STANDART TÜRK POP ÇİZGİSİNİN DIŞINDA BİR POPÇU: BERKSAN

Micheal KUYUCU 04 Tem 2020

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Türk popunun yakışıklı ve başarılı pop müzik yorumcusu.

Türk popunun yakışıklı ve başarılı pop müzik yorumcusu. Hem beste yapıyor hem de kendi solo kariyerinde ilerliyor. Son birkaç yıldır kardeşi Turaç’la beraber sound’larının yönünü batıya çevirdiler ve çok üst işler yaparak standart popçuların çizgisinden uzaklaştılar. Pandemi döneminde de çalışan Berksan “Darmaduman” adlı teklisini yayınladı. Berksan ile korona günlerindeki hislerini ve müziğe bakış açısındaki farklılığı konuştuk.

“Para kazanmak adına müzik yapmıyorum”

Biz bu tarz pandemi gibi ultra üst durumları önceden taahhüt edemediğimiz için başka türlü hazırlıklar içerisindeydik. Ben aslında bir single yerine birkaç şarkıyı paylaşmayı istiyordum. Bunun heyecanı böyle motivasyonu hepimizin üzerinde had safhadaydı. Bir anda tabii ki bütün dünyayı ilgilendiren bir konu, hepimizi ilgilendiren bir konu gündemimizi değiştirdi. Ama bu süreçte de evde oturmak istemedim daha doğrusu sadece para kazanmak adına müzik yapmayan birisi olarak şarkılarımı paylaşmak istiyorum. Çünkü beni asıl hastalandıracak şey onları paylaşmamak olurdu.

“Maske taktığım için gülüyorlardı”

Ben daha Wuhan’da bu işler patladığında “inşallah bu bir salgına dönüşmez” diyenlerden biriydim. Hatta biz bu Türkiye’ye ve Avrupa’ya yayılmadan hemen önce İtalya’daydık çekim için gitmiştik Milano’daydık Hande Yener, ben ve ekip arkadaşlarımız hep beraberdik. Hande’nin bir videosu çekilecekti, benim fotoğraflarım çekilecekti birlikte hep beraber oradaydık ama biz yolculuğumuzu da mesela maskelerle, eldivenlerle yaptık bize havaalanında gülüyorlardı. Ciddi ciddi güldüler bize, hatta havaalanında bir doktor geldi yanımıza “Bunların faydası yok size” falan filan gibi konuşma yaptı ama biz yine de taktık yani ben çıkarttırmadım kimseye, Milano’da da taktık. Tam biz dönerken döneceğimiz gün Milano’da bir gemide virüsün 4-5 kişide rastlandığının haberi yayıldı. Onu da ciddiye almadı oradaki arkadaşlarımız, sonra biz gerçekten Türkiye’ye dönünce İtalyanlar 40 gün sokağa çıkma yasağı yaşadılar ve görüntülü konuşmalar yaptık. “Berksan sen çok haklıymışsın” falan dediler, bana sonradan hak verdiler.

“Darmaduman sürpriz bir şarkıydı”

Kardeşim Turaç’la çok ciddi bir uyumumuz oluştu, çok zor denk gelir aynı aileden olup, müzikal anlamda bu şekilde ruh tutturmak aslında zor bir iştir. Şükürler olsun bizim aramızda böyle bir uyum var, ara sıra benim için özel olarak bestelediği besteleri oluyor, benim yorumlamam için besteleri oluyor. Çünkü biz sürekli kayıt halindeyiz, hep beraberiz yani ama arada bir sürprizler çıkarıyor bunu sana yaptım diye. “Darmaduman” şarkısı da bunlardan bir tanesi. Zaten şarkı bana gelir gelmez yazdım hemen sözlerini. O anki duygularım, hislerim neyse onu yazıyorum. Ben genelde adaptasyon yazdığım zaman, hikayeyi baştan çizerek işte “Şu anda şu duyguyu yazacağım, bunu yapacağım” diye yola hiç çıkmıyorum. Genellikle dinliyorum, duymaya çalışıyorum, yani ne diyor o melodi bana. Aslında beste ne diyor onu duymaya çalışıyorum. Böyle her şey kendiliğinden oluşuyor, “Darmaduman” da o tarz adaptasyonlardan bir tanesi.

“Klibi basite indirgemek istemedim”

Bu süreçte biz de yepyeni deneyimler edindik tabi ki şarkıların bize sunduğu kadarıyla. Bu süreç bizi yeni şeyler denemek zorunda bıraktı. Fotoğrafları evde çektik, Turaç cep telefonuyla çekti. “Evet, Turaç artık ne yapacaksın bundan sonra, bilmiyorum sen ne yapacaksın bana” falan diye espriler yaptık. Klipte ise şartlardan dolayı evde bir şeyler hazırlayıp sunuyorlar ama şarkı bunu kaldırabilecek bir alt yapıya sahip değildi. Benim buna bir şeyler yapmam gerekiyordu. Can Öz’le bir araya geldik ve şöyle bir karar aldık: Dedik ki “Biz bütün kurallara yine uyalım, set kurmak zaten yasak, ağır bir prodüksiyona girmeden al Can kameranı gel” dedim. Sadece, “Bunu evde söylemek istemiyorum, bu kadar basite indirgemek istemiyorum bu işi” dedim. Ve biz bir sabah gün doğumunda Kilyos’a gittik sahilde benim sahnelerim çekildi, geri kalan her şey stok görüntülerden satın alınarak yapıldı. Yine de şunu söyleyebilirim çok daha iyi olabilirdi. Kimse evinden çıkmazken Can Öz benim için çıktı, gittiğimiz yerde neyle karşılaşacağımızı da bilmiyorduk. Ama günümüz şartlarında gerçekten harikaları başardığımızı düşünüyorum.

“Daha az kazanıp, daha çok mutlu olduğum bir dönemdeyim”

Ticari düşünerek kaygıyla hareket ettiğim günlere sadece üzülüyorum. Daha doğrusu bana bunu düşündürmüş olmalarına, durumu böyle empoze etmiş olmalarına üzülüyorum. Çünkü diğeri tamamen sizi yansıtan bir şey. Gerçekten her şeyi yaptın mı diye kendinize sorduğunuzda evet diye cevap verebiliyor musun? Dolayısıyla çizginin bu tarafında kalmak beni çok daha mutlu ediyor. Evet tabii ki para da çok önemli, özellikle işinizin sürekliliğinin devamı çok önemli. Ama inanın şöyle söylemek istiyorum. Şu an daha az kazanıp daha çok mutlu olduğum bir dönemdeyim. Çünkü istediğimi yapıyorum, en önemlisi bu, özgür bıraktım kalbimi.

Gökhan Türkmen’den sıradışı bir şarkı: Yüzüme Vurma

Gökhan Türkmen ve Serkan Emre Çiftçi, “Yüzüme Vurma” teklilerini dijital müzik platformlarına sundular. 2020 yılının başından bu yana global salgında kendini iyileştiren doğaya şaşkınlıkla şahit olurken, insanlığın verdiği zorlu mücadele yaşamın dengesini gözler önüne seriyor. Doğanın kendini bulma çabasını ve mücadelesini Türkmen ve Çiftçi “Yüzüme Vurma” ile söze ve müziğe aktardı.

İngilizce alt yazılı klip seçeneği

Gökhan Türkmen sesiyle ve Serkan Emre Çiftçi trompetiyle dünyanın rezonansına eşlik ederken Bora Çifterler ve Ozan Turgut ise kurgularıyla doğa ananın ıstırabını gözler önüne seriyorlar. Prodüktörlüğünü Çifterler ve Türkmen’in yaptığı klipte global ısınma, çevre kirliliği ve hayvan haklarının yanı sıra global koronavirüs salgınının etkileri de gözler önüne seriliyor. Kolaj görüntülerin yer aldığı klipte Avustralya yangınından, çarpık kentleşmeye, plastik atıkların sebep olduğu hayvan katliamlarına birçok görüntüyle insanlığı farkındalığa ve aydınlığa davet ediyor. Gökhan Türkmen Youtube kanalında yer alacak 8 dakikalık klipte İngilizce alt yazı seçeneği de bulunuyor. GTR Müzik ve Ege Orman Vakfı iş birliği ile sosyal sorumluluk projelerine yıllardır destek veren Türkmen, şarkının dijital gelirini “Melike Turgut Ormanı”nın ardından 2. Orman projesi olan “Melis Özsoysal Korusu” için Ege Orman Vakfı’na bağışlıyor

Tarihin Arka Odası TRT 1’de

Türkiye televizyonlarında tarih programlarınıj öncülüğünü yapan program “Tarihin Arka Odası” TRT 1 ekranlarına transfer oldu. Bu programı uzun yıllar boyunca her cumartesi akşamı izledim, o zamanlar hiçbir tarih programı yoktu. Murat Bardakçı bu konuda kim ne derse desin çok büyük bir öncülük etti ve televizyon kanallarında tarih progamları kavramının ortaya çıkmasına neden oldu. Programınım yakaladığı başarı, tüm tematik televizyon kanallarını harekete geçirdi ve ardı ardına tarih programları izlemeye başladık.

Tarih bilmenin önemine inanan biri olarak ben “Tarihin Arka Odası” programının Türkiye’de çok önemli bir misyona sahip olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu program bize tarihi sevdirdi. Bu program medyaya bir entellektüel hava getirdi. Önceleri HaberTürk’te yayınlanan bu programın yayınlanmadığı bu beş sene boyunca ara ara düşündüm ve “acaba HaberTürk bir reyting bombasını neden yayınlamıyor” diye de düşündüm. 

Program yaklaşık beş yıl boyunca yayılanmadı ama gerek Murat Bardakçı, gerek Prof.Dr. Erhan Afyoncu gerekse Prof.Dr. Nurhan Atasoy bireysel çalışmaları ile hep karşımıza çıktı. Özellikle Bardakçı popüler kimliğinin de verdiği avantajla her yaptığı açıklama ile gündem oldu. Ancak ne yalan söyleyeyim ben bu üçlüyü bu programda görmeyi hep tercih edenlerdendim.

Nihayet TRT bombayı patlattı ve 29 Haziran Pazartesi akşamı “Tarihin Arka Odası” programının Türkiye’nin en yeni ve en modern kitaplığı olan Millet Kütüphanesi ile ilk defa sergilenen efsane eserler tanıtacağı programla TRT 1 ekranlarında dönüş yapacağını açıkladı.

İlk programda, Millet Kütüphanesi’nde açılan ve Türkiye’de bugüne kadar düzenlenmiş benzerlerinin içerisinde en zengini olan “el-yazması kitap ve belge sergisinde” yer alan, her biri efsaneleşmiş eserler de izleyiciye yakından gösterilip, tarihi anlatıldığı programı izleyemedim, çünkü dürüst olayım bilmiyordum. Öğrenir öğrenmez hemen paylaşmak istedim. Dilerim program her hafta yayınlanmaya devam eder ve uzun soluklu olur. TRT 1 son zamanlarda kültüre önem vermeye başladı. Çok kaliteli programları bünyesine kattı, en güzeli ise bu programların yayın kalitesinin çok yüksek olması. “Tarihin Arka Odası” programı da bunlardan biri oldu.