SOSYALİZM Mİ GELECEK?

Ekin GÜN 20 Mar 2020

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Washington Post'ta Harry Stevens imzasıyla yayınlanan makaleyi okudunuz mu bilmiyorum. Makalede ABD'de yapılan araştırmalar karşılaştırılırken sosyal mesafenin ve hareket sınırlarının artırılmasının salgının yayılmasını büyük oranda engellediği sonucuna varılmış.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün açıkladığı “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketiyle ilgili bir yorumda bulunamayacağım, çünkü ekonomist değilim. En azından 100 milyar TL’ye varan bir paketin hayatın durduğu bir dönemde nefes aldırabileceğini söyleyebilirim. Bu konunun ayrıntılarını zoolog, jeolog, meteorolog, gıda uzmanı, Orta Doğu analisti, hukukçu Ersan Şen’e bırakıyorum.

Bu yazıyı yazdığım saatlerde ülkemizde vaka sayısı 191, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 2’ydi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanmadığı için kaç kişiye koronavirüs testi yapıldığını bilmiyoruz. Üzerinde durmak istediğim konu ise tam da bu.

Güney Kore ve Singapur örneklerine bakarak koronavirüs test sayısını artırmamız gerektiğini düşünüyorum. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı gibi test kitinin 16’ya çıkarılması ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın müjdelediği hızlı tanı kitinin hayata geçecek olması olumlu gelişmeler arasında ama yeterli değil.

Oxford Üniversitesi’ne bağlı Our World in Data’nın resmi kaynaklardan aldığı bilgilere göre en fazla test yapan ülkelerin başında Çin’den sonra Güney Kore geliyor. Güney Kore koronavirüslü vaka sayısında dünya üzerinde ilk beşte bulunuyor. Fakat ölüm oranı çok az. Uzmanlar bunun nedenini test sayısının yaygın olmasına bağlıyorlar.

Güney Kore’de belirti göstersin göstermesin isteyen herkese test yapılıyor. Hatta insanlar arabalarından inmeden belli duraklarda dahi hızlı bir kitle test yaptırabiliyor. Bununla birlikte virüsün bulaştığı insanların hangi mahallerde yaşadığı haritalarla halkla paylaşılıyor.

Şu an Türkiye için bu paylaşımın daha fazla paniğe sebep olabileceğini düşünüyorum. Ancak test sayısının yaygınlaşması salgının önüne daha çabuk geçebilir mi diye de düşünmeden edemiyorum. En azından Sağlık Bakanlığı’nın bugüne kadar kaç kişiye test yaptığını açıklaması koronavirüse yakalanan vaka sayısı karşılaştırıldığında toplumda rahatlama sağlayacaktır.

SOSYALİZM OUT, KOLEKTİF DAYANIŞMA RUHU IN

Washington Post’ta Harry Stevens imzasıyla yayınlanan makaleyi okudunuz mu bilmiyorum. Makalede ABD’de yapılan araştırmalar karşılaştırılırken sosyal mesafenin ve hareket sınırlarının artırılmasının salgının yayılmasını büyük oranda engellediği sonucuna varılmış. Öyle ya, dolaşım serbestliğinin olduğu İngiltere bile buna direnemedi, okulları kapatmak zorunda kaldı. Pandeminin olduğu zamanlarda virüse karşı bağışıklık sağlanabileceğini düşünmek yanlış, zira gripten bile dünya üzerinde her yıl ortalama birçok insan ölüyor, bağışıklık sağlandı mı ki?

Bu koşullarda evde karantina durumu ve zaruri ihtiyaçlar için dışarı çıkıldığında sağlanabilecek sosyal mesafe uzaklığı en tedbirli iki yol.

Özel sektörle ilgili kararları işverenler ve devlet verirken Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından önceki gün mağduriyetlerin yaşanmaması için bir paket açıklandı. Kamuda da bu anlamda işlerin aksamaması koşuluyla salgın gibi mücbir sebepten dolayı idari nöbetleşme sisteminin getirilmesi düşünülebilir.

Her türlü olumsuzluğa rağmen insanların ev karantinasında sosyal medya üzerinden sağladıkları o kolektif dayanışmayı önemli buluyorum. Dünyanın sayılı müzeleri online turunu açıyor, birçok sitede filmler ücretsiz olarak veriliyor, Coldplay gibi gruplar IG TV’den online konser veriyor, insanlar birbirine evde yapılacak etkinlikleri öneriyorlar, Güney İtalya Kuzey İtalya’ya balkonlarından şarkı söyleyerek moral veriyor işte görüyorsunuz.

Bu kolektif dayanışma ruhu bence her şey geçtikten sonra sosyal devlet kavramının nasıl olması gerektiğini şimdiden bize gösteriyor. Tarihi boyunca özgürlükler için mücadele etmiş insanlar belki ilk kez çaresiz kaldıkları bu tarz koşullarda bireysel özgürlüklerin rafa kalkmasının doğru olabileceğini devletlere öneriyor, devletler ise devamlılığını sürdürebilmek için radikal önlemlerini bir anda almıyor. Öyle ya, insan çaresiz kaldığında ya dine yönelir ya da şehrinde kuş uçsa haberinin olması gerektiğini düşünen devlete. Her bakımdan ilginç bir dönemi yaşıyoruz.

Her şey bittiğinde totaliter rejimler oluşacak mı bilinmez ama toplumların bu kolektif ruhu bence despot devlet yapılarından öte sosyal devlet kavramının önemini ortaya çıkartabilir. Evet, nitekim herkes güçlü devlet yapısını arzulayacak, siyasal iktidarlar bu dönemleri hatırlatarak devletin ne kadar güçlü olmasını gösterecek ama günün sonunda bunun sınırlarını bence insanlar belirleyecek. Sosyalist diktatörlük özlemi çekenlere kötü bir haber bu.

EN ZOR İŞ SAĞLIK ÇALIŞANLARININ

Koronavirüs ve hastane kelimelerinin geçtiği bir cümle kurulduğunda aklıma İtalya’dan o fotoğraf geliyor: Elena Pagliarini… Masanın üzerinde çalışırken maskesiyle uyuyakalan hemşire.

Washington Post’un açıkladığına göre koronavirüs riskiyle karşı karşıya kalan meslek gruplarının başında da doktorlar, hemşireler geliyor. Kasiyerler de bunlardan biri. Sağlık çalışanlarının teçhizat konusunda tüm taleplerinin yerine getirilmesi önemli.

Biliyorum, insanların sebepsiz yere 6 ay süreyle gözaltında tutulduğu, basın özgürlüğü olmadığı için sansüre gerek duyulmadığı, insanların cinsel yönelimleri sebebiyle ıslahevlerine alındığı Küba sosyalist diktatörlüğünün sağlık sistemine Türkiye’de yapılan fedakârlıkları umursamadan övgüler yağdıran “Leylim Ley’ler” var.

Şu ana kadar Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın organizasyonunda tüm sağlık çalışanları bu işi harika yürüttü. Ne kadar teşekkür etsek az.