YAŞANASI İLİŞKİLER 3

Emel HOCA 04 Haz 2016

Emel HOCA
Tüm Yazıları
Geçen haftaki yazımda mahşerin dört atlısından savunmanın (diğerleri: eleştiri, aşağılama, duvar örme) en sinsisi olduğunu yazmıştım.

Geçen haftaki yazımda mahşerin dört atlısından savunmanın (diğerleri: eleştiri, aşağılama, duvar örme) en sinsisi olduğunu yazmıştım. Çünkü yapıldığını anlamak diğerlerine göre biraz daha zordur ve ışık hızıyla gerçekleşir. Açıklıkla kendini savunma yaparken bulduğunu yazan okurlar ve ayrıca yüz yüze ve seanslarda savunma konusunu biraz daha açıklamamı isteyenler oldu. Eeee hal böyleyken bunu biraz daha açıklamamak olmaz tabi ki. Evlilik, ilişki ve boşanmaya dair bir hayli  kitap yazılmış durumda. Benim bu kitaplar arasında en sevdiklerim arasında Psikiyatrist Dan Wile’ın yazmış olduğu 'After The Fight - Kavgadan Sonra' adlı kitabı var. Mahşerin bu dört atlısından en görülmez ve derinden ilerleyeni olan savunma davranışını çok net bir şekilde gün yüzüne çıkarıyor.

Savunma

Ayrılığa neden olan savunma davranışı çiftlerin birbirini anlamaya çalışmadan kendilerini savunamaya geçmeleridir. Savunma tabi ki de aynı zamanda bir suçlamadır. Sorun ben de değil sen de demenin başka bir yoludur. Wile, neler söylediğimizde aslında savunma yapıyor olduğumuzu kitabında çok net özetliyor. Ben de hem kendimin en çok söylediklerini hem de seanslarda ve etrafımda duyduklarımı bu farklı savunma şekillerine uyarlayarak bu yazımda aktarıyorum. İşte uzak durmamız gereken savunma cümlelerine gerçek hayattan bir demet. Örneğin konumuz eşlerden birinin, ki bu eş kadın olsun “Benimle eskisi kadar ilgilenmiyor, özen göstermiyorsun.” cümlesi olsun. Hemen hızla gelecek muhtemel cevapları irdeleyelim. Bunlar uzak durulması gereken çok da fark etmeden söylediğimiz savunma cümleleri. Kendimden çok şey buldum diyenler oldu, bakalım siz ne diyeceksiniz? 

İnkar Ederek Savunma:

Ne alakası var; saçmalama: “Ne yani şimdi iki dakika şurada kendi istediğim programı seyrediyorum diye seninle ilgilenmiyor mu oluyorum, saçmalama lütfen!”

Al sana kanıt: “Yok artık. Daha geçen akşam sana ne kadar güzel olduğunu söylemedim mi?”

  • Şimdi yapmak üzereydim: “Ben de şimdi konuşmak için sana

bakınıyordum...” 

  • Ben suçsuz ve masumum bir insanım: “Allah Allah hiç anlamadım ki ya. Ben ne yaptım şimdi? Şurada iki dakika oturdum o da mı suç oldu?”

Açıklama Yaparak (Bahane Üretmek) Savunma

Sen böyle istiyorsun sandım: “Sen de çok yoğun çalışıyorsun ben de; biraz kafanı dinlemek istersin sanmıştım.”

  • E normal: “E ilk günlerdeki gibi olmasına imkan yok hayatım; aşk yerini sevgiye bıraktı, normali bu zaten!”

  • Basit bir yanlış anlaşılma olmuş: “Yorgunum deyince, ben şu anda konuşmak istemezsin diye düşündüm, sen hemen mi konuşmak isterdin?”

  • Ben bu işi beceremiyorum: “Ben seni anlayamıyorum. Biliyorsun dinleme ve ilgimi gösterme konusunda çok becerikli değilim. Beceremiyorum!”

 

  • Karşı Atağa Geçerek Savunma

  • Sen de aynı şeyi yapıyorsun/Önce sen yaptın/Sen yapıyorsun, ben yapmıyorum: “Geçen gün sen de tüm gece dizi filmini izledin! Yüzüme bile bakmadın.”

 

Birkaç Farklı Savunma Yöntemi

  • Bir dediğin bir dediğine uymuyor: “Ya sende geçen gün sana sıkı sıkı sarıldım, gece de sarılarak yattım diye sıkıldığını ve uyuyamadığını söyledin, şimdi de ilgilenmiyorsun diyorsun, anlamadım ki ben seni!”

  • Sen öyle yaptığın için ben böyle yaptım: “Sürekli şikayet ediyorsun, benim de içimden ilgi göstermek gelmiyor tabi ki!”

  • Abartma: “Yok artık, iyice abarttın yani. Seviyorum dedim ya daha ne istiyorsun?

  • Asıl sorun sende: “Sen ne yaparsam yapıyım beğenmiyorsun, sana yetmiyor. Bir insana daha ne yapılır bilmiyorum yani kusura bakma!”

  • Benim hakkım: “Bütün gün çalışıp duruyorum ya bir rahat bırak da evde nefes alayım!”

  • E söyleseydin: “Surat asacağına seninle ilgilenmemi istediğini söyleseydin, ben müneccim miyim nerden bileyim? Söyleseydin ya bu kadar trip atana kadar!”

  • Beni değil, kendini suçla o zaman: “Valla ben böyleyim. Baştan beri hiç değişmedim. Madem beğenmiyordun evlenmeyeydin!”

  • Senin problemin benim değil: “Offf çocuk gibi ilgi istiyorsun, ben senin annen değilim. O kadar çok ilgi istiyorsan aç annenle konuş lütfen!”

  • Sorun sende bende değil: “Sen de valla dünyanın en masum insanısın. Biraz da aynayı kendine çevirsen diyorum. Kendine sorsan bende ne sorun olabilir acaba diye!”

  • Seni mutlu etmek mümkün değil: “Ya sen hayatta mutlu olmazsın ki. Ne yapsam beğenmiyorsun. Her şey hata her şey suç!”

  • Hırsını benden çıkarma: “ Ya bütün gün iş yerinde birilerine kızıyorsun sonra da gelip hırsını benden alıyorsun! Yettin artık!”

  • Pireyi deve yapmakta üstüne yok: “Ohoooohoo! Başladın yine! Bıktım

usandım valla şikayetlerinden!” ya da “Yaaa sen niye böyle sürekli aşırı tepkiler veriyorsun! Kendine gel!” Evet nasıl geldi tüm bu savunma davranışları? Şunu her zaman aklınızda tutmanızı isterim ki; savunma, tartışmanın dozajını iyice arttırır.

Telafisi Mümkün mü?

Veee itiraf etmeliyim ki, ben de eşime bazen bunları söylerken buluyorum kendimi. Eşim de yazıyı basımdan önce okurken, ona “savunma yapıyorsun şu an” dediğim cümlelerini fark etti. Yaşasın, gizli ajandam da tabi ki bu da vardı ne yalan söyleyeyim. Ma-aile çok farkındayız a dostlar J Sanki kemiklerimize işlemiş gibi bu zehirli iletişim şekilleri. Bu çalışmaları oluşturan Gottman’lar da zaman zaman bu zehirli iletişim tuzakların düştüklerini söylerler. Neyse ki fark ettikten sonra bazen hemen bazen de sonrasında telafi edebilir olmaları güzel olan. Evet telafi etmek dedim doğru okuyorsunuz. Gottman’ların araştırmalarına göre mutlu çiftlerin en büyük özelliği bir olumsuz lafa beş olumlu lafla ya da davranışla karşılık vererek telafi etmeyi bilmeleri. Mutsuz çiftler ne yapıyor dersiniz? Tabi ki motor takmış gibi farklı sonuçlar elde etmeyi umarak olumsuzluğa, iletişimi zehirlemeye devam ediyor ve iletişimi onarmayı bilmiyorlar. İlişkileri onarabilmek ve hırpalamamak adına diğer atlılar için de panzehirleri yazmaya devam ediyorum. Nerde kalmıştık bakalım. Duvar örme ile devam edelim.

Duvar Örme

İletişimi kesip, sırt dönme davranışıdır. Eğer partnerlerden biri, aynı ortamın içinde, dinlediğine dair sinyal vermiyor, göz teması kurmuyor ve etrafına bakınıp duruyorsa duvar ördüğünü söyleyebiliriz. Genelde duvar örme davranışı erkeklerde kadınlardan daha fazla gözlemlenir. Duvar örmeciler ortamın içindedirler, ancak etkileşimde bulunmazlar. Duvar örme sırasında kişi ilgisiz görünse de fizyolojik olarak çok ciddi etki altındadır. Nabız atışları 95’in üzerine çıkar ve sağlıklı düşünemez. Duygusal olarak taşma hissi yaşayabilir. 

Duvar Örmenin Panzehiri

Duvar örmecilerin yapabileceği şey, partnerleri ile duygusal olarak bağlantıda kalmak için kendilerini sakinleştirmek ve sayacağım teknikleri kullanmak üzere belki de bir süre konuşmaya ara vermeyi istemektir. Duvar örmeciler genellikle kaçma eğilimindedirler. Yani sonra konuşalım deyip geri dönmezler. Ara vermeyi ne kadar süreyle öneriyorsanız, o kadar zaman sonra geri dönmenizde fayda vardır. Ara vermek için istenen süre yarım saat ise yarım saat, 3 saat ise 3 saat olmalıdır. Duvar örme ve taşma hissi geldiğinde yapılacak şeylerin başında kendini fizyolojik olarak rahatlatmak yatar. Nefes egzersizleri ve vücuttaki kasların gerilip rahatlatılması çok işe yarar. İmajinasyon çalışması da rahatlamaya çok yardımcı olur. Kendinizi bir kumsalda, ormanda ya da size rahatlık veren bir yerde rahatça nefes alıp verirken imgelemek etkili bir egzersizdir.

Aşağılama

Birini kendinden aşağı görmek, isim takmak, beden dili ile gözlerini devirerek konuşmak, taklidini yapmak ve düşmanca tavırların hepsi aşağılama davranışı içine girer. İlişkilerin tümünde en olumsuz duygu yaratan, yıkıcı olandır. Çünkü ilişkilerde nefreti besler. Bu davranışlar sergilendiğinde verilen mesaj; sana değer vermiyorum ve seni küçümsüyorumdur. İlişkide çiftlerin birbirine saygısını yok eden, kişinin doğruca kimliğine zarar veren davranış şeklidir. Gottman’a göre partnerinizin sizden nefret ettiğini hissediyorsanız sorununuzu çözmek neredeyse imkansızdır. Üstünlük taslayan, saldırgan ve incitici ifadelerin olduğu bir durumda, zaten sağlıklı bir ilişkinin sağlanmasını beklemek olasılık dışıdır.

Aşağılamanın Panzehiri

Öncelikle duygu ve ihtiyaçlarımızın farkında olmak, sonrasında da bunları “Ben Dili” dediğimiz ifade şekliyle aktarabilmektir. Örneğin, “Sen çok bencilsin!” diyerek partnerin kişiliğini eleştirmek yerine; kendi duygu ve ihtiyacının farkında olmak ve onu dile getirmek önemlidir. “Konuyla ilgili benim fikrimi sormadığında değersiz hissediyorum ve inciniyorum. Benim de bu konuda söyleyeceklerimi sormana ve dinlemene ihtiyacım var!” denebilir. Her eleştiri, her şikayet aslında dile getirilmemiş bir ihtiyaçtır.

En Büyük Panzehir

Aynı zamanda tüm zehirli iletişim şekillerinin en büyük panzehiri takdirdir. Takdir kültürünü iletişimde yayabilmek dört atlıyı kapı dışarı koymaya hizmet eder. Kesinlikle şuna inanıyorum ki, takdir giren eve doktor girmez. Yalnız, takdiri, gaza getirmek ya da pohpohlamakla karıştırmamak gerekir. Karşımızdaki insanın  özüne, varlığına yapılan takdirden bahsediyorum. Kişinin varlığına, özünde sahip olduklarına - örneğin; “Çok duyarlısın/düşüncelisin/zarif bir insansın” gibi kişinin varlığına yapılan takdir her zaman yerini bulur. Lütfen şunu her zaman aklımızda tutalım ki; insanlar ne söylediğimizi ya da cümlelerimizi unutabilirler; ancak nasıl hissettirdiğimizi yaşamları boyunca hatırlarlar. Aynı zamanda takdir etmek kişilerin beğenilen davranışlarını devam ettirmesinde olumlu etki yaratır.

Siz nasıl hatırlanmak istersiniz? Nasıl bir ilişki yaratmak ve ne kadar sürdürmek istersiniz?

"Pygmalion Etkisi" - “Kendini Gerçekleştiren Kehanet”

"Pygmalion Etkisi" yani “Kendini Gerçekleştiren Kehanet” etkisinden burada bahsetmemek olmaz. Psikolog Rosenthal tarafından mitolojik bir hikayeden literatüre kazandırılan bir kavramdır. Hikayeye göre; Kıbrıslı bir heykeltıraş ve prens olan Pygmalion, bir kadın heykeli yapar ve ona Galatea adını verir. Bitirdiğinden ona aşık olup öylesine bir sevgi gösterir ki, Afrodit'in müdahalesi ile heykel canlanır. Yani Pygmalion’un sevgisi karşılık bulur. İşte kendini gerçekleştirme kehanetine göre; neyi çok düşünür ve olmasını beklersek, hayatımızda onun gerçekleşme olasılığı daha yüksektir. Teorinin hayatımızda nasıl bir etkisi olduğunu düşünecek olursak, sevilip sayılmadığını düşünen bir kişi, gerçekte hiç böyle bir durum söz konusu olmasa da, böyle algıladığı için çevresindeki insanların tavırlarını düşmanca bulacak, bir çok duruma şüpheci yaklaşacak ve aşırı hassasiyet gösterecektir. Bu durumda çevresi de ona düşmanca davranacaktır. Yani kehanet gerçekleşecektir. Bir ömür mutlu yaşayan Galatea ve Pygmalion; beklenen şeyin gerçekleşme olasılığının her zaman yüksek olduğunu kanıtlamış olur. Halk dilinde "Bir şeyi kırk kere söylersen olur.” “Sakınan göze çöp batar." gibi açıklamalarla karşılık bulan Pygmalion etkisi ilişkilerde nasıl bir etki gösterir?

Kendini Gerçekleştiren Kehanetin İlişkilere Etkisi

Bu teoriyi ilişkilere uyarlayacak olursak, olumlu beklentiler olumlu sonuçlar verir ve bizim davranışlarımıza da olumlu etki yaratır. İlişkilerde takdir kültürünü oluşturmak ve yaymak işte bu yüzden çok önemlidir. Yani sevdiğimiz kişilerin bizden, bizim de sevdiklerimize karşın olumlu beklentiler içinde olmamız, olumlu sonuçlar elde etmemiz üzerinde etkilidir. Son 10 yılda boşanmaların artış oranı % 80. Seanslarımda ve etrafımda duyduklarımdan gözlemlediğim şu ki, iyi bir evliliğin olduğuna inanç çok çok düşük. “Zaten mutlu evlilik ve çift mi var?”, “Doğru düzgün kadın/adam mı var?” gibi söylemler oldukça yaygın. “Ömür boyu mutlu olabiliriz” yerine “Bir gün boşanabiliriz” düşüncesi ve söylemi çokça hakim. Dolayısıyla ilişkiye, ilişkinin geleceğine ilişkin bu beklentiler olumsuz etki yaratıyor.

Golem Etkisi

Pygmalion Etkisinin tam tersi de Golem Etkisi’dir. Sevdiğimiz kişilerin bizden olumsuz beklentileri bizim olumsuz performans sergilememizi sağlayacaktır. "Artık herkes içi boş ilişkiler yaşıyor". "Evlilik aşkı öldürüyor." gibi cümlelerin üzerimizde oluşturdukları olumsuz etki Golem Etkisidir. “Benim kocam bize karşı çok duyarsızdır. Hafta sonlarını hiç bize ayırmaz. Sürekli maça gider ya da arkadaşları ile vakit geçirir.” şeklindeki ifadeler, eş üzerinde Golem Etkisi oluşturur ve eşin ilgilenmeme eğilimini arttırır. Sosyolog Robert Merton’a göre, bir durumun yanlış tanımlanması, yanlışı doğru hale getiren yeni bir davranışa yol açar. Kısaca özetlemek gerekirse; bizi seven kişilere ilişkin olarak olumlu ya da olumsuz beklentilerimiz, elde edilecek sonuçlar üzerinde etkilidir. Her iki teori de özel ilişkilerden işyerine, okula veya sosyal hayata kadar her alanda geçerli olan teorilerdir. Bu beklentiler sözlü olabileceği gibi davranışlarla da ortaya konulabilir. Pygmalion ve Golem etkisinin farkında olarak, mahşerin dört atlısını hayatımızdan çıkarmak, mutlu ilişkilerin kapılarını sonuna kadar aralar. Bu da hayatımızın her anlamda kalitesini arttırmamız için çok önemlidir.

Araştırmalar gösteriyor ki, mutsuz birlikteliklerde, kişilerin hastalığa yakalanma oranını normalden yüzde 35 daha fazla. Aynı zamanda insan ömründen 4 yıl kısaltıyor. Çiftlerin yüzde 94'ü ilişkilerindeki mutlu anlarını hatırlıyor ve bu anları dile getiriyorlar. Eğer mutlu anlarınızı hatırlamakta zorlanıyor ya da hiç hatırlayamıyorsanız, bu ilişkinizin yardıma ihtiyacı olduğuna dair güçlü bir işarettir. Bu noktada profesyonel bir destek almanız faydalı olacaktır.  Yaşanası İlişkiler yaşamanız ve her güne “Merhaba” diyerek başlamanız dileğiyle...

Kaynaklar:

  1. After The Fight, Daniel B. Wile – Guilford Press, 1993

  2. Gottman çift Terapisi Eğitim Ders Notları (2015)

  3. Gottman “Evliliği Sürdürmenin Yedi İlkesi” - 2014