TOPLUMSAL HAFIZADA PSİKOLOJİK KORKULAR

Berk MÜHÜRDAROĞLU
Tüm Yazıları
Toplumsal hafızada travma, hayatın günlük akışı içinde, hiç beklenmeyen bir anda, insanın dayanma gücünü zorlayan ya da aşan bir durum olarak tanımlanabilir.

Toplumsal hafızada travma, hayatın günlük akışı içinde, hiç beklenmeyen bir anda, insanın dayanma gücünü zorlayan ya da aşan bir durum olarak tanımlanabilir.  Travmaların oluşmasında, çocuğun olayı kendi yaşamına veya başka birinin yaşamına tehdit olarak algılaması çok önemlidir. Travma sonrası bozulan yaşam kalitesi olay ne kadar doğrudan tehdit oluşturuyorsa, etkisi o derece büyük olur. Ölüm tehdidi, ağır yaralanma kendisinin ya da bir başkasının fiziksel bütünlüğüne tanık olmak ya da bir tehdit yaşamak (araba kazası, deprem, fiziksel istismar, intihara tanıklık vs) “travma” olarak adlandırılır. Travmanın niteliği, şiddeti; anne-babanın olaya verdiği tepki, duygu ve anlamlar toplumun olayla ilgili temel değer yargıları, çocuğun kişilik yapısı gelişim düzeyi, içinde bulunduğu ortam, travmanın çocuğun hayatında yarattığı değişiklikler, travmanın tekrarlanma olasılığı, beklentiler, koruyucu etkenler ve çocuğun yaşı gibi faktörler bir travma sonrası stres bozukluğu oluşup oluşmamasını etkiler. Anne ve babanın tepkileri çok önemli, çocuğun başından travmatik bir olay geçtiğinde, ya da travmatik bir duruma ebeveynle birlikte maruz kaldığında çocuğun bunu nasıl algılayacağı büyük oranda anne babasının davranışlarına bağlıdır. Çocuk böyle bir olayla ilk kez karşılaştığı ve henüz bu duruma ait bir davranış kalıbı oluşturmadığı için ilk olarak anne babasını izler. Anne-babanın çocuğun duygularını ve düşüncelerini anlamaya önem vermeleri ve çocuğun güven duygusunun devam etmesi için çaresizliklerini çocuğa fazla yansıtmamaları gerekir. Anne-babanın, özellikle doğal afetler sonucu yaşanan durumlara ilişkin mümkün olduğunca net bilgiler vermeleri ve bir an önce çocuğun eski hayatına benzeyen bir hayat kurmaya çalıştıklarına çocuğun inanması oldukça önemli noktalardır. Tepkiler yaşa göre değişiyor. Bir çocuğun başına gelen, gördüğü ya da dinlediği travmatik bir olaya nasıl tepki göstereceği birçok etmene bağlıdır. Çocukların değişik yaş dönemlerinde sergiledikleri davranışlar arasında farklılıklar olabilmektedir. Küçük çocuklarda regresyon, yani yaşından küçük davranmaya başlama, yeni kazanılmış becerilerin kaybı (tuvalet eğitimi, konuşma becerilerinin azalması) ve fiziksel yakınmalar sık görülür. Okul çağında travmatik olay yaşayan çocuklarda uyku ve yeme alışkanlıklarında artma ya da azalmalar, anneye, öğretmene vs, aşırı bağımlılık, karın ağrısı, baş ağrısı, kusma gibi fiziksel yakınmalar, korkular, yaşıtlarıyla ilişkilerinde davranım bozulmaları, dikkat süresinin azalması, içe kapanma gibi değişiklikler gözlenebilir. Olayı tekrar tekrar anlatma, olayı hatırlatan durumlar, nesnelere karşı aşırı korku tepkileri verme, konuşmanın azalması da sık görülebilmektedir. Erken çocuklukta duygu kontrolü zor. Özellikle küçük yaş grubu çocuklar (0-6 yaş) travma yaratan olaylardan oldukça olumsuz etkilenmektedir. Sebep sonuç ilişkilerini kurmaktan aciz olan bu yaş grubu çocuklar kendi düşünceleri, korkuları ve isteklerinin gerçekleşebileceklerini düşünürler. Küçük çocuklar tehlikeyi sezmekte ve kendilerini korumakta diğer yaş gruplarından zayıf olduklarından bu yaş grubundaki çocukların travma yaratan olayları yaşamaları ve olumsuz etkilerini hissetmeleri ihtimali çok daha yüksektir. Bu yaş grubu çocuklar, olayların sonuçlarını değiştirememekten ve önleyememekten dolayı kendilerini ve ebeveynlerini suçlarlar. Bir büyüğün desteği olmadan 0-6 yaş grubu çocukların kuvvetli duyguları kontrol etmeleri çok zordur, ancak çocukları etkileyen travmaların ebeveynlerini de etkilediği durumlarda çocuklarla ebeveynleri arasındaki ilişkiler oldukça kötü etkilenebilir. Bu nedenle anne-babaların kriz durumlarıyla başa çıkabilecek önlemleri öğrenmeleri önemlidir. Çocuk, anne-babanın paniğini ve çaresizliğini izlediğinde, olayın izleri daha derin olabilir. Lider özelliği durumu kolaylaştırıyor. Çocuğun uyum yeteneği kuvvetli ise, kısa sürede çözümler üretebiliyorsa, lider özellikleri varsa, travmatik bir durumla baş etme konusunda daha çabuk çözümler üretecektir. Ayrıca travmatik olayın süresi ve sıklığı da önemlidir. Uzun süren ve sık tekrarlanan bir olayın etkisi daha yoğun olacağından çocuğun olaya yönelik algı ve yorumları da yoğun olur. Bu yorumlar arasında, “Ben kötü bir kişiyim.”, “Ben güvenilmezim.”, “Ben güçsüzüm.”, “Ben suçluyum.”, “Ben beceriksizim.” Gibi yorumlardır. Çocuk bu yorumlara inandığında yorumlar kendisine yönelik olduğu için, onun daha sonraki davranışlarını da bu yönde etkileyebilir. Öğretmenler iyi gözlem yapmalı.  Öğretmenler sınıf içinde, çocuğun daha önceye göre çok daha zor konsantre olduğunu, tedirginlik yaşadığını, kolay ağlama gibi belirtiler sergilediğini fark ederse, çocuğun olumsuz olay geçirdiğinden şüphelenmelidir Çocukların ve ergenlerin TSSB tedavisinde bireysel, aile, grup, davranışsal, bilişsel ve psikofarmakolojik tedavi yaklaşımlarında bulunulmaktadır. Çocuk ve ergenlerde travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinden sadece bir kısmının sık görülmesi, işlevsellikte bozulmaya neden olabilir. Travma ve çocuğun travmaya verdiği yanıt; çocuğun normal gelişimini bozabilir. Çocuğun uyumunu, bilişsel işlevini, dikkatini, sosyal becerilerini, kişilik tarzını, kendilik algısını ve dürtü kontrolünü etkileyebilir. Birçok çocuk travmatik olayın üzerinden uzun bir zaman geçse bile travma sonrası stres sendromu belirtileri göstermeye devam ederler. Olayın boyutları normal insan yaşantısının çok ötesinde olarak düşünülüyorsa, olaydan sonra derhal profesyonel bir yardım almakta yarar vardır.

HAFTANIN FİLMİ BERGEN HAKKINDA

Oyuncu kime denir diyecek olursak. İşte Bergen filminde sergilenen oyunculuklar işte oyunculuk budur dedirtecek cinsten performanslar mevcut.. Filmdeki Bergen karakterine hayat veren Farah Zeynep Abdullah’ın performansından etkilenmemek elde değil. Öyle gerçekçi bir dil ve oyunculuk ki. Dilberay’dan sonra ‘Bergen’ geldi. Ve iyi ki Bergen geldi. Açıkçası Dilberay neden çekildi onu bile hala anlamış değilim. Ve böylece acıların kadını olma özelliği hakkında başka bir film izledik. Bu film de öyle başladı ama giderek değişti. ‘Bergen’in talihsiz ve bahtsız dramatik hikâyesini oldukça başarıyla veriyorlar. Uzun bir film ama karşımızda örnek alınacak bir hayat var. Ülkemizde giderek artan erkek sorunu üzerine yaşanmış bir öykü de... En büyük özelliği kadın cinayetleri konusunda sağlam ve çok acı dersler vermesi. Oyunculuklar üst düzeyde. Farah Zeynep Abdullah, Erdal Beşikçioğlu, Tilbe Saran, Nergis Öztürk oyunculuğu üst düzeyde. Gala gecesine Farah Zeynep Abdullah’ın Bergen gibi gelmesini arzu ederdim.

Filme ikinci kez tekrar gideceğim. Filme notum 10 üzerinden 10

GÜNÜN SÖZÜ: SEN AFFETSEN BEN AFFETMEM

BERGEN