15 Temmuz 2016'da karşı karşıya kaldığımız işgalci terörist darbe girişimini dünyaya anlatmakta zorlandığımıza ve dünyanın darbeye karşı yanımızda olmadığına dair yaygın bir kanaat var.
15 Temmuz 2016 tarihli işgalci terörist darbe girişimin birinci yıldönümü için devlet, hükümet, partiler, belediyeler, dernekler, vakıflar pek çok etkinlik planlıyor.
Recep Tayyip Erdoğan'ın partili cumhurbaşkanı olma sürecinde dile getirdiği "AK Parti teşkilatlarındaki yorgunluk" konusu üzerine bir süredir düşünüyorum.
"Türkiye'de bundan sonra yeni bir darbe mümkün mü?" sorusuna cevap ararken 15 Temmuz'un ne olduğunu üzerinde yeniden düşünmek ve olanı tam olarak ortaya koymak gerekir.
Son dönemde siyaset, sanat, eğitim, kültür, medya gibi konulara dair konuşurken "yerli ve milli" vurgusu, eskisine göre daha çok yapılıyor.
Tabiatın, güneşten kaynaklanan farklı hâllerine mevsimler diyoruz.
Recep Tayyip Erdoğan'ın 'partisiz cumhurbaşkanı' olarak AK Parti kimliğinden resmi olarak uzak olduğu dönemde, AK Partililer başta olmak üzere onu sevenler; hükümet, milletvekilleri, parti teşkilatları ve partili belediyelerden beğenmedikleri icraat, tutum ve söylemle karşılaştıklarında, olumsuzluğu partinin veya hükümetin başında Erdoğan'ın olmamasına bağlıyorlardı.
Akif Emre ağabeyin, ülkemizdeki birkaç kuşağın zihninin şekillenmesinde etkisi olduğunu düşünüyorum.