortalaması ne kadar uzun olursa, en uzun ağacın boyu o nisbette uzun olacaktır. Bunu yapabilen ağaç, türünü güçlendirerek devam ettirir. Dışarıdan bir destek almadan, içinde bulunduğu ortamın zor şartlarıyla mücâdele edip bu mücâdeleden güçlenerek çıkmak ve diğerlerinden daha üstün ve kalifiye hâle gelmek, doğal seçilimde geçilen süreçlere karşılık gelmektedir.

Nasıl bir seçilim?

“Doğal seçilim” kavramı, güçlünün ayakta kaldığını iddia eden evrim literatüründeki önemli kavramlardan biridir. İşin içine sosyal gelişme ve toplumsal mücâdele de girince, evrimsel değişim ve seçilim daha belirgin hâle gelmektedir. (Not: Şu anda “maymundan mı geldik” gibi bir soru aklına gelen varsa, yazının devâmını okumasa da olur.)

Bugünlerde verilen mücâdeleden başarıyla çıkıp 2030’lu yıllarda 2020’li yılları anlatacak olanlar, muhtemelen en çok zorlandıkları şeyin akranları, yaşıtları, sınıf arkadaşları olduğunu söyleyeceklerdir. Bunun sebebi, sayıları şimdikinden daha az olacak olan bu başarılı kişiler yaşadıkları ekonomik, sosyal, siyâsî, teknolojik, çevresel, cinsel sorunlardan önce, bâzı arkadaşlarının sebep oldukları sorunlardan ve engellerden bahsedecekler.

Örneğin şartlar ve imkânlar ne kadar olumlu olursa olsun şikâyet edecek ve beğenmeyecek bir şey bulanların yarattığı olumsuz ortam, azınlık tarafından yaratılmış olsa da çoğunluğun üstünde tahakküm oluşturmaktadır. Okulda dersi işlenmesini engelleyen tek bir öğrencinin sınıfın geri kalanı üzerinde olumsuz bir tahakküm oluşturması da başka bir örnektir.

İdeallerini kaybetse de sınıfta özveriyle ders anlatan hocalara ders işletmemek için onların dikkatini dağıtacak, sınıfın konsantrasyonunu bozacak her şeyi yapan ve bunu “öğrenciliğin şânı” ve “mârifet” zanneden lise ve üniversite öğrencileri, aynı sınıftaki bir ya da iki kişinin seneler içinde ulaşacağı başarıyı geciktirdiklerini ve bir doğal seçimin ortamı oluşturduklarını bilmezler. Bu, kendilerine söylense maalesef anlamazlar. Cıvık bir lakaytlık içinde, kalitesiz espriler yaparak üste çıkmaya çalışırlar. Öğrenciliği “Hababam Sınıfı” gibi bir ortamda bulunmak zannedenler, doğal seçilimde başarılı olacak, diğerlerinden daha üstün ve kalifiye hâle gelecek olanların doğal seçilim “malzemesi” durumundadır.

Liseler ve üniversiteler bu gibi öğrencilerle doludur ve bu yüzden vasat çok düşük olduğu için doğal seçilimle öne çıkacak olanları fark etmek zor olmamaktadır. Bir tâne bile olsa bütün sınıfı bozmaya yetecekken, maalesef sayıları gün geçtikçe artarak artık sınıfın çoğunluğunu oluşturan bu “malzemeler”, keşke çoğunluk olsaydı demek istediğimiz ama maalesef azınlıkta olanları ve sayıları hızla azalanları geciktirmektedir. Ama farkında olmadan doğal seçilim ortamının zorlu şartlarını oluşturmaktadır.

Esas işi ve görevi yoklama yapıp derse gelenlerden imza almak değil de ders anlatmak, bilgi aktarmak ve yol göstermek olan hocalar, küçük ama mide bulandıran sinek misâli, her sınıfta sayıları giderek artan bu “öğrenciler” yüzünden “gerçek öğrenciler” ile ilgilenememektedir. Maalesef önce ülkemiz sonra da insanlık zaman kaybetmekte; birçok sorun çözüm beklemeye devam etmektedir.

Keşke rekabet olsa

Bu durumda doğal seçilim, “iyiler” arasındaki rekabet ile “en iyi”nin ortaya çıktığı bir sonuç olamamaktadır. Aksine, gereksiz ve zaman kaybettirici, emek isrâfına sebep olan nice arkadaşının engellemesiyle mücâdele ederek, kötüler arasından sıyrılan ama bunu potansiyelini fazla zorlamadan yapanlar doğal seçilimde öne çıkanlar olacaktır. Bu sonuç da bir anlamda “iyiler arasından en iyi” değil, “ehven-i şer” olacaktır. Kısaca “ortalama” düşük olacaktır.

Yüzyıl önceki mucitler kendileri gibi “iyi” olanlar arasında “en iyi” olmak için rekabet ederken, 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde öne çıkanların seviyesi bu kadar yüksek olmayacaktır. Bu endişe verici bir durumdur, çünkü yüzyıl önceki çözüm bekleyen sorunlar ve tatmin edilmesi gereken ihtiyaçlarla kıyaslandığında günümüz sorunları ve ihtiyaçları daha zordur ve daha çetindir. Bu yüzden bu sorun ve ihtiyaçlar daha kalifiye bir doğal seçilim sürecini gerektirirken, çözüm adayları bu konuda gereken donanıma maalesef sâhip olmayacaklardır.