TARIM, MAKARNA VE MARKALAŞMA

Ekin GÜN 19 Nis 2022

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
"Markalaşma, sahip olduğumuz potansiyeli de doğru kullanmanın kalemlerinden biri. İtalya bunu Avrupa Birliği'ni de arkasına alarak "meşhur lezzeti" haline getirmiş. Bunun gibi birçok potansiyeli olan alanımız yok mu? Bence var."

Şu sıralar Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın yeni çıkan kitabı Yeni Tarım Düzeni’ni okuyorum.

RadyoBir’de Satır Arası programıma da konuk olarak aldığım Ali Ekber Bey, Türkiye’nin tarım politikalarını dünyayla karşılaştırarak son derece yalın bir dille kaleme dökmüş. Her kesimden insanın anlayabileceği bir kitap ve mutlaka okumanızı öneriyorum.

Kitapla ilgili çok fazla spoiler vermeyeceğim ama ilgimi çeken başlıklardan biri Türk makarnasıyla İtalyan makarnası arasındaki ihracat fiyat farkı oldu. Pandeminin başlarında Makarna Üreticileri Sanayicileri Derneği Başkanı’nın “Türkiye’yi makarnaya boğarız” açıklaması çok konuşulmuştu.

Nihat Uysallı’nın yaptığı bu açıklamadan sonra “karanlığın üstüne nasıl güneş gibi doğabileceğimizi” de Yıldırım’ın kitabını okurken anladım. Miktar olarak makarna ihracatında dünya ikincisiyiz fakat döviz geliri bakımından Türkiye dördüncü sırada yer alıyor. İtalya ise, gelir bakımından yüzde 30 payla ilk sırada.

Türkiye, Avrupa Birliği pazarından sadece yüzde 1.5, Amerika pazarından yüzde 2.28 pay alırken, Afrika pazarının yüzde 52’sine sahip. AB’ye ise 20 bin tona kadar ihracatı vergisiz yapabiliyor. Bu miktarın aşılması durumunda ton başına 110 euro vergi ödemesi gerekiyor.

İtalya makarnanın tonunu 1400 dolardan ihraç ederken, Türkiye’nin ton ihracat bedeli ise 2020 yılında 519 dolar olarak kayıtlara geçmiş. Arada neredeyse 3 kat var. Ali Ekber Bey, makarna ihracatında ağırlıklı olarak ithal durum buğdayı kullanıldığını ifade ediyor ve bunun da riskleri olduğunu belirtiyor.

Buğdayı ithal ettiğimiz ülke olan Rusya’nın un ihracatıyla ilgili çalışmaları olduğunu biliyoruz. Özellikle Ukrayna savaşından sonra Rusya yaptırımlara maruz kalsa da bu çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Yıldırım, un ve makarna sanayicilerinin yerli buğday üretimini destekleyerek hammaddelerine sahip çıkması gerektiğini söylüyor.

Öte taraftan Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye 20 bin ton ihracatı aşınca ton başına 110 euro vergi uygulamasının da müzakerelerle aşılabileceğini ifade ediyor. Böyle bir vergi dilimi olunca da ister istemez üretici diğer pazarlara kayıyor.

Düşünün, böyle bir kota uygulaması olmasa Türkiye ile makarnasıyla nam salan İtalya dünyada yarışır konuma gelecek. Avrupa Birliği’nin “tekel oluşumunu sağlayan” bu çifte standart içeren kotasını görmezden gelmek mümkün değil.

Fakat en önemli sorunlarımızdan biri olan “markalaşmayı” da kenara atmamak gerekiyor. Zira markalaşma, sahip olduğumuz potansiyeli de doğru kullanmanın kalemlerinden biri. İtalya bunu Avrupa Birliği’ni de arkasına alarak “meşhur lezzeti” haline getirmiş. Bunun gibi birçok potansiyeli olan alanımız yok mu? Bence var.

“Kıtlık” söylentilerinin arttığı bu dünya ikliminde tarım kurtuluş reçetelerimiz arasında. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin de özellikle markalaşma ve birçok alandaki potansiyelimizi doğru yerlerde kullanmak için hızlı reaksiyon alması gerektiği de açık.

Müzik yasağı

Biliyorsunuz pandeminin en başından beri izolasyon tedbirlerini bu köşede sıkça eleştiriyor, hayatın eski akışına dönmesi için de gerekli çağrılarda bulunuyorum.

Öyle ki sonucunu finansal bunalım ve hayat pahalılığıyla ödediğimiz “pandemi gerçeğini” maskelerle birlikte kenara atmak şart.

Bahar kendini hissettirdi ve harika bir yaz bizi bekliyor…

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan sanatçılarla Külliye’de düzenlenen iftar programında buluştu.

Demet Akalın’dan öğrendiğimize göre gece saat 12’den sonra müzik yasağının kaldırılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan çalışmalara başlanacağının sözünü vermiş.

Güzel haber, darısı kapalı alanlarda maske zorunluluğunun kaldırılmasına diyelim.