TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR BÜYÜME PROGRAMI: ANA HATLAR

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
​Şu referandumun hay huyu bir geçsin, yeniden ülkemin ekonomik problemleri tartışmalarda ön plana çıkacaktır.

Şu referandumun hay huyu bir geçsin, yeniden ülkemin ekonomik problemleri tartışmalarda ön plana çıkacaktır. Ekonomik problemler içinde başta döviz kurundaki belirsizlik ve büyümede yavaşlama (% 5’in altı büyüme oranları Türkiye için yavaşlama sayılır) olmak üzere, sektörel problemler, enflasyon ve açıklar gibi birçok konu bulunmaktadır. Bütün bunlar, aslında tek bir iktisadi problemin farklı açılardan görülen yüzleridir: Yeni bir büyüme paradigmasına olan ihtiyaç.

Bir milli devletin büyüme politikası çok boyutlu olarak ele alınmalıdır. Bugün içinde bulunduğumuz küresel kaos ortamında bütün ülkeler için büyüme herkesin hedeflediği ama pratikte buna ulaşacak eylemlerin yapılamadığı bir ortam içermektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde küresel medya ve onun ülke içindeki uzantıları her şeyi piyasaya bırakma yolunda öneriler sunmaktadır. Bu ise, küreselleşmenin doğası gereği gelişmekte olan ülkelerin ülkeler merdiveninde aynı yerde kalmaları ve bir üst basamağa çıkmalarını engelleyecek bir şekilde küresel sermayenin tahsis edilmesi anlamına gelmektedir. Büyüme stratejisinin enine boyuna tartışılması bizim gibi ülkeler için çok büyük hayatiyet arz etmektedir.

Bir büyüme stratejisi için ilkönce hedeflerin tespiti gerekir. Türkiye için ana hedef kişi başına düşen gelirin 20.000 USD düzeyine çıkması anlamına gelir. Bugün kabaca 9.000 USD civarında dalgalanan milli gelirin Türkiye’nin 94 yıllık büyüme ortalaması olan % 5’ten hesaplanırsa 20.000 USD civarına gelebilmesi için kişi başına gelirin 2,2 katına çıkması gerekir. Nüfus artış hızı yıllık %1,5’tan ve devalüasyon oranı da yıllık %10’dan hesap edilirse örneğin 2023 yılında bugünkü gidişle kişi başına milli gelir 5862 USD civarına gerileyecektir. Bir kere buradaki en önemli pay TL’nın reel olarak sürekli değer kaybının önüne geçilmesidir. Eğer TL’nin değer kaybı hiç olmazsa ve yıllık %5 gibi bir büyümeyi tutturabilirsek, o takdirde, 2023 yılında Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri 11.030 USD değerine çıkabilir. Yani kısaca, 2023 ekonomik hedeflerine ulaşmak şu anda imkânsız değilse bile çok yüksek oranda olası değildir, (it is possible but highly improbable). Büyüme hedeflerini belirlemek, her şeyden önce ana büyüme trendini belirlemek demektir. “Belli bir vadede, yıllık yüzde kaç ortalama büyüme ve ortalama devalüasyon oranıyla hedeflediğimiz kişi başına düşen milli gelire ulaşırız?” Bu sorunun cevabı büyümenin programının niceliğini ve ana çerçevesini çizecektir. Örneğin 2023 hedeflerini 2033’e uzatsak, 2032 sonu ve 2033 başı için %1,5 nüfus artışı ve yıllık ortalama %2’lik bir reel devalüasyonla 20.000 USD kişi başına gelire ulaşmamız için %8,86’lık bir ortalama büyüme oranını tutturmamız gerekir, (dikkat edin bu ortalama büyüme oranıdır bazı yıllar daha yüksek bazı yıllar daha düşük olacaktır). Türkiye’nin mevcut durumla tarihi ortalamasını (yıllık ortalama %5) yakalaması bile çok zor görünmekteyken 2033 yılına kadar %8,86’lık bir büyüme hayal gibi gelmektedir. Bizim için daha makul bir ortalama büyüme oranı %7’dir. Yine yıllık reel devalüasyon oranını (nominal devalüasyondan TL enflasyonu çıkarıp dolar enflasyonunu eklediğimizde ulaştığımız oran – bu değer kişi başına milli gelirin dolar cinsi değerini büyümesini törpüleyen bir değerdir) %2’de tutturursak 20.000 USD kişi başına gelire ulaşmak için 25 yıl gerekmektedir. 

Kısaca özetlemek gerekirse, mevcut şartlarda 2023 ekonomik hedeflerini tutturmak pek muhtemel değildir. Bu hedefleri 2040-45 yıllarına uzatsak dahi ortalama büyüme oranında ciddi bir artış ve TL’nin reel değer kaybının da kontrol altına alınması gerekir. Bu hesapla, 2045 yılına kadar ortalama yıllık %7 büyüme, % 1,5 nüfus artışı ve %2’lik reel devalüasyon oranları ile kişi başına 20.000 USD geliri yakalayabiliriz. 

Pekiyi, bu hedefe ulaşmak için nasıl bir büyüme programı çizelim? “Piyasa dostu” bir büyüme programı mı? Bu büyüme programının niteliği ne olacak? Kısa ve orta vadeli para ve maliye politikaları, dış ticaret politikası, eğitim, teknoloji ve sanayi politikaları ne olacak? Hedef sektörler ne olacak? Bütün bu soruları önümüzdeki yazılarda ayrıntısıyla inceleyeceğiz.