'VİOLA DA GAMBA'YI İLK CD DÜKKANINDA DUYDUM'

Sema SEZEN 12 May 2022

Sema SEZEN
Tüm Yazıları
Viola da gamba'nın uluslararası yıldızı Maddalena Del Gobbo, enstrümanının narin ve büyülü sesini müzikseverlerle paylaşmak üzere CSO ADA ANKARA sahnesine konuk oluyor. Maddalena Del Gobbo, konser öncesinde sanat yaşamını anlattı.

Klasik müzik endüstrisinin en prestijli firmalarından Deutsche Grammophon ile kayıt yapan tek viola da gamba sanatçısı olan Gobbo, konserde Viyana Filarmoni Orkestrası’nın önde gelen virtüözlerinden Tamás Varga (viyolonsel) ve Robert Bauerstatter (viyola) ile barok ve klasik dönemden birbirinden güzel duo ve triolar seslendirecek. Maddalena Del Gobbo, aynı zamanda barok çağın çok sevilen gamba bestecileri Marin Marais ve Monsieur de Saint Colombe’dan da solo eserler icra edecek. Versailles ve Eszterházy saraylarının müzikal ışıltısını ve sanatsal görkemini tüm güzelliğiyle CSO ADA ANKARA sahnesine taşıyacak konser programı, dinleyicileri viola da gambanın gizemli tınısında unutulmaz bir müzikal yolculuğa çıkaracak.

-Müzikle ilgili ilk anılarınız nelerdi? Nasıl bir çocukluğunuz oldu? Müzik ailenizin ve yaşamınızın bir parçası mıydı?

Annem de gençken piyano çalarmış, dolayısıyla evimizde piyano vardı. Evde daima klasik müzik, operalar dinlenirdi, konserlere de giderdik. Küçük bir çocukken kendi yöremizden geleneksel şarkılar söylemeyi çok sevdiğimi anımsıyorum, İngilizce çocuk şarkıları da söylerdim.

-Enstrümanınızı nasıl seçtiniz? “Viola da gamba” yı ilk olarak nasıl keşfettiniz?

Viola da gamba’yı ilk olarak bir CD dükkanında duydum ve bundan kısa bir süre sonra da enstrümanı deneyimleme fırsatım oldu. O zamanlar çello öğreniyordum ve yeni bir enstrümana başlamak gibi bir planım da yoktu aslında. Ama enstrümanı öyle çok sevdim ki çalmaya başladım. Sonradan fark ettim ki çello ile teknikleri çok benziyor ve halihazırda çellist olunca bir de baktım ki çalmayı ilerletmişim. Daha sonra konserlerde de çalmaya başladım ve bir süre sonra tüm zamanımı viola da gamba’ya adamaya karar verdim. Hala çello da çalıyorum.

-Bizim için enstrümanınızı nasıl anlatırsınız?

Viola da gamba, 6-7 telli bir enstrüman ve yay ile çalınıyor. Çelloya benziyor ama aslında önemli farkları da var. Bir defa çellodan daha fazla sayıda teli var, tonu daha farklı. Yayın şekli, uzunluğu ve tutma şekli de farklı, perdeleri de var. Tarihsel olarak barok dönemde viola da gamba bir solist enstrümanıymış, keman gibi… Ama çello genellikle eşlikle çalınırmış.

-Hala uzun süreler pratik yapıyor musunuz? Gözle görülür başarınızın ardındaki sır nedir?

Profesyonel bir müzisyen olunca her zaman hayatınızı konser programınıza uydurmak zorunda kalıyorsunuz. Ama elbette hayatı yaşamak ve çok endişe taşımamak da önemli. Bence iş ve yaşam dengesi çok önemli! Ayrıca herkes farklıdır, ama benim açımdan şöyle… Çalacağım konserin programına göre ne kadar hazırlanmam gerekiyorsa o kadar çok pratik yapıyorum. Ve konserlerim olmadığında da kendime birkaç gün izin veriyorum ve sonrasında gelecek konserler için tekrar pratik yapmaya başlıyorum.

-Müzisyen olacağınızı ilk olarak ne zaman anladınız? Aklınızda başka bir alternatif var mıydı? Müzisyen olmasaydınız hangi mesleği yapardınız?

Çocukken müzisyen ya da arkeolog olmak istiyordum. Ama müziği hep çok sevdiğim için mesleğim olmasaydı da bir şeyler çalardım mutlaka. Geçmişte bu işi profesyonel olarak yapmasalar da harika müzisyenler varmış. Müziği meslek olarak seçebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Bu işi yapmasaydım arkeoloji ya da yine mutlaka sanatla ilgili bir alan seçerdim.

-Müzisyen olarak dönüm noktası olarak nitelendirebileceğiniz anlar oldu mu?

En unutamadığım konserlerimden biri Viyana’da Musikverein’da verdiğim solo konserim. Musikverein tarihsel olarak çok önemli bir salon ve benim için bu konser elbette bir dönüm noktası niteliğinde! Yine Deutsche Grammophon ile sözleşme imzalamam benim için bir çocukluk hayaliydi ve elbette çok gurur duyuyorum.

-Ankara konseriniz öncesinde nasıl hissediyorsunuz?

Bu konseri heyecanla bekliyorum. Ankara’daki ilk konserim olacak. Oradaki seyirciyle tanışmak, şehri ve güzel konser salonunu görmek için sabırsızlanıyorum.

-Konserin repertuvarı ve size sahnede eşlik edecek diğer müzisyenlerle ilgili de biraz bilgi verebilir misiniz?
Ankara’daki konserde sanat ve müzikle dolu muhteşem mekanlar olan Versailles ve Esterházy Saraylarında da seslendirilen bir repertuvarı dinleyicilerle paylaşacağız. Versailles’da Kral 14. Louis zamanında en önemli bestecilerden biri de Marin Marais idi, Marais aynı zamanda harika bir viola da gamba üstadı ve bu enstrüman için birçok eser bestelemiş. Joseph Haydn da Prens Esterházy döneminin en önemli bestecilerinden. O zamanki saray orkestrası çok ünlüymüş ve Luigi Tomasini ve Andreas Lidl gibi olağanüstü müzisyenleri ve besteciler de varmış. Konserde tüm bu bestecilerin eserlerini seslendireceğiz. Müzikle adeta o zamanlara ve saraylara seyahat edeceğiz. Viyana Filarmoni Orkestrası’nın harika üyeleri ile aynı sahnede çalacağım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çellist Tamás Varga ve viyola sanatçısı Robert Bauerstatter ile birlikte olacağız. İkisi de birçok kez birlikte çaldığım olağanüstü müzisyenler.

-Sahneye çıkmadan önce rahatlamak için yaptığınız bir ritüeliniz var mı?

Konser günü kendimi çok yormamaya dikkat ederim ve sağlıklı beslenmeye çalışırım, çok ağır şeyler yemem. Bir de her zaman çay içerim. Çay içmeye bayılıyorum! Sıcak içecekler bana iyi geliyor. Bir şey unutmamak için çantamı çok dikkatli hazırlarım böylece de stres yaşamam.

Kariyerinizle ilgili olarak geleceğe yönelik hayalleriniz neler?

Ben meraklı bir insanım, ilginç repertuvarlar araştırmaya ve yeni şeyler keşfetmeye devam edeceğim. Şu anda yeni bir albüm kaydediyorum, yakında müzikseverlerle paylaşacağım!

-Yaşama dair bir mottonuz var mı?

Mozart’ın söylediği “Bir insanı yücelten kalbidir.” sözünü çok severim. Her zaman kendimin en iyi versiyonu olmaya ve başkalarına karşı iyi olmaya çalışırım.