Slovaj Zizek'in Kırılgan Temas ismindeki kitabı gerçeküstü bir sahneyle başlar: İkinci Dünya Savaşı sırasında 1942 yılında lüks bir trenin içindeki Hitler yolda diğer bir trenle karşılaşma esnasında yaralı askerlerle göz göze gelir ve irkiltici bu durum karşısında trenin perdelerini çeker...
Geçen günlerde bir haber gözüme çarptı. Bir robot insanların el yazısını taklit ediyormuş. Ne şekilde yazarsanız yazın sizin yazınızın karakteristiğini bulup aynısını çıkarıyormuş.
Yokuş aşağı inip tramvaya binmek istedim. Tramvaya binmek hiç öyle kolay değil, önce aşağı inip yer altındaki geçitten geçeceksin.
İnsanlar öldüklerinde genelde arkalarında kolayca paylaşılamayan bir şey bırakırlar: Miras.
Mesele seçimlerin çok daha ötesinde. Gençlerimizle iletişim kurmak ülkemiz için beka meselesi.
Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüzde ne yaparsınız? Elbette hakkınızı ararsınız.
Ramazan geldi hoş geldi diyoruz ama her yere gelmiyor Ramazan. Sevinçle görüyoruz ki Ramazan ayının gelmesiyle Türkiye manevi bir iklime adım atıyor. Büyük ölçüde paylaşma ve empati kurma üzerine gelişiyor bu iklim.
Ömrümde iki Alaca Camii gördüm ama bu yazı gezmediğim diğer biri üzerine. İlk olarak Travnik'teki Alaca Camii'ni gördüm. Ama Alaca Camii denildiğinde ilk olarak akla gelen Kalkandelen ya da Arnavutların söylediği şekliyle Tetova'da olanıdır.