SU TANKERİ, KURBAĞA VE BASİTLİK

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Ülkemizin hem iç hem de dış gündemi o kadar yoğun ve değişken ki, inanın, değil her gün, gün de iki yazı yazsam ancak yetişirim.

Kutuplaşma konulu yazılara devam etme niyetim vardı. Hatta bir önceki yazıyı, bir sonraki yazıya bağlayarak bitirmiştim. Ama o konuya devam etmek, daha sonraki yazılara kısmetmiş. Ancak şu notu da düşmem gerektiğini düşünüyorum ki, Uğur Dündar’ın çekilme karârının kutuplaşmanın önlenmesiyle ve normalleşme(!) ile ne alâkası olduğunu anlamadım. Bence Uğur Dündar, Arena günlerine yetişemeyen genç neslin kendisini tanıyacağı geniş ölçekli bir yayın şansını kaybetmiştir.

Göstere göstere yapıyorlar

Gelelim bu günkü yazımın başlığına. Hani bâzı kompozisyon yarışmaları vardır. Rastgele seçilen üç kelimenin geçtiği ve mantıklı bir olay örgüsü olan bir yazı yazılması istenir. İlk bakışta kelimelerin alâkasızlığı yarışmacıları korkutur. Rastgele seçilen bu üç kelimeyi mantıklı bir şekilde birbiriyle iyi ilişkilendiren yarışmayı kazanır.

Ancak bu yazının başlığındaki üç kelimeyi birbiriyle ilişkilendirmek çok da zor olmasa gerek. Zira bu üç kelimeyi birer kesirli sayı olarak düşünürsek, üçünün de ortak paydası CHP belediyeleri ve CHP belediye başkanları veya belediye başkan adayları.

İzmir, bu yaz sıcağında kokan Körfezi’ne şükredecek hâle gelip susuzlukla mücâdele ediyor.  CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi ise bu soruna mahallelere gönderdiği su tankerleriyle çözüm(!) buluyor. Hayâtımda sâdece iki kez gittiğim İzmir’i iyi bilmediğim için bu durumun İzmir’e özel bir seçmen tavrı olduğunu tahmin ediyorum. İzmirliler kendi oylarıyla mağdur olma konusunda kendilerine has bir tavır geliştirmiş olmalılar.

Ankara ise büyükşehir belediyesi AK Parti’den CHP’ye geçeli 2.5 ay olmasına rağmen, bakımsızlık belirtilerini göstermekte zaman kaybetmiyor. Bâzı parkların süs havuzları bakımsızlıktan dolayı kurbağaların istilâsına uğramış durumda. Çocuklar, “Minik kurbağa kuyruğun nerede şarkısı”nı bizzat gözlemleyerek öğreniyor olabilir.

İstanbul ise şehir olarak değil de, yirmi bir gün başkanlık koltuğu oturup kalkan adayının İstanbul dışındaki kabalığını ve telâşını seyrediyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vâlisine hakaret edip, kendi yandaş medyasından bile aldığı tepkiden sonra geri vites yapan Ekrem İmamoğlu, “kelimeleri tam söyleyemeyecek kadar yorgundum; ‘basitlik’ dedim” diyerek komedyenlerin yerinde gözü olduğunu gösteriyor.

Maalesef tüm bunlar ve bunun gibi daha niceleri göstere göstere yapılıyor. Ne yazık ki, tüm bunları ve bunun gibi daha nicelerini alkışlayanların sayısı bir hayli fazla. Âdeta yapılanları az bulup teşvik ediyor ve daha fazlasını istiyorlar gibi. Sosyal medya hesapları, bu olayların takdir edildiği paylaşım bataklığına dönmüş durumda.

Yalnız kovboy

Bayram öncesi oruç tutmadan oturdukları iftar sofralarında el açıp âmin deme ikiyüzlülüğünü gösterenler, kendi adayları olmadığı hâlde “İstanbul’da yine biz kazanacağız” diyenler bir tarafa CHP adayı kendi partisinin genel başkan ve genel başkan yardımcıları tarafından bile yalnız bırakılıp meydana sürülmüş bir hâldedir. Belki kaybedeceklerini anlayıp erken tâtile çıkıp, başka şeytanlıklar için enerji topluyor olabilirler. Ama hem sanat camiasındaki kendi yandaşlarının hem de medyadaki yol göstericilerinin türlü mâzeretlerle ortadan kaybolması ve geriye çekilmesi göstermektedir ki, Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’dan sonra “siyâsî meftâ arşivi”nin son katılımcısı olacaktır. Şu anda yalnız kovboy Red Kit gibi sağa sola hamle yapmaktadır. Yanında Rintintinler olsa bile, emânet Düldül ile gezmektedir.