VİVA MEKSİKA!

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Moskova'da geçen hafta perşembe gecesi Rusya-Suudi Arabistan maçıyla başlayan Dünya Kupası 2018-Rusya çok güzel karşılaşmalara sahne oluyor.

Futbola hasret bünyelerde çifte bayram etkisi yapan bu karşılaşmalar içerisinde bir tanesi var ki; tüm dünyada yüzlerin gülümsemesine ve hatta Ülkemizde insanların pazartesi sabahı bayram tatilinin ardından haftaya başlarken meşhur beyaz yakalı geyiği “pazartesi sendromu”nu bile unutup mutlu olmasına sebep oldu. Pazar akşamüzeri Luzniki Çayırlığı’nda Dünya Kupası’nda tüm mazlum milletler adına Meksikalı bir avuç karayağız delikanlı Alman Futbol Makinası’nın tekerine çomak soktular.

Maçı anlatan TRT spikeri dışında ekran başında milyonlar Meksika’nın haklı galibiyetini iliklerine kadar hissetmekteydi. Ne yazık ki spiker arkadaşımız Stocholm Sendromu’undan olsa gerek Müller ve Gomez’in kaçırdığı gollere Joackim LÖW’den fazla üzüldü. Ömer ÜRÜNDÜL Abimizin dengeleyici etkisi de olmayınca ortaya sakil bir durum çıktı.

Maçın başından itibaren kendi sahalarında sürekli pres altında kalmanın şaşkınlığı ile yıllardır ezbere oynadıkları oyunu ortaya koyamayan Panzerler peş peşe pozisyon verdi Meksika Mangasına. Bir iki denemeden sonra da Neuer kapadığı köşeden golü yiyince; farklı farklı yüzlerce memlekette duruma şahit olan milyonlarca futbolsever sevinçten havalara zıpladı. Richter ölçeğinde ufak bir deprem kaydedildi Mexico City başta olmak üzere tüm dünyada.

İşte futbolu bunun için seviyoruz. İzlanda’nın Arjantin’e kök söktürmesi, Meksika’nın Almanya’yı yenmesi, Brezilya’nın İsviçre karşısındaki acziyeti futbolun aslında ne kadar demokratik bir oyun olduğunu bir kez daha gösterdi hepimize. Yeşil sahada 90 dakikada her şey olabilir ve alınan her sonuç normaldir.

Yılmaz ERDOĞAN’ın dediği gibi; “ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim.” Biz romantik futbolseverler ise yıllardır böyle nadirattan keyif anlarının peşinde ömür tüketiyoruz. Bizler de Meksika’nın Almanya’yı, Kore’nin Fransa’yı yenme ihtimalinin gerçekleşmesini bekleyip durmaktayız Godot’yu bekler gibi.

Maçtan önce taktik tahtasında yapılan çözümlemeleri dirayet ve sadakatle sahaya yansıttığınızda; -eğer bedenen ve ruhen buna hazırsanız- sonuç alabiliyorsunuz (Bkz. Meksika Örneği). Belki bu turnuvada Almanya gene başarılı olacak, belki en azından finale kalma başarısı gösterecek önümüzdeki maçlarda ama fiyakalarının bozulduğu ve yenilmez sanılan imajlarının çizildiği bir gerçek an itibariyle. Bu bile az şey mi?

İranlı hakem biraz daha cesur olabilse, Boateng’in gaddar faullerine zamanında kart verse, Hummels’in Çikarito’ya ceza sahasında yaptığı harekete çekinmeden penaltı çalsa, son dakikalarda hepimiz dokuz doğurmayacaktık. Neyse bunlara rağmen gene iyi maç yönetti hakem abimiz.

Meksika hepimizin takımıydı pazar akşamı. Hepimiz bir parça bulduk kendimizden sahada mücadele eden delikanlılarda. İnat ve ısrarla hücrelerindeki tüm enerjiyi pozitif sonuç almak için tükettiler. Burunlarının dibindeki kapitalizmin kalesi Amerika başta olmak üzere “global sistem”e ufak bir “nanik” yapıverdiler.

Almanlar ne denedilerse olmadı. Dörtlü müdafaadan üçlüye mi dönmediler, Mesut’u sağ açığa çekip Gomez’le santraforu mu ikilemediler, hatta bir ara Manuel NEUER bile kaleyi bırakıp rakip ceza sahasında “lodosculuk” yapıyordu ama olmayınca olmadı.

Mazlum milletlerin gönülden istediği sonuç bu sefer sahada tecelli etti de Rusya 2018’e güzel bir başlangıç yapılmış oldu. Bakalım diğer grup maçlarında bizleri ne sürprizler bekliyor?

Hepimize iyi haftalar diliyorum.