Bugün yeni bir yazı dizisine başlamak istiyorum: Kapitalizm ve Krizler. Bugünkü ilk yazıda mevcut durumu ele alacağım. Silikon Vadisi Bankası nasıl battı?
06 Şubat depremi üzerinden bir aydan fazla zaman geçti.
Daha önceki yazılarda defalarca belirttiğim gibi İktidar en zayıf ve en kırılgan dönemini yaşamaktadır. Vatandaş yirmi yıllık iktidarları boyunca olduğundan çok daha büyük bir tepkiyi AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı'na göstermektedir.
Bir toplum kendisi 17 Ağustos 1999 depremini yaşamış ve bunun üzerinden 24 sene geçmiş olmasına rağmen bir önlem almamışsa, Allah'ın çizdiği "depremde binlerce kişinin ölmesi" kaderini kendi iradesiyle seçmiş demektir!
Ülkemizin 10 ilini içine alan deprem felâketi ve bundan 24 yıl önce yaşadığımız Marmara Depremi'nin bize verdiği en önemli ipucu, Türkiye'de yeni bir kentleşme stratejisinin oluşturulmasıdır.
Geçen yazıda şehirlerin nasıl oluştuğundan, büyüklük düzeylerinin nasıl belirlendiğinden ve bunun arkasındaki temel güç olan yığın ekonomilerinden (economies of agglomeration) bahsetmiştim. Bu anlamda yığın ekonomilerinin "bir kent, bir üretim merkezi veya ticaret merkezinde firmaların kümelenmesinden kaynaklanan getiri ve maliyetlerin etkilerini tanımlayan bir iktisadi kavram" olduğundan söz etmiştim.
Dizinin ilk yazısında size kent iktisadı / urban economics alt branşında önemli olan bir kavramı tanıtacağım.
Her şeyden önce milletimizin başı sağ olsun. Yaşadığımız çok acı bir felâket.