​TEVFİK FİKRET: BİR ŞAİR VE AYDININ PORTRESİ VE EKONOMİ POLİTİK YORUMU

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Daha önce bu köşede döneminin ekonomi politiğinden bahsettiğim Sultan II. Abdülhamid bugünkü ve özellikle Cuma günkü yazılarımda yine bu köşenin konuğu olacak.

Daha önce bu köşede döneminin ekonomi politiğinden bahsettiğim Sultan II. Abdülhamid bugünkü ve özellikle Cuma günkü yazılarımda yine bu köşenin konuğu olacak. Onun yanında Türkçe’de Aruz’u kullanma açısından en yetkin şairlerimizden olan ve bugünkü modern Türk şiirinin prelüdü de sayılabilecek olan Tevfik Fikret de köşemizin bugünkü ana konuğu olacak. Bu iki tarihi şahsiyetin kaderlerinin birleştiği nokta da 21 Temmuz 1905 tarihinde gerçekleşen ve arkasında Ermeni eşkıyalarının olduğu ünlü Yıldız Suikasti’dir. Buradan hareketle suikastten 9 sene öncesine giderek Ermeni eşkıyalarının Osmanlı Bankası Baskını’nı da hatırlayacağız. Bu iki olayın ortak noktası da, suçların failleri olan teröristlerin herkesin gözü önünde ellerini kollarını sallayarak göstere göstere ülkeyi terk etmiş olmalarıdır. İlk önce Tevfik Fikret…

19. Asrın özelliği dünyanın hemen hemen bütün ekonomilerinin kapitalistleşme ve sanayileşmeye dönme çabalarının başlaması ve kapitalizmin doğal sonucu olan milliyetçiliğin yükselmesidir. Tabi kî, milliyetçilikle birlikte özellikle sömürgeci Batı’nın emperyalist güçlerince alttan alta beslenen bir beynelmilelcilik – uluslararasıcılık (günümüzde küreselcilik) hümanizm (günümüzde insan hakları ve demokrasi) adı altında piyasaya sürülmüştü. Felsefi temelleri ne olursa olsun ve Batı’nın hakim sınıflarına ne kadar itici gelirse gelsin, bu beynelmilelci bakış açısı liberal ve sosyalist aydınlar arasında yaygınlaşmıştı. Osmanlı, Romanov ve Habsburg hanedanlarının hüküm sürdüğü tarım ekonomisine dayalı çok uluslu imparatorluklarda ise hem bu beynelmilelci ve ihtilalci yapılara hem de sınırlar içinde yer alan azınlık milliyetçiliklerine karşı eski yapıyı çatlatmadan yavaş bir değişim politikası uygulamaya konmuştu. 

Büyük Şair Tevfik Fikret -  Siyaset Cahili ve Şuursuz Aydın Tevfik Fikret

19. Asın sonunda yukarıda bahsedilen siyasi ve iktisadi dönüşüm sürecinde, Osmanlı Türkiye’sinde edebiyatta da ciddi değişimler olmaktaydı. Yeni bir siyasi ve iktisadi yapının neden olduğu yeni bir hayat tarzı ve değişen zevk ve tercihler toplumun estetiğini de yavaş yavaş değiştirmekteydi Türk şiiri kendi Klasik Şiirimiz olan Divan Şiiri’nin katı kurallarından bağımsız yeni bir zevke hitap eden yeni bir ses arayışı içindeydi. Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci kavgası, Namık Kemal’in vatan sevgisi temalı şiiri, kullandıkları yeni formlar sonunda Servet-i Fünûn’u ve tabiî ki Cenap Şahabettin ve Tevfik Fikret’i doğurdu. Cenab’ı, belki başka bir yazıda, “Soyut Sanatın Ekonomi Politiği” başlığı altında ele almak üzere bir tarafa bırakalım ve Tevfik Fikret’e gelelim… 

19 Ağustos 1915’te vefat eden Tevfik Fikret’in iki gün önce Cumartesi günü 102’inci ölüm yıldönümü idi. Şair olarak çok büyük bir yeri vardır Tevfik Fikret’in. Gerek işlenen konular, gerekse de şiir tekniği açısından yepyeni bir şiirin temellerini atmıştır. Kendisiyle aynı kuşaktan olan Mehmet Akif’le birlikte Aruz veznini konuşma diline ve günlük Türkçe’ye uygulama konusunda virtüözlük düzeyinde olan Fikret, ilk dönem şiirlerinde çok ağdalı bir şiir diliyle tamamen sanat içerikli şiirler yazarken, ikinci döneminde konuşma dili ile siyasi içerikli şiirler yazmıştır. Kendisinden sonra gelen Yahya Kemal ve Ahmet Haşim gibi şairlere de öncülük etmiştir. 

İlk dönem şiirleri ki, Servet- Fünûn dönemi olarak bilinir, “sanat için sanat” fikrinin öne çıktığı ve yaşamdaki her şeyin ve anın şiire konu olduğu bir anlayışa sahiptir. “Servet-i Fünûn dergisi ile yeni bir edebi hareketin başlatılmasında gösterdiği liderlik vasfı, sanatı ile de aynı düzeyde bir seyir gösteren şairin bu dönemde kaleme aldığı şiirler, hem konu dağarcığı ile karşımıza çıkar hem de şiirinin kompozisyonu ile kendinden önce üstâdlarının çizdiği yolda yeni ve farklı bir oluşum göstermiştir.

Hocası Recaizade Mahmut Ekrem "Zerratdan şumûsa kadar her güzel şey şiirdir" demişti, Tevfik Fikret ise bu hükmü bir sanat ilkesi olarak aldı ve buradaki güzel kavramını kaldırarak "her şey" şiire konu olabilir ilkesini getirdi.”, ( https://www.turkedebiyati.org/tevfik_fikret.html).

Cenab ve Fikret, Fikret’in bu ilk döneminde şiirin aynı zamanda bir melodi içermesi gerektiğini düşünerek klasik Osmanlıca metinlerinde bile kullanılmayan Farsça ve Arapça kelime ve terkiplere yönelerek yeni ve sembolik bir şiir dili yaratmışlardır. Buna karşın Fikret ikinci döneminde ki, Sis şiiriyle başlar, gitgide halkın konuştuğu günlük Türkçe’ye yaklaşan bir şiir diline ulaşmıştır. 

İkinci dönem şiirlerinde siyasi ve toplumsal eleştiri temel tema olmuştur. Burada, Türk toplumunun tarihten miras aldığı bütün değerler reddedilmiş, uçuk ve ütopik bir insanlık gayesi etrafında Batı emperyalizmine diz çöken ve bütün kurumlarıyla Batı’ya teslim olmayı va’z eden bir yaklaşım sergilenmiştir. II. Meşrutiyet döneminde, ilk başlarda İttihad ve Terakki iktidarına verdiği desteği daha sonra çekerek ciddi ve hakarete varan sert eleştiriler içeren şiirler yazmıştır, (93’e Doğru, Hân- Yağma vb.). Tabiî ki, bu yönelişte, İttihad ve Terakki’nin başlangıçtaki özerk yönetimci ve Ermeni, Sırp ve Makedon terör örgütleriyle işbirlikçi politikalarından dönerek, millici ve vatanın birliğini savunan politikalara yönelmesinin de payı bulunmaktadır. Tek kelimeyle özetleyecek olursak, bugün Küreselleşme adı arkasında Batı Emperyalizmi’nin savunusu yapan ve bunu da “insan hakları ve demokrasi mücadelesi” olarak tanıtan Liberal Sol (“Ne demekse o, hiç Solcu Liberal, Liberal de Solcu olur mu?”, DMD) aydınların siyasi tavrı ile Tevfik Fikret’in ikinci dönemdeki duruşu örtüşmektedir. O gün Taşnak ve Hınçak’lar vardı, bugünse FETÖ ve PKK…  

Ancak Tevfik Fikret, her ne kadar iyi niyetli ve insanlığın selametini hedefleyen barışçı bir kişilik olsa da, özellikle ikinci dönem şiirlerinde siyasi duruş olarak cehalet ve milli şuur eksikliği sergilemişti. Türk siyaset tarihinde Batıcılığın ve beynelmilelciliğin (bugünkü anlamda küreselciliğin) idolü olarak gösterilen Fikret, bu duruşunda o kadar aşırıya kaçmıştır ki Yıldız Suikasti’nden Sultan II. Abdülhamid’in kurtulmasından dolayı yaşadığı üzüntü ve hayal kırıklığını “Bir Lahza-i Taahhür – Bir Anlık Gecikme” adlı şiirinde yansıtma şuursuzluğunu da göstermiştir. Dilerseniz Yıldız Suikasti’ni ve Ermeni Eşkıyaların Osmanlı Bankası Baskını’nı Cuma gününe bırakalım… 

Cuma’ya görüşmek üzere…