TRABZONLU, EVLADINA SAHİP ÇIKABİLMELİDİR!..

Musa ALİOĞLU 06 Kas 2016

Musa ALİOĞLU
Tüm Yazıları
Bir köy, bir kasaba veya bir kent insanların doğduğu, büyüdüğü ve yetiştiği yerlerdendir. Gün gelir bu insanlar, bu yerlere veda eder, alır başını gider.

Geride iz bırakmamış ise, hiç kimse onlar için hiç bir şey söyleyemez. Ya iz bırakanlar, işte onlar asla unutulmaz..

Anlatacağım önemli şahsiyette böyle birisi. Mesleği havacılık. Eski deyimle bir tayyareci.

Sabiha Gökçen'in "Hocam" dediği, Türk Havacılık Tarihi'nde önemli yeri olan bir gökyüzü sevdalısı, bir büyük vatansever. Yaşadığı devirde değil Türkiye'nin, tüm dünyanın tanıdığı, tayyarecilerden biriydi. Hemşehrilerinin gurur duyması gereken biri. Ama değil gurur duymak, adını bilenlerin sayısı o kadar az ki. Bir Trabzonlu olarak üzülmemek elde değil. Bu kahraman havacı, 1885'te Bahriye Okulu'ndan kaptan olarak diploma alır. Ardından motorculuğu öğrenip, Yeşilköy Tayyare Okulu'na yazılır ve

1914'te de pilot olur. Aynı yıl deniz uçağıyla Çanakkale Cephesi'ne gider. 1915 yılında Almanya'ya sipariş edilen deniz uçaklarının yapımına katılır ve orada sınavla bröve alır.

1915 Eylül'ünde deniz uçaklarının altına tekerlek takıp,

Macaristan'dan havalanır ve Bulgaristan'a iner. Burada söktüğü uçağı trenle İstanbul'a getirir. 1916 Nisan'ında Deniz Tayyare Bölüğü Komutanlığı ile İzmir Cephesi'nde görev alır. 1919'da İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilince, İstanbul'a döner. Sonra İstanbul'un işgaliyle de 1920'de Ankara'ya geçer. Atatürk'ten aldığı emirle Konya'da bulunan uçakları aktif hale getirmek üzere oraya gider. Çalışırken bir pervane darbesiyle sol kolu kırılır, bacak damarları kesilir.

1920 yılında Milli Savunma Bakanlığı Hava Şubesi'ne müdür olur. Ardından yine aynı yıl, Trabzon Limanı'ndaki Gazal Gemisi'ne süvari olarak atanır. İngilizlerin Batum'dan çekilmesine kadar, bu gemiyle kaçak olarak Rusların Tuapse

Limanı'ndan aldığı top, tüfek, cephane, altın ve bazı sağlık malzemelerini Trabzon'a getirir. 1921'de bu kez Amasra Limanı'na deniz tayyare

istasyonu kurulması için görev alır. İstanbul'dan kaçırarak getirdiği uçakları Amasra'da faal hale getirir. İzmir'in kurtarılması üzerine oraya giderek, Hava Kuvvetleri Müfettişliği emrinde Tayyare Okul Müdürlüğü görevi yaparken, aynı zamanda

kara ve deniz uçaklarıyla uçup bir çok pilot yetiştirir. 1926'da Genelkurmay Başkanı'nın emriyle Almanya'ya sipariş edilen deniz bombardıman uçaklarının deneme uçuşları için Berlin ve Kopenhag'a gider.

Aynı yıl, "Ailesi Yabancı Olanlar" hakkında çıkan kanun gereği, eşi Ermeni olduğundan binbaşı rütbesiyle ordudan ne yazık ki emekli edilir.

Daha sonra, Almanya'dan gelen bu uçakların tecrübe uçuşlarını fabrika adına yaparak Hava Kuvvetleri'ne teslim eder. Yine, Genelkurmay'ın emriyle bu

uçakları uçurabilecek beş pilot yetiştirir. Alman uçak firmasının

teklifiyle Berlin’de ve Kopenhag'da 3,5 yıl tecrübe pilotluğu yapar. Çift motorlu 13 kişilik deniz uçağıyla Kiel Kanalı üstündeki köprülerin altından geçince, adı gazete ve radyolar tarafından dünyaya duyuruldu. Almanya'da Nazi rejiminin taraftar bulması üzerine 1930'da Türkiye'ye geri döner.

8 Ekim 1931'de  çalışmaya başladığı Türk Hava Kurumu'ndan, yolsuzlukları önleyemediği için 1943'te kendi isteğiyle ayrılır. 1948 yılında THK Havacılık Dairesi (Türk Kuşu) Eğitim ve Öğretim Müdürlüğü'ne atanır.

Bu kez, Demokrat Parti'de çalıştığı için yapılan şikayet üzerine yaş haddini doldurduğu gerekçesiyle 1950 yılında işine son verilir. Yetiştirdiği talebeleri paşa (General) rütbesine ulaşırken  kendisine böyle bir haksızlık yapılması onuruna dokunur. 1953 yılında vefat

eden bu kahraman asker pilot İstiklal Madalyası sahibiydi. Tek oğlunun ve mezarının nerde olduğu konusu, ne acıdır ki bilinmezler arasındadır.

Trabzonlu değerli tarihçi-yazar arkadaşım Mehmet Akif Bal'in yazdığı makaleden aldığım bu gerçek hayat hikayesinin kahramanı "Trabzonlu

Savmi" adıyla da bilinen Savmi Uçan'dır. Hayatı bir belgesel olacak kadar ilginç  çizgiler taşıyan bu değerli askeri dehayı, ne yazık ki ben de dahil Trabzonlu bir çok hemşehrisi ve Türkiye kamuoyu hiç bilmiyor. Öncelikle Trabzonlular, sonra

da Genelkurmay Başkanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Türk Hava Kurumu iade-i itibar yapıp, hatırasından özür dileme durumundadır.

Şimdilerde havalimanlarına yeni isimler veriliyor. Savmi Uçan'ın adının Trabzon Havalimanı'na verilmesini istemek, milli bir kahramana karşı vefa borcudur.

Ben, Trabzonlular adına böyle bir maruzatı dile getirmekten onur duyarım. Fakat, Trabzon kamuoyu da kafasını futboldan kaldırıp, bu işe de odaklansa çok iyi eder. 

İyi uçuşlar Türkiye'm.