RÜYALAR GERÇEK OLSA

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Emel SAYIN'ın billur gibi sesinden yıllardır dinlediğimiz, Hulki SANER'in Nihavend makamındaki bestesi; "rüyalar gerçek olsa, seni her gün görürdüm, o incecik beline sarılarak yürürdüm, sabah olmasın diye güneşi durdururdum..." diye devam eder hepimiz hatırlarız.

Rusya 2018’de Hırvatistan’ın çeşitli bâdirelerden sonra finale kalmasıyla dünya çapındaki futbol romantikleri topluca aynı rüyayı görmeye başladı. Son birkaç gün içinde sosyal medyanın da gazlamasıyla kendi kendilerine anlattıkları masalla uyuyan bu kitlenin ayakları (geçtiğimiz pazar akşamüzeri) suya erdi de bu tatlı rüyadan topluca uyanıldı, dün ve bugün normal hayata adapte olmaya başladılar yavaştan-yavaştan (me too).

Son 16 turunda 120 dakika, çeyrek finalde 120 dakika ve yarı finalde de 120 dakika oynadıktan sonra galip gelebildikleri için rakiplerinin üç maç oynadıkları periyodda onlar dört maç oynayarak hücrelerindeki tüm enerjiyi tüketmişlerdi zaten. Bir de Mandzukiç “kazması”nın final maçının ilk dakikalarında kendi kalesine attığı golle grogi duruma düştüler hepten. Sonra tekrar inatçı Balkan genetikleri baskın geldi bırakmadılar maçı dengeyi sağlar gibi oldular, peş peşe bir iki karambolden sonra Perisiç harika bir sol ayak vuruşu ile dengeyi getirdi. Bir an “ne oluyoruz?” olduk, “acaba”lar doldurdu aklımızı-fikrimizi. Fakat aynı Perisiç bu sefer Fransızlar korner atarken çıktı sahneye ve devre arasına beraberlikle gitmeyi umarken, bir çuval inciri berbat etti hiç ilgisi yokken tuttu eliyle oynadı ceza alanı içinde ve penaltıyla devre 2-1 kapandı maalesef.

İkinci yarıya çıkarken Fransızlar anormal “gaza gelmişlerdi”. Kim ne dediyse motive etmek için işe yaramıştı. Akıllara meşhur çizgi roman kahramanı Asterix ve tayfasına köyün büyücüsünün yaptığı sihirli “devegücütazıhızı” iksiri geldi ister-istemez. Galiba devre arasında Fransız büyücüler sihirli bir iksir içirmişlerdi Fransız Milli Takımı’na. On dakika içinde çözüverdiler Hırvatları. “Ayı” Pogba’nın sağlı-sollu aparkütlerinden birisi Kaleci Subasiç’in bakışları arasında gol olunca filmin sonu belli oldu, hemen peşinden M’bappê’nin süper vuruşu gelince tüm dünya, kupanın, Fransa’nın hakkı olduğuna hemfikir oldu. Lloris’in fantezisi ile “kazma” Mandzukiç’in golü, düğünden sonra gelen kına gibi oldu (İstediği yerine yakabilir).

Hırvat halk şarkıları-türküleri içinde mutlaka “hayaller gerçek olsa” tarzında eserler vardır ve pazar gecesinden beridir radyolarda, televizyonlarda çalınıyordur, eğer bulamazlarsa Merhum Zeki MÜREN’in seslendirdiği gene Nihavend makamında bir Halil KARADUMAN bestesi olan “Ruyalarda buluşuruz, bu şarkıyla kavuşuruz”u Hırvatça’ya çevirsinler, efkârlı günlerinde iyi gider.

Hırvatlar açısından durum böyle, Fransızlar ise mutlu-mesut şu günlerde. Ne var ki; bu kadar yetenekli ve taş gibi bir kadro acaba başka bir Fransız hocanın elinde olsa (mesela Zidane) ne olurdu? diye düşünmeden edemiyoruz. Defansif-korkak futbolun zirve yaptığı bu turnuvada en az korkak olan şampiyon oldu netekim! Gül gibi takımlar birer-ikişer elendi gitti. Belçika bile Dünya Kupası Üçüncüsü olduğuna sevindi (biz de sevinmiştik zamanında). 

“Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” demeden önce Hırvatlar ve İzlanda ile yaptığımız grup mücadeleleri geliyor aklımıza. Emparatorê’nin kebapçı kavgaları olmasa, Arda vs. ile yaşanan disiplin sorunları yaşanmasa biz bu gruptan kalifiye olurduk diye iç çekiyoruz. Tunus’tan da, İran’dan da iyi ve hatta Meksika kadar da top oynardık en azından. 2002’de gerçekleştirdiğimiz başarıyı göremezdik belki ama son 16’da olurduk en azından.

Önümüzdeki Dünya Kupası’na kadar dört buçuk sene var. Hava şartları sebebiyle ilk kez dünyada kış mevsiminde (Kasım-Aralık) oynanacak Katar 2022. O zamana kadar derelerin altından ne sular akar bilinmez ama şimdilik durum bu. İnşallah orada biz de oluruz ve elimizdeki jenerasyonun göstereceği performansla gurur duyarız.

Hepimize iyi bir hafta diliyorum.