UCUZ SOSYAL MEDYA NARALARI SIKTI ARTIK

Micheal KUYUCU 27 Ara 2020

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Sosyal medya mecrası Twitter artık tam bir cehenneme döndü.

Sosyal medya mecrası Twitter artık tam bir cehenneme döndü. Bu mecra çok politikleşti adeta bir savaş alanı gibi. Eskiden savaşlar cephelerde yapılırdı şimdi ise sosyal medyanın en büyük cephesi olan Twitter’da. Üstelik bu cephe genel bir cephe ve herkes herkesle kavga ediyor. Herkes herkese laf çakıyor. Normal bir laf etseniz size siyasi cevaplar geliyor. Yani “nereden bulaştım bu kavgaya” derler ya, işte öyle bir duruma giriyorsunuz.

Dayanamadım ve hesabımı pasifleştirdim

Uzun zamandır Twitter hesabımı kapatmayı düşünüyordum, ama bir medya çalışanı olduğum, bir iletişim akademisyeni olduğum ve ciddi bir takipçi kitlem olduğu için bu olaya girmiyordum. Ancak her Twitter’a girdiğimde asabımı bozan bir ileti veya konuyla karşılaşıyor ve kendimi tutamayıp bende bazen bu olaylara bulaşıyordum. Sonunda düşündüm, taşındım, ekibime de sordum. İki karar aldım. Önce dokuz yılda yazdığım tüm iletileri silme kararı aldım sonra da hiçbir iş yapmadan sadece yalakalıklarla ayakta duran ve güzel paralar kazanan tiplerle ilgili bir tespitte bulundum ve bunu bende uygulama kararı aldım. Önce tüm tweetlerimi sildim. Bir yazılım buldum ve yarım saatte dokuz yılda yazdığım sayısı yedi bini aşan iletiyi sildim.

Yalakalıklarla başarılı olanların uyguladığı suya sabuna dokunmayarak sadece retweet yapma stratejisini benimsedim. Artık hiçbir şey hakkında bir yorum iletisi yazmayacağım, orayı sadece bir reklam panosu gibi kullanacağım, isteyen baksın istemeyen bakmasın dedim kendi kendime.  Bunu uyguladım ve uygulamaya devam edeceğim. Eşin dostun iletilerini retweet ediyorum, kendimle ilgili afiş ve videolar paylaşıyorum ve hiçbir şey hakkında bir yorum iletisi yazmıyorum. Böylece oradaki it sürüsü trollerle de muhatap olmuyor ve sinirlerimi bozmuyorum. Ama gel de yap bakalım.

Yıllardır devam eden Noel cehaleti

Geçen cuma akşamı Hristiyanların dini bayramıydı. Hz. İsa’nın doğduğu gece olarak dini özelliği olan dünya dilinde Christmas olarak adlandırılan, Türkçemize de Noel olarak çevrilen bir dini bayramın akşamıydı.  Nedense bazı kara cahiller bu Christmas olarak adlandırılan dini günün yılbaşı olduğunu savunup bugüne tepki ile yaklaşıyor. Oysa 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan gece bir kandil gecesi gibi. Nasıl ki Hz. Muhammed’in doğduğu gün kutsal bir günse, Hz. İsa’nın da doğduğu gün 25 Aralık günü de kutsal bir gün. 24 Aralık akşamı da kandil gibi dua edilir. Geceye de Hristiyan dilinde “yorti” veya “yortu” adı verilir. Olay o kadar basit.

Siyasilerden kutlama mesajları

24 Aralık akşamları da Türk devletinin Osmanlı’da gelen geleneklerinden biri olan her dile her dine ve her ırka sevgi ve saygı gösterme geleneğinin sonucunda devlet büyükleri o dini gün için kutlama mesajı yayınlarlar. Mesela Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o gece “Hristiyan vatandaşlarımızın, kendi inançlarımız doğrultusunda kutladıkları Noel yortularının, Türkiye’deki dayanışma ikliminin gelişmesine vesile olmasını temenni ediyorum” şeklinde bir mesaj yayınladı. Erdoğan hayatının büyük bir bölümü İstanbul’da geçen ve bu dili ve farklı dinlerin mensupları ile de diyaloğu olan bir insan olarak son derece yerinde bir literatür ve dille bu tebrik mesajını yayınladı.

Laf olsun diye konuşan cahiller sürüsü

O gece kutlama mesajı yayınlayan bir diğer siyasi de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu. Twitter hesabında yazdığı iletisinde “Bu coğrafyanın kadim bayramlarından Noel, tüm Hristiyan hemşerilerimize kutlu, bayramlarını sevdiklerinden fiziken uzakta geçirecek olanlara sağlık, en büyük teselli olsun dilerim.” mesajını yayınladı. Bu mesajın altında İmamoğlu’nu gömmek isteyenleri görünce sinirlendim. Sonra bu eleştiri sınırını aşan ve İmamoğlu’nu adeta bu mesajından dolayı vatan haini ilan etmeye kadar varan insanların profilini inceledim. Hemen hemen hepsinin ortak bir özelliği vardı: Hepsi de iktidar partisine yanaşmaya çalışan lavuklardı ve hepsinin de ortak özelliği son dönemlerde popüler olan “milliyetçilik” temasını kullanmalarıydı. Bunlardan birinin iletisi çok ilginç geldi bana. Amca, İmamoğlu’nun iletisinin altına “Bu coğrafya 1000 yıldır Türk - İslam Toprağıdır. Ne Türk'ün töresinde ne de İslam Medeniyetinde Noel diyerek bir bayram bulunmamaktadır. Eğer özlemini çektiğiniz bir coğrafya varsa Yunan tarafında heyecan ile Noel'i kutlayabilirsiniz. Bu coğrafyada 1452 son Noel'inizdi.” cevabını yazdı. Bu amcamız İmamoğlu’nun cümlesinde kullandığı “Bu Coğrafyanın kadim bayramlarından Noel..” cümlesine hareket ederek bu coğrafyanın İslam coğrafyası olduğunu ve son Noel’in 1452 yılında yani İstanbul’un fethinden bir yıl önce kutlandığını yazdı.

Okuduktan sonra bu amcanın cehaletine çok sinirlendim, ayrıca son bir iki yılda din milliyetçiliği gibi tehlikeli sularda yüzen sayısı gitgide artan bu şakşakçıların toplumu germesi adına sinirlendim. Bu adama tepkide bulunanlar Erdoğan’ın kutlama mesajının fotoğrafını yollayarak cevap verirken ben de “Bir coğrafyada "1" tek kişi bile bir bayramı kutluyorsa, o bayram o coğrafyanın da bir parçasıdır. Gereksiz bir polemik...” cevabını yazdım. Demek istediğim hangi coğrafya olursa olsun, o coğrafyada yaşayan bir kişi veya bir tek vatandaş bile dini inancı nedeniyle bir bayram veya özel dini gün kutluyorsa bu özel gün o coğrafyanın bir parçasıdır. Sen o kişiyi ayrıştıramazsın. Bunun gibi böyle cahil, aptal ve kendilerini çok bilmiş ilan, kendi akıllarında iktidar partisini yüceltmeye çalışan ama AK Parti’ye asıl zararı veren milliyetçi bozuntularının sayısının artmaması lazım. Asıl bu mantığa sahip olan insanların bu coğrafyada yeri yok. İmamoğlu’na gömeceksen başka bir yerden göm, icraatından göm. Eleştiri yapmak adına ucuz milliyetçilik naraları atma. Bu tipler Türkiye’yi potansiyel bir kaosa sürükleyen cahiller sürüsünden başka hiçbir şey değiller. Böyle tipler gördüğünüze bunlara saygılı bir biçimde tepkinizi gösterin.

Ne varsa devlet üniversitelerinde var

Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran, üniversitelerinin ODTÜ URAP tarafından açıklanan dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında 500. sırada yer almasının “bir tesadüf değil, çok uzun dönemli, kalite kaygısı olan, iyiyi arayan bir üniversitenin ulaştığı bir sonuç” olarak değerlendirdi.

“Dünyanın en iyi 3 bin üniversitesi” sıralamasında, Hacettepe’nin Türkiye’deki üniversiteler arasında en iyi skoru yaparak 500. sırada yer alması ile ilgili “Hacettepe ailesi olarak” elde ettiklerini vurgulayan Güran, “Başarı, sadece bugünün bir başarısı değil, kurucumuz Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın attığı adımlardan itibaren şekillenen bir sonuç bu. İnşallah bundan sonra da bu yükseliş trendi yukarıya doğru devam edecek. Üniversite olarak buna gayret göstereceğiz.”

Vallahi de billahi de ne varsa yine devletimizin kurduğu üniversitelerde var. Para ile eğitim veren üniversiteler darphane gibi para basma derdinde, Türkiye’ye zerre hayrı yok. Sonra da eğitimde neden geri kaldık diye ağlıyoruz.

Asgari ücret muamması

Her yıl sonu hem milleti hem de devleti yoran bir konudur asgari ücret. Maalesef bu konuda iyi değildik. Bir ara iyi olduk ama devamı gelmedi. Avrupa kıtasında en düşük asgari ücret Türkiye’de. Bunun öyle olmasını kimse istemez, ben iktidardaki siyasi partinin de bunu istemediğinden eminim. Sonuç olarak vereceksin ki sende alasın, ama veremeyecek durumdaysan o işte kötü. Bu yıl asgari ücret konusu biraz daha hararetli konuşuluyor. Pandemi dünyayı olduğu gibi memleketimizi de mahvetti. Piyasalar durgun, bazen maskemi takıp AVM’lere filan gidiyorum, piyasayı araştırmak ve incelemek için oradaki esnafla sohbet ediyorum. Özellikle geçmişte tıklım tıklım olan yemek katlarında yasakla birlikte gelen görüntü iç acıtıyor. AVM’lerdeki yemek katları dolayısıyla bomboş, büyük küçük tüm markalar nal topluyor, eğer on tane yemek işi yapan dükkân varsa altısı, yedisi kapalı. Geçen perşembe bir AVM’deki bir dönerci ile konuştum, “Biz aile şirketiyiz ondan ayakta kaldık. 12 kişiydik, sekiz çalışanımız vardı, dört tanede aile üyesi işleri götürüyorduk. Ama şimdi dört kişi kaldık” dedi. Mc Donalds’ın da içinde bulunduğu uluslararası yemek firmaları çoğu şubesini kapattı. Özellikle Kanyon’u görmenizi isterim. Terkedilmiş bir şehir gibi. Nerdeyse tüm yemek işi yapan dükkanlar kapalı.

Paket servisi ek istihdam getiremez

Paket servis işi ilk akla gelen çözümdü ama bu ne kadar uygulanabilir. Mesela bir eleman alsanız paket servis için en az 2.500 TL vereceksiniz. Sigortası şusu busu bu rakam, hadi iyimser olalım 3.000 TL olsun. Bu kişinin evlere yapacağı paket servisin her bir siparişi için dükkana 20 TL net kar kalsa, ayda 150 tane sipariş almanız lazım ki sadece tek bir kişinin maliyeti çıksın. O paket servis işinde çalışan kişinin haftada altı gün çalıştığını düşünün, ayda 24 -25 gün eder. Bu kişinin sadece kendi maliyetini çıkartması için net karı 20 TL olması şartıyla günde 6 tane paket servisi yapması lazım. Hadi yaptı diyelim, bir kişi sıksa dişini en fazla 10 paket servis yapabilir. Peki bir dükkân günde ortalama kaç paket siparişi alabilir? Dükkanlar mevcut elemanlarını bile istihdam edemezken nasıl ek personel alacak. Nasıl para kazanacak? Bunun suçunu kimseye atamayız. Yok, para yok. Ne yapacaksın? Devlette istemez mi iyi maaşlarla insanları çalıştırmayı. Ama para yoksa ne yapacaksınız. Bunun üstüne bir de pandemi dalgası çıktı başımıza, sonuç rezillik. Ha belki bu konuda “devlette ona göre bir planlama yapsaydı” diyebilirsiniz. Fuzuli yatırımlar yapıldı mı? Yedek akçe daha fazla olabilir miydi? Bunlar da işin başka tartışma boyutu.

Şu anki asgari ücret standartın çok altında

Asgari ücret meselesi böyle bir atmosfer altında tartılacak bu sene. Dürüstçe söylemek lazım, şu an ki asgari ücret çok düşük. 2 bin 324 TL 70 Kuruş. İnsanlar bu para ile zar zor geçinir. Bırakın medeni bir insan gibi yaşamayı hayatlarını bile zor ikame ediyorlar. Bu sene pandemi gölgesinde geçecek olan asgari ücret tartışmalarından ben pek herkesi mutlu edecek bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum.

Bu konuda herkes düşüncesini açıklıyor. Ana muhalefet partisi CHP bir yasa teklifi hazırladı ve asgari ücretin pazarlıkla değil, TÜİK tarafından işçi ve ailesi için hazırlanacak “ücretliler geçim endeksi” ve “asgari geçim ücreti miktarı” çerçevesinde belirlenmesi ve milli gelir artışının da bu konuda dikkate alınmasını istedi. Bu teklifte asgari ücretin net 3 bin 100 TL olması gerektiğini belirtti. DİSK başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Asgari ücret birçok Avrupa ülkesinde sembolik bir ücrettir ama Türkiye'de milyonların meselesidir. 10 milyon işçi asgari ücretin altında ve asgari ücrete yakın çalışmaktadır.” diyerek 2021 yılı asgari ücretin 3 bin 800 TL olması gerektiğini söyledi.

Bence 4 bin TL olmalı

Bana sorarsanız bu rakamlar bile az. Bir insanın küresel standartlarda yaşayabilmesi, belirli bir yaşam konforuna erişebilmesi, eğitimini, kendisini geliştirmeye para ayırabilmesi için en az 4 bin TL kazanması gerekiyor. Bu rakamla insanlar mutlu olabilir bir nefes alabilir. Gerisi hikaye. Peki nasıl olacak diyebilirsiniz. Bu ülke insanının, hepimizin, benimde, sizin de bir nefes almaya ve mutlu olmaya çok ihtiyacı var. Bunun için asgari ücreti elinizden geldiği kadar yüksek tutun.

Yılbaşı eğlencelerindeki saçmalık nihayet durduruldu

Ne zaman bir kurnazlık görsem hep rahmetli Turgut Özal gelir aklıma. Onun meşhur sözü “benim vatandaşım işini bilir”. Cidden de bizim insanımız her şeye bir çözüm üretmeyi biliyor. Bu yıl yılbaşı yok. Pandemi nedeniyle 31 Aralık akşamından 4 Ocak sabahına kadar kısıtlama var. Şaka bir yana bu Türkiye tarihinde bir ilk. Hiçbir dönem yılbaşı akşamında sokağa çıkma yasağı olduğuna dair bir veri yok elimde. Bu pandeminin tarihi yaptırımlarından biri oldu.

KKTC erken davrandı

Kısıtlama veya sokağa çıkma yasağı adı artık neyse tabii ki çok sektöre zarar verdi. KKTC çok radikal bir karar aldı ve otellerde yılbaşı kutlamasını yasakladı. Açık konuşayım delikanlı bir karardı. Bizde böyle net bir karar olmadığı için bizim otellerimiz hemen 4 günlük yılbaşı kutlama paketleri hazırladılar. Kısıtlamayı bizim otelde geçirin, yeni yılda bizim otelde size hazırladığımız eğlencelerle ve hizmetlerle geçirin hesabı.

Çok tepki geldi

Bu paketlere tepkiler gecikmedi. En anlamlı tepki Işın Karaca’dan geldi. Işın Karaca sosyal medyadan isyan etti ve “Benim kafam yandı! Biri bana neler oluyor anlatsın! Biz yılbaşı akşamı, önü ve arkası dahil karantinada değil miyiz? Cevabı evet ise bu önüme düşen 4 gecelik yılbaşı otel paketleri nedir? Allah’ın aşkına mantıklı bir cevap istiyorum” dedi. Yüzde yüz haklı bir veryansın.

Bu konuda çok spekülasyon yapıldı. İddiaların çoğu hemen siyasi açıdan yorumlandı. Turizm ve Kültür bakanının bir iş adamı olması nedeniyle kendi sahip olduğu turizm firması ve oteller ve arkadaşlarının otellerine para kazandırmak için buna göz yumulduğu iddia edildi. Ben de “acaba mı” diye düşünürken içişleri bakanlığı bu hafta bir genelde yayınladı ve olaya netlik getirdi.

Ve nihayet yasak geldi

Genelgede otellerde yılbaşı kutlamalarına yasak getirildiği yazıyordu. İçişleri Bakanlığı otel ve konaklama tesislerinde yılbaşı kutlama programı yapılmasına izin verilmeyeceğini duyurdu. Buna göre otel ve konaklama tesislerinde DJ performans dahi canlı müzik icra edilemeyecek. Bu tesislerde saat 22.00’den itibaren restoran, lokanta ve diğer otel salonlarında kayıt dinletilmesi de dahil olmak üzere hiçbir şartta müzik yayınına izin verilmeyecek. Bu tesislerde konaklayan müşteriler hiçbir şekilde kalabalık bir biçimde bir araya gelemeyecek. Kolluk kuvvetleri bu mekanları denetleyecek. Çok güzel bir karar. Bakın bir örnek vereyim, Yunanistan’da bu tarz kurallara uymayan mekanlara 3 bin ile 50 bin avroya kadar varan sert cezalar veriliyor, ayrıca o mekanın lisansı da 6 aylığına iptal ediliyor. Bu toplum devletin kurallarına uymayı öğrenecek!

Bizim kendini bilmezler odalarda dansöz oynatır

Şimdi bizim sonradan görme zenginlerimiz bunun da çaresini bulur. Dikkat ederseniz yönergede “otel odaları” lafı geçmiyor. Bizim kimi sonradan görmeler otel odalarına toplanır hatta orada dansöz oynatır. Türkiye’nin bir diğer önemli sıkıntısı nedir biliyor musunuz? Bu ülke şu an cebi biraz para görmüş kültür yoksunu bir kitleye sahip. Osmanlı’daki aristokrasi, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda az sayıda da olsa var olan zengin kitlenin seçiciliği bugün yok. Bugünün para sahiplerinin önemli oranı kalitesiz, sonradan görme ve sorumsuz. Parayı nereden bulduğu belli olmayan bir kitle. Bir günde eğlenmeseler ölecekler sanki.