​YÜZDE 50+1 OYUN MEŞRUİYETİ

Erol ERDOĞAN 13 Nis 2017

Erol ERDOĞAN
Tüm Yazıları
Önceki hafta cumadan pazar akşamına kadar süren, Ankara, Karabük, Kastamonu, Sinop illerini kapsayan üç günlük bir gezim oldu.

Önceki hafta cumadan pazar akşamına kadar süren, Ankara, Karabük, Kastamonu, Sinop illerini kapsayan üç günlük bir gezim oldu. 7 Nisan Cuma sabahı Ankara'da referandumla ilgili bir çalışma toplantısına katıldım. Sonrasında Karabük'te Genç KADEM'in söyleşisinde gençlik politikalarını tartıştık. Cumartesi sabahı İlim Yayma Cemiyeti Kastamonu Şubesinde STK temsilcileriyle gençlik çalışmalarını istişare ettik. Sonra Boyabat'a geçtik. Pazar akşamına kadar Boyabat, Saraydüzü, Durağan ilçeleriyle Sinop merkezi gezdik. 9 Nisan Pazar akşamı ise Boyabat Belediyesi’nin organize ettiği programda Sevgili Peygamberimize dair kısa bir konuşma yaptım.

Gezi boyunca dâhil olduğum sohbet ortamlarında söz dönüp dolaşıp referanduma geldi. Referandumla ilgili çok soru soruldu ama kamuoyu araştırmacılık yönümü bilenler özellikle sonucun ne çıkacağına dair tahminimi soruyorlardı. Onlarla, sonucun evet olacağına dair kanaatimin yanı sıra evet-hayır oranlarıyla ilgili kişisel tahminimi de paylaştım. Ortamındakilerin çoğunluğu “Keşke yüzde 55’in üstünde çıksa, hatta yüzde 60 çıksa iyi olur.” diyerek söze başlıyorlar, sonrasında yüzde 60’a ulaşmayan sonucun evet cephesini ve Tayyip Erdoğan’ı zora sokacağını söylüyorlardı. Öyle konuşanlara her defasında “Evet verdiğiniz halde, kendi kalenize gol atmayın. Bu yanlış yaklaşımla meşruiyet tartışmasına malzeme sağlarsınız.” deyip durdum. 

Bir durumun yüksek oranda kabul görmesi başka bir şey, o durumun demokrasi, siyaset ve hukukilik bakımından meşru sayılması başka bir şey. 16 Nisan sonrasında, ister evet ister hayır tercihleri yüzde 50 oranını aşsın, sonuç meşrudur, her iki sonucun hazımsız kabulü gerekir. 

Son günlerde, sürekli bu konuya dikkat çekmeye çalışıyordum ki, Meral Akşener’in açıklaması geldi. Akşener’in “Bu referandumda yüzde 61,5 AKP ve MHP oyu var.” şeklinde başlayan cümleleri, 16 Nisan akşamından itibaren bazılarınca başlatılması düşünülen meşruiyet tartışmasının işareti gibi. Hadi soralım. Hayır oyları yüzde 50,1 çıksa, “Hayır oyları yüzde 55-60’ın altında kaldı, bu zayıf bir hayır oldu?” şeklinde mi konuşacaklar? Elbette, imkânsız bir şey bu. Böyle bir tartışma yanlıştır, halka haksızlıktır. Evet cephesi kendi kendine gol atmayı bıraksın, hayır cephesi de yanlış bir tartışmanın sahibi olmasın. 

Yüzde 50 oyun üstündeki her oran yeni sisteme meşruiyet sağlar. Evet oyunun daha yüksek çıkması elbette iyidir, ancak ‘Şunun altında çıkarsa’ diye cümle kurmak yanlıştır. 

AK PARTİLİLERİN NE KADARI EVET VERİYOR?

“AK Partililerin ne kadarı evet veriyor?” sorusuna, AK Parti’nin yüzde 49,5 oy aldığı 1 Kasım 2015 seçimleri üzerinden kıyaslama yapılarak cevap veriliyor. Bu hesap ister istemez, “Şu kadar AK Partili kararsız veya hayır veriyor.” şeklinde içinde zaman zaman yüksek kabul edilebilecek oranların olduğu cümlelerin kurulmasına sebep oluyor. Peki, AK Parti’nin yüzde 40,9 aldığı 7 Haziran 2015 seçimleri temel alınarak “AK Partililerin ne kadarı evet veriyor?” sorusuna nasıl cevap veririz? Bu durumda da “AK Partililer, sıfır eksikle evet veriyor.” demek durumunda kalırız. Her iki yöntem bizi eksik sonuca götürür. Çünkü AK Parti Haziran 2015’te kendi süregelen oylarını tam alamadı, Kasım 2015’te yakaladığı zaferde ise AK Partili olmayan geçici oylar vardı. Diyeceğim şu; AK Partili olup hayır verenlerin oranı öyle sanıldığı gibi yüksek değil.