UMDUĞUNUZLA DEĞİL BULDUĞUNUZLA YETİNİN

Fehmi KETENCİ 15 Eyl 2019

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Tatillerde yaşanalardan arta kalanları anlatmak askerlik döneminde yaşananları anlatmak gibi bitmeyen öykülerdir. Yaşadıklarınız içinde o kadar ilginç şeyler vardır ki, anlat anlat bitiremezsiniz.

      Gerçekten de öyle oluyor. Tatil hayallerinizi kurgularken ne umar neler bulacağınızı pek net bilemezsiniz. Tek amacınız haftalar öncesinden hayalini kurduğunuz ve planladığınız tatil programınızı eksiksiz uygulayabilmenizdir. Ama bir söz vardır ki, her zaman sonucun değerlendirilmesinde çok etkilidir. Yapılan planlarda “ne umduğunuz değil ne bulacağınıza” hazırlıklı olmalısınız.

      Örneğin; bir kaç yıldır yaptığımız tatil planlarımız neredeyse kopya gibi birbirinin aynısıdır. Bazı değişiklikleri yapmıyor değiliz ama, bu değişiklikler planlanan tatil sürecinde o anlık gelişen ve hemen uygulamaya koyduğumuz ekstra planlamalardır. Bu durumda plan yapmak çok daha verimli sonuçlar doğurabiliyor. Anlık kararlar verdiğiniz için var olanlarla yetiniyorsunuz.

      Geçtiğimiz haftaki iki yazımızdakiler, on günlük tatilimizin başlangıcındaki Ayvalık, Sarımsaklı ve Cunda’da yaşadıklarımızın kısa analizleriydi. Bu arada, Ayvalık’a giderken İstanbul’dan çıkıp Ayvalık’a kadar o çok sözü edilen İstanbul-İzmir Otoyolu’nu büyük bölümünü kullandığımızdan, o yol üzerinde otomobilimizle seyrederken neler yaşadığımızı ve aklımıza takılanları anlatmıştık.

      Ve tatilimizin bu bölümünü su sonuçla bağlamıştık; Ayvalık ve çevresindeki tatil yörelerinde umduklarımızla değil bulduklarımızla yetinmek zorunda kalmıştık. Ayvalık ve Cunda’yı çok yorgun gördük. Zorlu bir dönemden çıkmış görüntüsü veren, oldukça karmaşık bu şekliyle, geçen yılki Ayvalık’tan çok farklıydı. Bunu hissettiriyordu.

      Pazartesi sabahı, Ayvalık’tan, tatil için konaklama planımızda olan Gökova Körfezi’nde, Muğla’nın rüya tatil yörelerinden Ala ilçesi kıyısındaki Akyaka’ya doğru yola çıktık. Yollar pek kalabalık değildi. Dinlene dinlene üç-dört saat sonra Akyaka’da önceden rezervasyonumuzu yaptırdığımız apart otelimize ulaştık ve yerleştik.

      Akyaka’ya dördüncü gelişimizdi ve dinlendikten sonra dolaşmaya çıktık. Hemen hemen her yerini bildiğimiz için bu dört yıl içinde Akyaka’daki yıllara göre değişimin analizini daha rahatlıkla yapabiliyorduk. Bir süre önce belediye başkanının Akyaka’daki dolulukla ilgili şikayetlerini duymuştuk. Başkan; Akyaka’nın temmuz ve ağustos ayları sonuna doğru konaklayanlar ve günübirlik gelenlerin katılımıyla kapasitesinin çok üzerinde yoğunlaştığını, aşırı kalabalık olduğunu, bir tatil yöresi olarak, konaklama, yiyecek, içecek ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olduklarını, altyapı hizmetleri konusunda iyice zorlandılarını dile getirmişti.

      Akyaka; konaklama kapasitesi oldukça yüksek olan bir turistik yöre ama asıl sorun; her yıl, adının duyulması ve özellikle yerleşim ve mimari yapısıyla ünlenen bir yer olması, özel konumu nedeniyle de, günübirlik gelen ziyaretçilerin her dönem hızla artması, Akyaka’nın kapasitesinin zorlanmasına neden olduğuydu. Bu yıl Akyaka’nın yaşadığı bu zorlanma iyice hissedilir olmuştu. Eylül olmasına rağmen her yer doluydu, tüm yol kenarları otomobillerle kapatılmıştı. Akyaka’nın özellikli yerlerinden biri olan Kadın Azmağı ve Azmak Çayı yolu ve çay kıyısı tümüyle parketmiş otomobiller, minibüsler, karavanlarla doldurulmuş. Çay sularına serinlemek için mayo dışında elbiseleriyle girenleri yansıttığı görüntü, Azmak Çayı’nın güzelliğine ve özellğine yakışmayanlardı. Orman alanındaki kampingler de kapasitesinin çok üzerindeydi. Güzel bir plajı var ama, orada da yoğunluğun yarattığı bir karmaşa vardı. Akyaka’yı ilk kez böyle gördüm. Akyaka’da da yoğun yaz döneminden kalan bir yorgunluk hemen hissediliyordu.

      Akyaka bu yıl geçmişini arıyor gibiydi. Yorgundu, bitkindi. Önceki yazılarımızda; Ayvalık için yapılması gerekenler, Akyaka’da ve diğer birçok Ege’deki tatil yöreleri için de mutlaka yapılmalıdır. Özellikle temmuz ve ağustos aylarındaki kontrol edilemeyen turist akını bu güzelim turizm yörelerimize giderek zor dönemler yaşatacak. Bu dönem giriş, çıkışları mutlaka kontrol edilmelidir.   

      İlginç öyküsü olan Akyaka’da şimdilik değişmeyecek tek şey, taş ve ahşap karışımı otantik görüntüdeki muhteşem mimarisidir.

      Akyaka ile ilgili daha çok anlatacaklarım var.