YENİLENMELİYİZ VE YENİDEN DİRİLMELİYİZ

Ümit G. CEYLAN 17 Ağu 2017

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
Dünya malum dün de çok çekiciydi bugün de öyle.

HER ŞEY GELİP GEÇER

Dünya malum dün de çok çekiciydi bugün de öyle. Dünya nimetlerinden yararlanmadan el etek çekip, bir keşiş gibi yaşamak İslam’da olmadığını biliyoruz. Ama kalbine dünya sevgisini yerleştirmemenin de önemini biliyoruz. O halde nasıl olacak bu diye araştırıyor, soruyor ve merak ediyoruz. Hazreti Ömer’in adamın birini tutup ona her gün “Ölüm var ya Ömer!” dedirtmesi gibi bizim de her an ölümün olduğunu, her adımda dünyayı ikili bir ayna gibi görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Attığımız her adımda dünyada bize verilen her şeyin aslında, bir de arka planı, yani ahiret planı olduğunun idrakine vararak yaşamak lazım. Ama maalesef her şeyi dünya planına göre hesaplayanlar yanılgı içinde oldukları gibi, nankörlük edip küfre de düşebiliyorlar. Olayların iç yüzünü bilmeden ileri geri konuşmak sadece dünya planına göre yorum yapmak oluyor ki, burada Allah’ın bir adaleti olduğunu unuttuklarını hatırlatmak gerekiyor. Özellikle her duyduğumuz, yaşadığımız olaylarda bilip bilmeden yorum yapmak, lafı taa getirip siyasetçilere sokmak artık çağın vebası olmuş durumda. Kendimiz dosdoğru olduk da, başkalarına çamur atacak gücü ve güveni bulabiliyoruz(!). Kalbinde Allah sevgisi ve kamil bir imanı olan kul, olaylara gülüp geçer, bunda da var bir hikmet ve bir hayır der. Bu da geçer ya hu der vesselam.

YENİLENMELİYİZ VE YENİDEN DİRİLMELİYİZ

anayazıyagörsel1

 “Geçenler geçti cancağazım şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

Bizi eskilerin sözleri değil; o sözlerin içindeki yeniden dirilişin, kendimizle buluşmanın nüveleri diri tutmaktadır. O sözleri de bugüne getiren nesiller boyu taşıyıcısı olduğu kültürün kendisidir. Bu hafta başlıkaltı spota  konu olan yukarıdaki sözler Hazreti Mevlana’nın en sevdiğim sözlerinden biridir. Çünkü bu söz umut veren yeniden insanı hayatla buluşturan hikmetli bir sözdür. Sevgi, şefkat, merhametle birlikte ruhumuzu saran ve  tüm umutsuzlukları ortadan kaldıran bir söz, bir kibârı kelamdır.. “iki günü bir olan kimsenin zararda olduğu”nu düşünürsek, bugünümüz dünümüzden daha kârlı olması gerekir. Çünkü İslam bizi tekamüle götürür; buna karşın yerinde saymak zarardır. Doğal olarak yarınımızın da bugünümüzden daha da ileride olması beklenir. Her açıdan, maddi manevi yenilenmemiz, kendimizi geliştirmemiz ve sürekli bilincimizi kuşanmamız demek, dirilmemiz demektir. Yönümüzü bir anlamda hakikat güneşine çevirmemiz gerekir. 

Ya Hayy

yahayy2

Ya Hayy, Yüce Allah’ın isimlerinden olup O’nun sonsuz diriliğini temsil etmektedir. Kitabımız Kuran-ı Kerim’de Hayy isminin geçtiği ayetlerden birinde şöyle demektedir:  ”Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O dâima diridir (hayydır), bütün varlığın idâresini yürütendir (kayyûmdur). O’nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmadan huzûrunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlarsa O’nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun kürsîsi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek, O’na zor gelmez. O çok yücedir ve O çok büyüktür.

Diğer bir ayette ise yine: “Allah, kendisinden başka hiçbir tanrı bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.” Hazreti Mevlana da Mesnevi’de Rahman suresinin şerhini yaparken şu ifade apaçık bizim dünyadaki çalışma azmimizi, hiç elden bırakmamamız gerektiğini anlatıyor. Hazreti Pir; “O’nun yolunda durmadan yürümek, engelleri aşmak, nefsin ihtiraslarını yenmek ve son nefsini verinceye kadar çalışmak gerek. Sen bu uğurda ne ölçüde uğraşır ve savaşırsan, o da sana o ölçüde doğru yolu gösterir.”

Körü körüne eskiye bağlı kalmak

Tüm bu söylediklerimizden şunu anlatmak istiyoruz; diri olmak için yenilenmek gerekir. Yenilenmeyen ve yenilenmeyi reddeden her şey yok olmaya mahkûmdur. Gaflet, uykuya yenik düşmektir. Uyanık olmak, şuurlanmamızı engelleyen her tür olumsuzluklara karşı dirençli olmak gerekir. İnanca, kültüre, hayata karşı yeniden konumlanmak gerek. Eskiye körü körüne bağlı kalmak dumura uğramış dimağlar demektir. Kalıplaşmış, kendini aşamayan insanlar demektir. Allah-u Teala putları yıkın derken cahiliye dönemindeki putların dışında bir de kafamızdakileri de kastetmiştir. Modernizim dediğimiz olgu bize her zaman yeniyi akletmemek için karşımıza cazip putlar çıkarır. Çağımızın putu medya ile hızla bir virüs gibi tevarüs eden ve yayılabilir özelliktedir. Reklamlar, dizilerdeki hayatlar, moda hepsi birer puttur. Bu putları kırdığımızda kendimizi diri kılarız. Zihinlerdeki, akıllardaki, kafalardaki putlar bir bir yıkılırken esasında kalplerdeki putları yıkmak gerek. İnsan kalbinin tasdik ettiği değere teslim olur. Yeter ki o değer Haktan olsun. Hakikatten olsun... Hangi düşünce, hangi paradigma kalbe, inanca, vicdana dokunmuyorsa o düşünce ve yaşayış tarzı insanlığın kurtuluş ümidi olamaz.

Yeni bir devlet ve yeni bir toplum

Hülasa bugün ve her gün kendimizi yenilemeliyiz. Mazide takılıp kalmak değil; bugüne ve önümüze bakmak, yeni şeyler söylemek gerek. Geçmiş, geçmişte kalmıştır. Şimdiki zaman gelecek zamana gebedir. Bizler toplum olarak kendimizi yenilerken, bizi yönetenler de kendini yenilemek durumundadır. Devletler de yenilenerek hantallıklarını giderirler. Dünya ölçeğinde her açıdan kendini korunaklı hale getirirler. Yerimizde duramayız ve yerimizde sayamayız. İyilikleri celbetmek, kötülüklere karşı da korunaklı olmak için maddi ve manevi bir olgunluk içinde olmalıyız.

Ayçiçeği2

YÖNÜNÜ HAKİKAT GÜNEŞİNE ÇEVİR!

Tohum toprağa düştüğü zaman özgürdür. Özgürlük yeniden doğuş ve yeniden diriliştir. Tohum toprakta çıtladığında bir iken bin olmaya gebedir. Tohum filizlenip yeşerdiğinde bulut arar, yağmur arar büyümek için. Tohum başak olduğunda güneş arar olgunlaşmak için. Sapsarı bir ay çiçeği olur; her fırsatta güneşe döner ve olgunlukla başını eğer. İnsan da böyledir... Güneşin doğuşunda varlıkta büyürsün; gölgen birkaç minaredir. Güneşin batışında yoklukta ölürsün; gölgen birkaç karaservidir. Ömrün bir günlük bir ömür gibidir. Güneş balçıkla sıvanmaz!.. Bir mumla bir güneş kıyaslanmaz!.. Eğer hakikat eri isen yönünü hakikat güneşine çevireceksin. Artık gözlerinle değil; kalbinle göreceksin... Ayaklarınla değil; kalbinle yürüyeceksin!..  

PERİSKOP

EZANA SAYGI

Bodrum’da ezan okunması sırasında konserini bekleten dünyaca ünlü opera yorumcusu Emma Shapplin seyirci tarafından alkışla protesto edildi. Yabancıların başkalarının dinine gösterdiği hassasiyet ve saygıya bile tahammül edemeyen bir kitlenin ne yazık ki; kendi düştüğü durumdan da haberi yok. Sanatın evrensel dili tüm kültürlere saygı duymayı ve kucaklamayı gerektirir. Bizde sanat adına iş yapanların maalesef birçoğu dinini, giyimini, dilini red eder ve hatta Anadolu insanının yaşantısını sadece etnografik bir seyirden ibaret görmek ister. Ama bu kompleksli azınlık çok şükür ki bizi temsil etmiyor. Ama kültürden de bunlar anlıyormuş gibi ellerinde kadehlerle, boynunda fularla sanat ortaya koyamadığınız 90 yıllık cumhuriyet tarihinde gün gibi aşikar. Her şey aslına rucü eder. Sanat ve sanatkârda sanatının izini geçmişinde buluyor. Bir Hattat Hamid Efendi, bir Tanburi Cemil Efendi, bir Itri ve tezhipte bir Rikkat Kunt çıkarabildik mi ona bakmak lazım.

Şehirleşme ve yalnızlık

Özellikle eğitimli kişilerin büyük şehirlerde kendi içlerinde ve işlerinde büyük bir yalnızlık yaşadıklarına şahidiz. Dev plazalar, makro marketler, AVM’ler samimi içten gülüşleri aldı yok etti. Dışarıda yaşanan ultra büyük binaların içinde eğitimli insanlar kendi küçük dünyalarına hapsoldular. Son yirmi yıldır sadece başarıya odaklı bir eğitim sistemi ile planlanmış çocukluk geçiren bugünün kariyerli ebeveynleri mutsuzlar. Hatta korku ve endişe içindeler. En büyük korkuları da sahip oldukları iş yerindeki konumlarını kaybetmeleri. Çünkü hayatlarını bu işe göre planladılar. Ama İnsan bir ruh taşımaktadır. Böyle olunca da hayatı sadece başarı olarak gören bir insan zamanla acı çekmeye başlıyor. Bazıları bir anda mega kenti bırakıp mutluluğu bir güney sahil kasabasında domates, salatalık yetiştirmekte olduğunu sanıp herşeyi bırakıp göçüyor. Ama o da tam anlamıyla yanlızlığından kurtulamıyor. Yanlızlıktan kurtulmanın tek çaresi özüne dönmek ve kazanımları toplum için paylaşabilmektir. Önce gülümsemeyle başlayan bir güne merhaba demeli insan... Sonra helalinden kazandığını, yediğini, içtiğini, öğrendiğini gönülden paylaşabilmeli insan. Gönül adamı olmak bencilliğin yarattığı yalnızlığı kökünden söküp atmak demektir hayatından.