Amerika’nın vize kararı sonrası USD kuru yukarı yönlü kırıldı. Kurun normal hareketinin dışındaki bu durum, politik riskin primlendiğini göstermektedir. Politik riskin primlenmesi, yansımasını faiz üzerinde de gösterecektir. Esas itibariyle kurdaki etkidense faiz üzerindeki etki daha belirgindir. Hem kur, daha çok da faiz yönlü olarak üretici fiyat endeksinin yukarı hareket etmesi beklenir. Böylece sene sonuna kalmadan üretici fiyat endeksi üzerindeki yukarı yönlü etki ortaya çıkacaktır. Zaten belli seviyelere ulaşmış olan enflasyon, gündemi daha fazla meşgul edecektir. Gene de birçok stres testini aştığımız gibi bunu da aşacağımız muhakkaktır.

Bu konu ekonomi ve siyasetin ne denli etkileşim içinde olabileceğini göstermesi bakımından ele alınmalıdır. Dünya yeniden çok kutuplu yapıya doğru evirilmektedir. Temel aktörlerden birisi ise Türkiye’dir. Son dönem Türkiye diplomasisi buna ilişkin izler taşır. Hâkim olduğunu düşünen güçler için kutuplaşma olumludur ancak Türkiye’nin ana aktörlerden birisi olması sorundur.

Anlaşılan odur ki Amerika bugüne kadar kiminle uğraştığını henüz anlamamıştır. Anlasa da fark etmez çünkü şu anda verdiği reflekslerin aynını vermek durumundadır. Verse de elde edeceği hiçbir sonuç yoktur.

ABD ve çevresi ilk defa bu derece aciz kalmıştır. İdlib, Afrin ve devamı gelmesi gereken Fırat’ın batısı ve doğusunda bir tür tırmık harekâtı ile terör koridorunun parçalanması sağlanarak 100 yıllık planlar sekteye uğratılacaktır. Bu durumun gerçekleşmesi Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik çıkarları bakımından elzemdir.

Maduro’nun ziyaretini de bu kapsamda ele almak gerekir. Cumhurbaşkanı’nın İran ziyareti, Putin’in Ankara ziyareti ve diğer birçok ilişki bunun gibidir. 

ABD, ise buna karşın eski ve köhnemiş bir oyunu sergilemektedir; kendi çevresini konsolide etmek üzere diğerini şeytanlaştırma politikası. 

UFO tehdidi hikâyeleriyle başaramadığı pekiştirmeyi, siyasi rakipleri ötekileştirerek sağlamaya çalışmaktalar.

Ama dünya artık Amerika’nın düşündüğü yer değil. Bu gerçeklik dimağlarına çarpmaktadır. Üstelik oyun kurmaya çalıştığı yerde paranın mesele olmadığı, hiçbir zaman anlayamayacakları bir başka gerçektir.

Buna rağmen Batı’nın ortaya koyduğu politika bizi yön tercihi yapmak durumunda bırakmamalıdır. 

Zaten bizim kaderimiz kendi kararımızı bulmaktır. Bunun için kendi tezleri olan müstakil bir politika ve ekonomi geliştirmeliyiz.

Mario Puzo’nun dediği gibi ancak davasını güdenler kazanacaktır.