Vakıf Katılım web

YAŞANASI İLİŞKİLER İÇİN 2

Emel HOCA 30 May 2016

Emel HOCA
Tüm Yazıları
Yaşanası ilişkiler ve mutlu bir evlilik için ipuçlarını geçen haftaki yazımda paylaşmıştım. Mahşerin dört atlısı olarak adlandırılan ve ilişkilere çok zarar veren davranış kalıplarından da bahsettim.

Yaşanası ilişkiler ve mutlu bir evlilik için ipuçlarını geçen haftaki yazımda paylaşmıştım. Mahşerin dört atlısı olarak adlandırılan ve ilişkilere çok zarar veren davranış kalıplarından da bahsettim. Aynı zamanda beraber düşünme ve ilişkiyi zehirleyen bu davranışlara panzehir bulma çağrısı da yapmıştım. Bu hafta boyunca en çok sevindiğim şey yazının ardından beni mail bombardımanına tutmanız oldu. Panzehirleri düşünüp taşınıp yazmışsınız ve daha ayrıntılı ve örneklerle benim de yazmamı istemişsiniz. Elbette seve seve yazacağım. Hatta bu hafta sadece ilk ikisini yani “Eleştiri” ve “Savunmayı” derinlemesine irdeleyeceğim. Malumunuz bana ayrılan sayfaya belli sayıda kelime sığmakta. Bir başka ele alacağım konu da yine sorularınızdan ortaya çıktı. Gerçekten bir ömür boyu aynı eşle mutlu kalmanın mümkün olup olamayacağını tekrar tekrar samimiyetle sormuşsunuz. Bu konu da tabi ki ilişkilerle ve evlilikle ilgili yazdıklarımın gündeminde olacak hiç meraklanmayınız. Katkılarınız, kolları sıvayıp ürettiğiniz düşünsel panzehirleri paylaştığınız için öncelikle çok teşekkür ediyorum. Sizlerin bulduğu cevaplarla, yapılan araştırmalar sonucunda bulunan panzehirler birbirine çok benzer nitelikteler. Eeeee ne de olsa aklın yolu çoğu zaman bir. Harikasınız. Maillerinizi almaya devam ettikçe hem sizden gelen bilgileri aktaracak hem de sorularınızı  yazdıklarımla harmanlayıp buradan cevaplayacağım.

Ömür Boyu Mutluluk Bir Şehir Efsanesi mi?

Tıpkı masallardaki gibi mutlu sonla, yani evlilikle biten ilişkiler ve bir ömür boyu mutlu olmak bir şehir efsanesi mi? Çiftlerin karşılıklı ve doyasıya keyif, eğlence, samimiyet ve uyumu hissettiği mutlu ilişkiler mümkün mü? Bir tutam tuz bir tutam biber der gibi; iddia ediyorum ki yeteri miktarda emek, ilgi ve bakımla günümüz koşullarının tüm etkilerine, boşanmalar ve aldatmalardaki artışa rağmen yaşanası, tam tadında ilişkiler yaşamak mümkün. Peki bunu nasıl bu kadar kesin ve net ulu orta iddia edebiliyorum? Bununla ilgili dünyanın ilk 10 ilham verici terapisti arasında isimleri geçen benim de eğitimlerini aldığım Gottman çiftinin 35 yılı aşkın süredir 3000 çiftin üzerinde yapmış olduğu araştırmalardan. Bu araştırmalar içinde yer alan mutlu çiftlerin sağladığı bir çok veri var. Bazı çiftler gerçekten mutlu. En önemlisi hepsinin mutlulukları benzer nedenlerden… Peki ya mutsuz çiftler… Bu arada her ilişkinin sürmesi gerekiyor mu? Bazen de cevap kocaman bir HAYIR. Özellikle o ilişkinin içinde şiddet varsa.

Mutlu Çift Olmak Öğrenilebilir mi?

Ve işte hoşunuza gidecek haber de şu ki, mutlu bir çift olmak için gereken her şey öğrenilebilir. Peki, her şey güzel başlayıp cicim aylarıydı, balayıydı deyip güllük gülistanlık giderken ne oluyor, nasıl oluyor da ilişkiler mahşer yeri kıvamını alıyor? İletişimin çiftler arasında yıkıcı olması çatışma esnasında etkili bir şekilde diyalog kuramamaları evliliği ya da herhangi bir ilişkiyi sona götüren önemli etkenlerdendir.

Çatışmasız İlişki Dikensiz Gül Olur mu?

Çatışmanın olmadığı bir ilişki düşünülemez. Hatta çatışma yaşanması insanların birbirini tanımaları ve yakınlaşmaları için de bir fırsattır. Hal böyleyken sağlıklı diyalog kurabilmek, her ilişkinin olması son derece normal olan çatışmaların yara almaksızın yaşanmasını olanak tanır. Mutlu çiftlerin en önemli özelliği çiftlerin birer iletişim ustası olmalarıdır. İletişim ustası olmada en büyük etmen ise diyalog kurma becerisidir. Bireylerin ilişkileri mutlu bir şekilde sürdürebilmeleri için gereken becerileri edinebilmeleri sağlıklı ilişkilerin temelidir. İlişki ustaları tekrarlayan sorunlarla karşılaştıklarında çıkmazdan diyaloğa nasıl gidildiğini bilirler. Peki sizce çatışmaların yüzde kaçı iletişim konusunda usta olunmasına rağmen tamamen çözümlenebiliyordur? Şunu bilmekte fayda var ki mutlu çiftler de dahil olmak üzere yaşanan çatışmaların % 69’u zaten hiç çözümlenmiyor. O yüzden çatışmayı çözmek yerine çatışmayı yönetmek kavramı önem kazanıyor. Bu nedenle çatışmayı yönetirken diyalog kurabilmek çok değerlidir. Araştırmalar şunu gösteriyor ki; çiftlerin uzlaşamadığı konuların %69’u yıllarca uğraşılan çözümlenemeyen daimi sorunlardır. Senelerce çiftler bu problemler üzerine konuşur. Bazen aşama kat eder ya da bir süreliğine düzelir gibi olur. Ancak bir zaman sonra tekrar ortaya çıkabilir. Bu sorunlar çiftler arasındaki en temel farklılıkları kapsar. Çoğunlukla kişilik özellikleri ya da ihtiyaçlardaki farklılıkları içerir. Problemi tartışmak, sorunla ilgili bir diyalog oluşturma gayretidir. Amaç problemi yok etmek değil ya da çözmek değil, sorunla ilgili konuşabilmek, birbirini duyabilmek ve anlayabilmektir. Çatışmaları çözemeyebiliriz ama her zaman yönetebiliriz.

İletişebiliyor musunuz?

İlişkileri ele alırken ilk dikkat edilen konulardan biri yıkıcı iletişim kalıplarını çiftlerin fark etmesini sağlamaktır. Çiftlerin birbirlerini, karşılıklı iç dünyalarını tanımaları ilişkilerle ilgili bilinmesi gereken en önemli bilgilerden biridir. En çok yapılan hatalardan biri ise, karşısındaki kişiye sevildiğinin ifade edilmiyor olmasıdır. İlişkiyi uzun ömürlü ve sağlıklı kılan şey, olumlu duyguların eşler tarafından ifade ediliyor olmasıdır.

Güllük Gülistanlık İlişkilerden Mahşer Yeri Kıvamındaki İlişkilere

Çiftlerin mutsuzluğunun altında yatan ve evliliğin yürümeyeceğinin işaretleri olan kavram geçen hafta uzunca bahsettiğim Mahşerin Dört Atlısıdır. İlişkide yer aldığında tozu dumana katan, ilişkiyi zehirleyen bu davranış biçimlerinden yeri geldikçe tekrar tekrar bahsedeceğim. İlişkide bir çatışmanın nasıl başladığı, nasıl gideceğini de büyük miktarda belirliyor. Tartışmanın ilk 3 dakikasına bakarak tartışmanın iyi gidip gitmeyeceği veya ilişkinin iyi gidip gitmeyeceğine dair çok şey söylenebilir. İlişkilerinizde, çözümlenemeyen sorunlarla yaşamayı öğrenebildiğiniz ölçüde başarılı olabilirsiniz. Peki çiftler çözümü olmayan bir durumla karşı karşıya kaldıklarında ne yapmalılar? O durumu çözmeye çalışmak yerine, birbirlerinin konu hakkındaki farklı görüş ve gerçeklikleri ile ilgili diyalog geliştirmeyi öğrenmelidirler. Problemleri ile ilgili belirli bir kabul geliştirebilen kişiler, partnerlerinin farklı düşüncelerini kabul ederler. Aynı zamanda da bu problemin olumsuz taraflarını saygı, yakınlık ve heyecanı arttırmak için kullanırlar. Bunun yapılmaması durumunda ise; çıkmaza girmiş çatışmalar, ilişkileri de çıkmaza sokar. İlişki çiftlerin zamanla duygusal olarak uzaklaşmaları ile harap olur. Gelin ilişkilerin harap olmasına yol açan bu dört atlıyı önce bir hatırlayalım. Sonra da çatışmaları yönetmek için nasıl diyalog geliştireceğimizi öğrenelim.

Eleştiri

Savunma

Aşağılama

Duvar Örme

Gottman Çift Terapisi eğitimi ders notlarıma ve eğitim kitapçığına şöyle bir dönüp baktım ve kendi bilgilerimle birleştirerek işinize yarayacak şeklide aktarmaya özen gösterdim. Şimdi kısaca bu zehirli iletişim davranışlarını hatırlayalım ve tabi ki de panzehirleri damarlarımıza sonuna kadar zerk edelim.

1.Eleştiri: Eleştirinin tanımı bir kişinin şikayetlerini partnerinin kişiliğinin eksikliği olarak ifade etmesidir ki bu, partnere varlığından ötürü kusurlusun hissi verebilir. Eleştirinin ucu; senin var oluşunda bir hata var gibi bir saldırıya dayanabilir. Bir suçlu aramak ve bu “suçu” da karşı tarafa atfetmektir. Bir kişinin eleştirel olmasının altında temelde iki etmen yatar. Eleştirinin birinci kaynağı, duygusal olarak tepki vermeyen bir eşle beraber olunmasıdır. İkincisi ise eleştiren kişinin çocukluğunda geliştirdiği kendine güvensizlik ve kendini fazlaca eleştirmesi ile ilgilidir. Kişi kendinde bir eksiklik gördüğünde karşıdakinde de sürekli bir yetersizlik görmeye, bulmaya çalışır. Eşler o kadar çok eksikliğe ve yetersizliğe odaklanır ki partnerlerinin iyi özelliklerini görmez olurlar. Bu nedenle ilişkileri çok zarar görür. Eleştirinin panzehiri, konuşmaya yumuşak başlangıç dediğimiz şekilde başlayabilmektir. Her eleştiri aslında karşılanmamış bir ihtiyaçtır. Suçlamadan sadece kendi duygunuzu ve ihtiyacınızı ifade etmeye özen gösterin. Kişinin kendi duygularını “Ben dili” dediğimiz bir ifadeyle aktarması ve pozitif ihtiyacını ortaya koyması çok önemlidir. Cümleleri ilk başlarda daha kendi dilinize uyarlayıncaya kadar şu kalıpta kurmak işe yarar.

Ben .....olduğunda/hakkında ....... hissediyorum. Ve ...... bu konuda...... ihtiyacım var.

Örneğin

Eleştiri: Sürekli maç izliyorsun, beni hiç dışarıya çıkarmıyorsun!

Panzehir: Beraber dışarı çıkmadığımızda ben önemsenmemiş ve değersiz hissediyorum. Beni haftada en az bir gün dışarı çıkarmana ve baş başa beraber vakit geçirmemize ihtiyacım var.

Örneğin;

Eleştiri: Televizyonun sesini sürekli çok açıyorsun! Ne kadar düşüncesizsin!

Panzehir: Televizyonun sesi arka odadan duyulacak kadar açık olduğunda ben yapacağım işleri yapmaya konsantre olamıyorum. Ben içerde çalışırken biraz daha kısık sesle televizyon seyretmene ihtiyacım var.

Şikayet edebilirsiniz ama eleştiriden uzak durmak önemlidir. Sen yerine Ben’le başlayan cümleler kurmayı tercih edin. Kendi duygunuzu ifade edin. Bence berbatsın gibi ben ifadesi ile başlayan hileli cümleler kullanmayın. Durumun/yaşadığınız sıkıntının objektif tarifini yapın. Örneğin “Işıkları sürekli açık bırakıyorsun” yerine “gelecek fatura ile ilgili endişeleniyorum, ışıkları kapatırsan sevinirim.” deyin. Nazik olun. Eve gelen misafire ya da hiç kaybetmek istemediğiniz bir arkadaşınızla nasıl konuşursunuz? Onu kırmamak ve kaybetmemek için özen gösterirsiniz. Peki ya eşiniz, yoksa onu hiç kaybetmeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Ona da aynı hassasiyeti ve özeni göstermek ilişkinize nasıl bir katkı sağlar diye bir düşünün. Bol bol takdir edin. Tıpkı çocuk eğitiminde olduğu gibi karşımızdakinin neyi iyi yaptığına odaklanmak ve onu görerek takdir etmek çok etkilidir. Eleştiri yerine takdirlerinizi iletin. Örneğin;

Bunun yerine: Çok bakımsızsın.

Bunu söyleyin: Senin kendine bakman ve bakımlı olman çok hoşuma gidiyor.

Bunun yerine: Tembelin tekisin.

Bunu söyleyin: Bana bulaşıkları yıkamam için ve bazı ev işlerinde yardım etmene bayılıyorum.

Bunun yerine: Benimle hiç doğru dürüst ilgilenmiyorsun.

Bunu söyleyin: Benim günümün nasıl geçtiğini sorduğunda ve sarılarak film seyrettiğimizde kendimi çok iyi hissediyorum. Teşekkürler. Böyle yapmanı çok seviyorum.

Ben eleştirinin bizi geliştirici bir şey olduğunu duyarak büyüdüm, ya siz? Oysaki eleştiri eleştiridir ve yapıcı eleştiri yoktur. Her eleştiri acı verir. İçinde eleştiri olan hiçbir şey geliştirici değildir. Eleştiri ilişkiyi daha iyiye götürmez aksine daha da bağların kopmasına ve ilişkinin kan kaybetmesine neden olur. Had-bildirimi ve eleştiri yerine kaliteli geri-bildirim kavramını geliştirmek önemlidir. Bunun olması evlilikten, çocuğumuzla ilişkimize ve iş hayatımıza kadar tüm ilişkilerimizde çok büyük bir olumlu etki yaratır. Şükretmek ve takdir etmek sihirli bir değnek gibidir. Yürekten ve kişinin özüne yapılan takdirler süreklilik içerdiğinde olumlu etki eder.

2. Savunma: Kişinin ben masumum, hiç bir şey yapmadım diyerek kendisini korumaya aldığı ve masum olduğunu iddia ettiği durumdur. Savunma yapıldığını fark etmek çok zor olduğundan iletişimden çıkarılması da en zor davranışlardandır. Çok hızlı ve spontane bir şekilde ortaya çıkar. Savunma pek çok formda belirebilir. Bazen eleştiri ile beraber gelir. Savunma ve eleştiri el ele giden kavramlardır. Savunma daha çok eleştiriyi, eleştiri de daha çok savunmayı tetikler.

Savunma ve eleştiriyi düşündüğümde benim gözümün önüne hep karşılıklı pinpon maçı yapar gibi topun bir o tarafa bir bu tarafa atılması canlanıyor. Ortadaki top, anlaşılmayan, düzgün ifade edilemeyen ihtiyacı ya da konuyu anlatıyor sanki.

Savunmanın en büyük panzehiri sorunun bir parçası da olsa sorumluluğu kabul etmektir. Şu bakış açısı önemlidir. Karşımdaki kişinin söylediğinde %2 dahi doğruluk payı varsa bu ne olabilir diye düşünmek önemlidir. Ve bu doğruluk payını fark edip değiştirirsem, ilişkimize nasıl katkı sağlar bakış açısı savunmayı durdurabilir. Savunmanın panzehiri olacak sihirli cümle “Söylediğindeki doğruluk payı şu ki ....’dir. Mevlana’nın da dediği gibi gül ekersen gülistan olur. Diken ekersen dikenlik olur. Hayatta, ilişkilerde ne ekersek onu biçiyoruz. Sözlerimiz bumerang gibi dönüp dolaşıp bizi buluyor. Dolayısıyla eleştirdiğimizde eleştiri, yargıladığımızda yargıyla karşılaşmamız oldukça olası. Psikoloji bilimi buna “Pygmalion Etkisi” yani “Kendini Gerçekleştiren Kehanet diyor. Yaşamınızda hoşunuza gitmeyen, olmasını istemediğiniz şeyler oluyorsa, bunu değil, neyin olmasını istediğinizi ifade edin. Neyi istemediğinizden çok, ne istediğinizi daha sık söyleyin. Neden mi? Bunun önemini ve etkisini bir sonraki yazımda detaylı bir şekilde aktaracağım.

Haftaya Mahşerin Atlılarından geri kalan ikisinin panzehirleri ve kendini gerçekleştiren kehanet prensibi ile devam edeceğim. Bu hafta boyunca burada yazanların üzerinde düşünüp, her fırsatta uygulayıp sonuçları aktarmanızı gerçekten çok isterim. Sonuçta bilgi ancak uygulanarak içselleştirildiğinde ve davranış değişikliği gerçekleştiğinde işlevini tamamlıyor.  Yaşanası ilişkileri yaratabileceğimizi iliklerimize kadar hissettiğimiz bir hafta olması dileğiyle. 

Kaynaklar:

  1. Gottman çift Terapisi Eğitim Ders Notları (2015)

  2. Gottman “Evliliği Sürdürmenin Yedi İlkesi” - 2014