Vakıf Katılım web

​YENİLECEKLER!

Ekin GÜN 04 Oca 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
"…Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde…"

Farkındayım; sözün pek bir hükmü kalmadı.

Bunları yazmak zorunda olmamız bile içinden geçtiğimiz şu dönemi anlatmaya yeter de artar bile.

Belki ilk defa o klişeye daha sıkıca sarılmaya ihtiyacımız var:

“…Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde…”

Birileri, aslında onların kimler olduğunu net bir şekilde biliyoruz, Türkiye’ye savaş açmış durumda.

Yaşadıklarımız bir terör değil, savaşın ta kendisi.

Erdoğan’ı ve Türkiye’yi hedefe oturtmuş durumdalar.

Çünkü ilk kez kendi göbeğimizi kendimizin kestiği günlerden geçiyoruz.

Haliyle bu da birilerini rahatsız ediyor.

Biz kararlı durdukça da etmeye devam edecek.

Geri dönüşü olmayan bir yola girdik çünkü.

Ya Sevr’e mahkûm olacağız ya da Lozan’ın bile bize dar geldiğini tüm dünyaya anlatıp bizi esaret altına alamayacaklarını göstereceğiz.

Gösteriyoruz da işin aslı.

Büyük, bildiğimizden de çok büyük bir plandı; Suriye’yi üçe bölüp güney sınırımızda DAEŞ – PYD eliyle terör devleti oluşturacaklardı.

Bu ikinci İsrail devleti olacaktı.

Fırat Kalkanı tüm planları altüst etti.

El Bab’da büyük bir başarı sağladık, “DAEŞ’le mücadele ediyoruz” diyenlerin gerçek maskesini ortaya dökerek DAEŞ’ten beslendiklerini gösterdik, artık orduları terör örgütünden ibaret olanlara meydan okuyarak kendi kararlarımızı kendimiz verdik.

Ve Suriye’de garantör ülkeyiz, Suriye’yle alakalı toplantılar artık Cenevre’de değil, Astana’da yapılıyor.

Bu bile başlı başına bir olay, onların tahmin edemedikleri kadar büyük bir olay hem de.

“DAEŞ’le mücadele ediyoruz” diyenlerin Türkiye’nin DAEŞ’le mücadelesine hava desteği sağlamadığını, terör örgütlerine silah yardımı yapanların “terörle mücadeleden” bahsetmesinin komik olduğu zamanlardan geçiyoruz.

İşte REINA saldırısını görüyorsunuz, 2017’nin ilk dakikalarını kana bulayanların amacı belli.

Türkiye’ye bu tarz saldırılarla bir mesaj vermek istiyorlar ama halkın anladığı mesaj onların vermek istediği mesajdan çok farklı.

Biz her terör saldırısında birleşiyor, oynanan oyunları daha iyi görüyor, daha da güçlenen, yola büyük bir kararlılıkla devam eden ülke oluyoruz.

Hazmedemedikleri bu.

Sokak olaylarıyla, yargı darbesiyle, askeri darbe girişimleriyle başaramadıklarını terörle başarmak istiyorlar ama her seferinde duvara tosluyorlar.

Sorulması gereken çok soru var elbette.

Örneğin; yılbaşı günü yaşanan bu alçakça terör saldırısından sonra mekanın sahibinin Hürriyet’e konuştuğu basına yansımıştı.

Mekanın sahibi “ABD istihbaratının böyle bir saldırının olacağını önceden haber verdiğini” söylemişti.

Ama mekanın sahibi bu açıklamaları daha sonra yalanladı.

Lakin Hürriyet’ten bir açıklama gelmedi.

Ortada bir yalan varsa şayet Hürriyet neden böyle bir habere imza attı?

Amaç neydi?

Rus Büyükelçisi Karlov’a düzenlenen suikasttan sonra da ilk görüntüleri paylaşan Hürriyet’ti.

Şimdi de saldırının olduğu ilk saatlerde böyle bir haberi neden yaptılar?

Ya da yalan söyleyen mekanın sahibi mi yoksa o gazete mi?

Yaşananların saklı gizli olduğunu da söyleyemeyiz.

Nedeni basit… Mekana saldıran teröristin içeriye insanları sersemleten “flashbang” attığı ortaya çıktı.

Peki bu “flashbang” ne yapımı?

ABD yapımı… Haliyle Türkiye’de bulunmuyor, isteseniz de bulamazsınız çünkü ABD menşeili.

Tüm bunlar olurken bu terör saldırısını gerçekleştiren taşeron örgütlerin isminin ne olduğuna gerek var mı?

Ya da bunlarla vakit kaybedeceğimize bunları taşeron olarak kiralayanların kimler olduğunu bilmiyor muyuz sanki?

Örtülü savaş dediğimiz bu işte… Taşeronların arkasına saklananların Türkiye’yi hedef alma girişimleri bundan ibaret… Türkiye’nin içinden geçtiği durumda terör kamuflajlı bir savaş.

Millet bunun farkında… Hem de ta Gezi olaylarından beri farkında!

15 Temmuz’un sadece bir askeri darbe girişimi olmadığının, bir işgal planı olduğunun farkında olduğu gibi.

O nedenle milletin bu direncini kırmak isteyen teröre hizmet eden “insan” görünümlü teröristler de ortaya çıkıp manipülasyon yapmak isteyeceklerdir.

Şunun farkında olmalıyız bir kere… Her ne kadar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu son 3 ayda 80 saldırıyı önledik dese de mutlak güvenlik diye bir şeyin olmadığını ifade etmemiz gerek.

Bu tarz saldırılar dünyanın her ülkesinde olabiliyor…

Zaten saldırıdan sonra Fransa’daki Bataclan ve ABD’deki Orlando saldırılarının akla gelmesi de bunla alakalı.

Birileri Suriye üzerinden dünyanın haritasını değiştirmeye çalıştıkça buna karşı çıkan herkesi terörle diz çöktürmeye çalışıyorlar, Türkiye’nin terörle mücadelede yalnız kalmasının sebebi de bu, terör örgütleri üst aklın ordusu konumunda çünkü!

Bu gerçeği uzun zamandır biliyoruz ama terörle mücadelede güvenlik olarak psikolojik üstünlüğü de ele almamız şart.

Özellikle içinden geçtiğimiz şu dönemde terörü “meşru” duruma getiren herkese sıfır tolerans gösterilmelidir ve gereken hukuki yaptırım neyse o uygulanmalıdır.

Farklı yaşam tarzlarını karşı karşıya getirerek sanal kutuplaşmalar yaratmak isteyenlerin amacı milleti birbirine kırdırmak olsa da millet bu oyunun farkında.

Daha önce denedikleri bu tuzağa millet bir daha düşmez.

Her fırsatta düşmeyeceğini de sağduyusuyla, teröre teslim olmayarak, içi yansa da gündelik hayatına olduğu yerden devam ederek gösteriyor.

Göstermeye de devam edecek.

Evet… Bugünler zor geçecek, farkındayız, içimiz yanacak ama çocuklarımızın, sevdiklerimizin bağımsız bir ülkede yaşaması için mücadelemize devam edeceğiz.

Sonu güzel olacak…

Çünkü kim bu ülkeye tuzak kuruyorsa yenilecek!

Kurdukları tuzaklarda boğulacaklar!