TOPLUMSAL HİS TARAMASI...

Sezai ŞENGÖNÜL
Tüm Yazıları
Aslında geçen haftaki köşe yazımın konseptine uygundu aşağıda yazacağım iki cümle, oraya ekleyecektim… Fakat alıntılar yaptığım ilgili kitapta o kadar önemli konular vardı ki, öncelikle onları yazalım derken yazı epeyce uzadı. Uzattığımız için de bu haftaki köşe yazımıza kısaca ekleme yapmak zorunda kaldım. İlk kez bu köşe yazımı okuyan okuyucularımız olursa şayet, bir önceki köşe yazıma göz atmaları anlamlı olur.

Aslında geçen haftaki köşe yazımın konseptine uygundu aşağıda yazacağım iki cümle, oraya ekleyecektim… Fakat alıntılar yaptığım ilgili kitapta o kadar önemli konular vardı ki, öncelikle onları yazalım derken yazı epeyce uzadı. Uzattığımız için de bu haftaki köşe yazımıza kısaca ekleme yapmak zorunda kaldım. İlk kez bu köşe yazımı okuyan okuyucularımız olursa şayet, bir önceki köşe yazıma göz atmaları anlamlı olur.

Yahudi kökenli siyaset bilimci Henry Kissenger; “Biz Amerika olarak neden çok güçlüyüz biliyor musunuz?” diye kendi kendine bir soru sorar bir zamanlar ve yine sorduğu soruyu kendisi şöyle cevaplar;  “Bizler Amerika olarak, aramızdaki vatan hainlerini hemen öldürürüz!.. Dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise, kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere getiririz.”  Açıkça ikrar eder Kissenger’in bu sözleri ile şu an yaşadığımız, gözlemlediğimiz bazı olayların arka yüzünü. Aslında bu zihniyet sadece Amerika’ya has değildir, Almanya’sı da böyledir, Belçika’sı da, İsrail’i de İsveç’i de, Büyük Britanya, Kanada vb ülkelerde. Kissenger’in  ‘biz’inden siz onu anlayın, biz aslında hepimiz ‘biriz’i yani. İşte bu yüzden envaiçeşit hain onun için sırtını sıvazlayan bu asıl ağabeylerinin, ablalarının yanındadır bu gün! 

Merhum  Prof. Mahir Kaynak ile vefat etmeden yaklaşık bir yıl önce bir söyleşi yapmıştım. Hatta “Derin Röportajlar” isimli kitabıma da almıştım bu söyleşisini. Evinde yaptığımız o söyleşide bir cümlesi beni feci rahatsız etmişti. Ama son 4 yıldır yaşadığımız gördüğümüz olaylardan sonra bu sözün içinin Mahir Kaynak tarafından nasıl da haklı olarak doldurulduğunu şimdi, bu günlerde daha iyi anladım. Haklıymış. Hem de çok haklıymış. 

Ve ardından bunu biraz açar mısınız dediğimde “Açamam, o konuya dair daha fazlasını söyleyemem” demişti… Bana verdiği o cevap, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak beni çok rahatsız etmişti. O cevaba gelince “Sorduğunuz bu konuda benim için susmak belki de en iyisi, o işleri bırakıp da -yıllarca yapmış olduğu mesleğini- kendi yuvama dönerken içimden şu geçti; ‘Seni bir örgüt yenmedi Mahir, İngiliz Devletine yenildin sen!”’ idi. Anti parantez genelde vitrinde başka ülkeler, dekorlar görünse de, şu an İngiltere bazı konularda sessiz gibi görünse de, onun eli Ortadoğu ile ilgili her işte derinden vardır, bunu azıcık hepimiz biliriz…

Mahir Bey’in dediklerine tekrar dönecek olursak… Bunun asıl anlamı “Ben kendi ülkemde, çok korunaklı bir yerde olmama rağmen İngilizlere yenilmiş biriyim” idi. İngiliz deyince yanına parantez açıp yelpazeyi epeyce genişletebiliriz bu arada. Ardından “artık iyi işlerin yapılmaya başlandığını, bu işlerinde zamanla daha da düzeleceğini umuyorum” diye de eklemişti, 2013 yılında yaptığımız o söyleşi esnasında. Mahir Bey’e sorduğum soruyu merak edenler olmuştur, şu minvalde bir soru idi o da; “Yoğun şekilde iddialar var, yazılan çizilen. Türkiye’nin istihbarat örgütlerinin açık sahası haline geldiği iddiaları, bu yüzdende ‘ajan cenneti’ diye bir tabirin bile kullanıldığı, bu duruma rağmen bunları ortaya çıkarmak için neden yeterince bir çabanın sarf edilmediği, bu işin bu kadar zor bir iş mi olduğu ..” sorusu idi. Demek ki, gördüğü bildiği, yukarılarda bahsettiğimiz o sırtı sıvazlananların çokluğu karşısında kendi yokluğunun, çaresizliğinin ezikliği ona belki de beni de üzen, o vakitler çok da düşündüren o cevabını verdirmişti. Bu arada epeyce haklı da çıktı, çünkü 15 Temmuz süreci, öncesi ve sonrasına dair, bugüne kadar ortaya çıkan, gördüğümüz, izlediğimiz, gözlemlediğimiz bir çok bilgi, veri bunu teyit eder nitelikte oldu. Bu arada “artık düzelir o işler de ” diye işaret ettiği hususlarda yapılan kimi çalışmalara bir yıldır şahit de oluyoruz…

Şimdi yazacaklarıma gelince, bunun adına aslında “toplumsal his taraması” diyelim.  Belirgin hisler. Artık dilenmiş hisler. Toplumda kabul görmüş ve hatta yüksek sesle dillendirilerek his olmaktan öteye adım atmış, ‘kanı’ haline gelmiş hisler. Bir çoğuna benimde katıldığım hisler. Maddeler halinde ve en belirginlerinden olduğunu, bildiğim hissettiğim kadarını sizlerle paylaşayım. Tabii kimileri de histen öte artık ‘kanı’ya dönüşen duyguları

Özellikle İstanbul’da satılık, kiralık ilanları neden bu kadar çoğaldı, ‘bu ne iş’ hissi?

“Avrasya Tüneli” gibi, muhteşem bir projeyle; her iki yakaya (Asya’dan-Avrupa’ya) geçişi bu kadar kolaylaştıran ve zevkli kılan (bizzat yaşadığım için tavsiye de ediyorum) bir geçidin/köprünün bir benzerinin insanlar arası ilişkilerde, siyasetçiler arasında -velev ki görüşleri farklı olsa da, birbirlerini sevemeseler de- milleti, siyasi tabanlarını düşünerek, onları daha mutlu edecek, mevcut haliyle siyasetten ve kullanılan siyasi dilden ‘bezmişliklerini’’ unutturacak, bilinç çıtası artık çok daha yüksek olan ülke nesline siyaseti, siyaset yapmayı sevdirecek, iyi bir siyasi dilinde yol yordam örnek olacağı, harcı vatan, millet sevgisi ve ilim irfan olan bir yeni köprünün inşası konusunda bugün “olanından daha fazla” bir çabanın sarf edilmesi gerektiği, aksi halde yakın gelecekte ülkede adam akıllı siyasetçi kıtlığı çekileceği hissi…

Öldürmekten çok biraz olsun yaşatmaktan, yaşatılmaya çalışılan konulara dair de bahsetmek varken, özellikle de Türkiye ve Sayın Cumhurbaşkanımız için envaiçeşit hainin el birliği, desteği ile Batı ve Avrupa’da yürütülen “anti demokratik bir şekilde yönetilen bir ülke ve onun antidemokratik lideri” gibi mesnetsiz bir algı operasyonu ile başka bir sinsi plana dönük alt yapı ve zeminin oluşturulmaya çalışıldığı bir süreçte, kelli-felli kimi bürokrat ve siyasilerin sanki bu algı operasyonunun ve oluşturulmaya çalışılan o sinsi  planın zeminine dönük, onların içini dolduracak bir malzeme verircesine “tuhaf bir dili” kullanmalarına, mahallenin en çığırtkan sesi “benim ki” dercesine, başka sesleri de kendi sesine yan yan baktırarak ha bire “şu kadar şundan öldürdükkk, bu kadar bundan öldürdükkk” diye bangır bangır bağırmalarını anlamlandıramama hissi. Üstelik bu işi güncel hatta dakik olarak basın yayın organlarının yüzlercesi ve çeşitli haber ajanslarının çoğu hakkını vererek usulünce bir dil ile yapadurup,  kamuoyu ve dünya ile de paylaşırken. Bunlara rağmen, o kadar bağırma, çağırma, yapmacık bir ruh hali ile de halka hitap etmelerine dair “bu ne absürt  iştir be kardeşim” hissi… 

Ömrü boyunca ırkçılıkla mücadele edip Hindistan’ın bağımsızlığını kazanması için uğraşan Mohandas K.Gandhi iyi ki yaşamıyor, yoksa Türkiye’ye Hindistan’dan bir yaz sıcağında yürüyerek gelir, mücadelesini çarpıtan, buruşturan, kırıştıran, Gandhi’yi ters köşe yapan bir siyasi liderin ağzına Dandi köyünden getirdiği bir avuç çamurlu tuzu sürer, “sol kulağına da gerçeği üfler” giderdi, hissi.

Terör örgütleriyle (FETÖ, PKK, DEAŞ ve diğer) mücadeleyi sekteye uğratacak şekilde, onları yenmek için okkalı mücadele verenlerin/edenlerin (gerek bürokrasi gerek güvenlik sahasında) moralini bozarak, şahsi hırs ve ego-makam, hemşericilik kaynaklı bulaşan çok tehlikeli bir virüs yüzünden, işini gücünü yerli yerinde yapmaya çalışan, görevinde veya yaptıklarıyla test edilmiş kimi insanların ayaklarının altına, -muhtemelen feraset eksikliği, şuursuzluk ve ego kaynaklı- gene kelli felli bazı siyasetçilerin, bürokratların ‘çakıltaşı’ döşemeye çalıştıkları, bununla da yetinmeyerek serilen o “çakıltaşı” üzerinde birde başkaca “ayak oyunları” sergiledikleri, döşenen bu ‘çakıltaşı’ yüzünden üzerinde sendelemelerin başladığı, hatta bu sendelemeler kaynaklı ‘çakıltaşı’ seslerinin artık kulakları çınlamaktan öte tırmaladığı, tüm bu olanlara rağmen hala; ‘takke iyice bir düşsün hele de, kel’e o vakit bakılır’ diye düşünerek, gaflet uykusuna ‘devam’ edenlerin epeyce var olduğu hissi.

Ana muhalefette dahil, siyasi parti yöneticilerinin, temsilcilerinin artık halktan uzak kopuk yaşadıkları, halkın problemlerini iyi hissedemedikleri hissi…

Barzani’nin referandum yapacağı kesinleşti. İran ile mezhepsel konular bir tarafa bırakılarak bu konuda muhakkak birlikte hareket edilmesi gerektiği hissi. Nedeni belli. Bu referandum sonrası atılacak adımlar, yaşanacak gelişmeler en çok Türkiye ve İran’ın başını ağrıtacak, ardından bu iki devletin (Suriye de eklenebilir) belki de parçalanması sürecine hizmet edecek kimi gelişmelere kadar gidecek bir süreç başlatılacak. Orada yaşayan Türkmen kardeşlerimiz epeyce sıkıntı yaşayacak. Bundan da ötesi Kuzey Irak’taki bu gelişmelerin Ortadoğu’da dünyanın da müdahil olacağı bir savaşa da yol açabilir. Özellikle Güney ve Güneydoğu sınırlarımızda son 3-4 yıldır yaşadığımız sıkıntıların benzeri başka sıkıntıları daha uzun vadeli yaşayacağımız, onun için şimdiden bu işin önünün kesilmesi gerektiği hissi…

Velhasılı hisler işte yahu, hisler… Sislisi de var, sissizi de! Sislilere biraz far, sissizlere sizi yar tuttuk. Velhasılı hepsi sizli ve de bizli hislerdi… Sağlıcakla  kalın…