​TEKNOLOJİK GELİŞME VE AR-GE HARCAMALARI

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Küreselleşmenin bütün dünyaya hızla hakim olduğu ve dijital teknolojinin üretim ve tüketim kalıplarımıza nüfuz ettiği bu çağda rekabet inovasyona bağlı hale gelmiştir.

Küreselleşmenin bütün dünyaya hızla hakim olduğu ve dijital teknolojinin üretim ve tüketim kalıplarımıza nüfuz ettiği bu çağda rekabet inovasyona bağlı hale gelmiştir. İnovasyon, Latince “yeni” anlamına gelen “nova” kökünden türetilmiş ve “yenilik - yenileme” anlamına gelen bir sözcüktür. İktisat biliminde İnovasyon “şirketlerin kâr maksimizasyonu amacına yönelik yatırım harcamaları” arasında sınıflandırılır. Ancak, sıradan yatırımda olduğu gibi fiziki sermaye (yani üretimde kullanılan her türlü makine ve teçhizat) miktarını değiştirmeyi amaçlamaz. Üç tür inovasyon yatırımı vardır:

• Ürün İnovasyonu: Bir firmanın daha çok müşteri çekmek veya kendi müşterilerinin firmaya bağlılığını attırmak için piyasaya sürdüğü ürünün niteliğini değiştirmesi demektir. Ürün inovasyonu için firmanın müşteri kitlesinin ve potansiyel müşterilerinin talep yapısının analiz edilmesi gerekir. Ürün inovasyonunun, diğer inovasyonlara göre, uygulaması daha basit, ön araştırması daha kısa ve inovasyon harcamasının başabaş noktasına gelme süresi daha kısadır.

• Süreç İnovasyonu: Üretim teknolojisinde değişim için firmanın geliştirilen yeni teknolojileri uygulamak üzere üretim tesisini değiştirmesi amacıyla yapılan yatırım harcaması. Süreç inovasyonu iki şekilde olabilir: İlki, firmanın yeni teknolojiyi bizzat kendisinin geliştirmesi, ikincisi ise yeni geliştirilen teknolojiye uygun yeni bir üretim tesisi kurulmasıdır. İlki çok maliyetli, ciddi oranda özsermaye isteyen sonuç alınması daha uzun zaman süren bir yatırım iken, diğeri ise nispeten daha kısa süre de sonuçlanacaktır. Tabiî ki, burada, esas katma değeri teknolojiyi geliştiren elde edecektir. 

• İş İnovasyonu: Firmanın iş yapma tarzını değiştirmesi demektir. Bunun içerisinde firma kültürünün, firmadaki idari yapılanmanın, departmanlar arasında koordinasyonun değişen şartlara göre yenilenmesi bulunmaktadır  

Özellikle bir ekonominin bütün olarak uzun dönemli büyümesine katkıda bulunan süreç inovasyonudur. Ülkelerin, uzun dönem denge büyüme oranlarını belirleyen ana etkenlerden birisi teknoloji düzeyidir ve büyümenin bileşenleri arasında ekonomi politikası ile değiştirilmesi en muhtemel olanıdır. Ancak, teknoloji üretmek ve geliştirmek ciddi oranda mali sermaye gerektirir. Bu yolda yapılacak harcamalar AR-GE (Araştırma ve Geliştirme) Harcamaları olarak tanımlanır. AR-GE aslında şudur: Bir firmanın herhangi bir süreç yeniliğini hayata geçirebilmek için ilk önce daha önce olmayan bir üretim tekniğini oluşturması gerekir. Bunun için vadesi önceden belli olmayan bilimsel araştırmaların kotarılması gerekir. AR-GE istenilen neticeyi verirse, yeni teknolojinin kullanılacağı üretim ayağında gerekli değişimlerin yapılması gerekir. Bu aşamadan sonra standart yatırım fizibilitesi kuralları geçerlidir. Ama, AR-GE bir senede de netice verebilir, 10 sene de beklemek zorunda kalabilirsiniz. Buna rağmen hiçbir sonuç da alamayabilirsiniz. Bu yüzden AR-GE’nin yatırım süresinin içerdiği bu belirsizlik, ciddi oranda bir mali sermayenin bu harcamalara bağlanmasına neden olmaktadır. Deyim yerindeyse, AR-GE harcamaları, büyük oranda parayı çöpe atabilecek kadar yüksek sermaye birikimi olan firmaların kotarabileceği bir iştir.

Avrupa Komisyonu’nun 2016 yılında hazırladığı, dünyada Ar-Ge’ye en çok harcama yapan 2 bin 500 şirketi kapsayan sıralamada, ABD ilk 20’de 12 şirketle yer alarak rekor kırdı. Son yıllarda, bilim ve teknolojideki atılımlarıyla dikkat çeken Çin de ilk 10’da kendine yer açmış durumda; Çinli teknoloji devi Huawei 8,3 milyar Avro’luk Ar-Ge harcamasıyla sekizinci sırada.  İlk 20 şirkete baktığımızda birinci sırada Almanya’dan Volkswagen 13,6 milyar Avro AR-GE harcaması ile birinci sırada iken 20’inci sıradaki Brıstol-Myers Squıbb 5,3 milyar Avro AR-GE harcaması yapmıştır. İki Türk firması ilk 2500’e girmiştir. Bunlar 547’inci sırada 182,5 milyon Avro ile Tofaş ve 964’üncü sırada 87 milyon Avro ile Ford Otomotiv’dir. Rakamların farkını görebiliyor musunuz? 

Ülkeler arasında buna benzer bir sınıflandırma yaparsak, Global Innovation Index (GII) Birleşmiş Milletler’in bir kuruluşu olan WIPO (Dünya Fikri Haklar Kuruluşu) ile INSEAD ve Cornell Üniversitesi’nin ortak çalışması olarak yayınlanan dünyanın en yaratıcı ekonomileri listesini örnek gösterebiliriz.  Türkiye 2016 sıralamasında 16 sıra birden yukarı yükselerek 39,03 puan ile 42. oldu. 2008 - 9 krizi öncesinde dünyada ARGE harcamaları %7 seviyesinde büyüyordu. GII 2016’ya göre 2014’de AR-GE harcamaları sadece %4 büyüdü. Bu listeye göre ilk 25 ülke içinde 17 tane Avrupa ülkesi, 5 Doğu Asya ülkesi,  Avustralya, İsrail ve Yeni Zelanda bulunmaktadır.

Son zamanlarda bütün problemlerin çözümü olarak “inovasyon” önerilmektedir. Televizyona çıkan hocalara “Döviz bir ay sonra ve hafta başında ne olur?” veya “Türkiye 2017 yılı dış borçlarını en uygun nasıl karşılayabilir?” diye soruyorsunuz, buna karşılık aldığınız cevap genelde “İnovasyon çok önemli, inovasyon yapalım.”, oluyor. Çeşitli iş dünyası örgütleri tarafından sıradan esnafa, KOBİ’lere bile büyümenin ve rekabetin inovasyondan geçtiği yolunda seminerler verilmektedir. Düşünsenize, baharatçılıkla uğraşan Mısır Çarşısı esnafı bile size inovasyondan bahsediyor. Meselemiz ürün inovasyonu veya iş inovasyonu değildir. Uzun dönem büyümeyi trendini %7’ye çıkarmak için teknoloji geliştirmek ve süreç inovasyonu yapmak gerekir. Bu ise Türkiye’deki firmaların sermaye birikimi ile kotarılabilecek bir iş değildir. O halde vazife kimindir? Tabiî ki devletin.

Bu konuya pazartesi devam edeceğim. Ama ufak bir ipucu vermek gerekirse finansmanı Türk Varlık Fonu’nca karşılanacak ve yeni dönemde kurulabilecek bir Kamu AR-GE firması vasıtası ile AR-GE yatırımları gerçekleştirilebilir.