Vakıf Katılım web

​RAŞİDİN'DE ÖNCE ŞEKER DAĞITTILAR, ARDINDAN BOMBAYI PATLATTILAR!..

Vehbi BAYSAN 19 Nis 2017

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Geçtiğimiz cumartesi (15 Nisan 2017), Halep'in batı banliyölerinden Raşidin'de meydana gelen intihar saldırısında şu ana kadar ulaşan haberlere göre 126 kişi hayatını kaybetti.

Geçtiğimiz cumartesi (15 Nisan 2017), Halep’in batı banliyölerinden Raşidin’de meydana gelen intihar saldırısında şu ana kadar ulaşan haberlere göre 126 kişi hayatını kaybetti. Muhtemelen ölü sayısı her geçen gün daha da artacak. 

Bu insanlar iki yıldır kuşatma altındaki İdlib şehrinin Fu’a ve Kefraya bölgelerinden rejim destekçisi İran ve muhaliflerin destekçisi Katar arabuluculuğunda uzun görüşmeler neticesinde yapılan ve altmış gün içinde otuz bin kişinin tahliyesini ve mübadelesini içeren anlaşmayla çıkan insanlar. 

Aylardır, kuşatma altında yaşamış, Rusya ile rejimin hava bombardımanına maruz kalmış, yiyecek ekmek, içecek su bulmakta zorlanmış, sağlık gibi temel gereksinimleri zaten yok hükmünde olan bir bölgede çocuklarıyla birlikte hayatta kalmayı başarabilmiş insanlar bunlar. 

Tek suçları, kaderin bir cilvesi olarak muhaliflerin elinde olan en güçlü şehirlerden birinde doğmuş olmak ya da oraya sığınmak zorunda kalmış olmak.

Ölenlerin 68’i çocuk!.. Bazı kaynaklara göre 80’i çocuk!

Sivilleri hedef alan bu intihar bombalı saldırı öyle sinsi, öyle acımasız, öyle kahpe, öylesine planlanmış ki, inanmak mümkün değil…

Tahliye edilenleri taşıyan otobüsler yol boyunca durdurulmuş.. Niçin durduruldukları hakkında en ufak bir fikirleri yok.. Zaten bilinmeyen bir akıbete doğru yola çıkmış aileler endişeli, çoğu otobüsün içinde çocuklarıyla bekliyor. Bulundukları alan geçen yıl sonunda rejim güçlerinin eline geçmiş olan Halep’in batısı. Yani, ‘düşman’ bölgesi… Ya da onlar bölgeye ‘düşman’… Nereden baktığınıza bağlı!

Otobüslerin etrafında düşmanca gözlerle bakan asabi rejim askerleri ellerinde otomatik silahlarıyla belli bir mesafede dolanıyor..

Oysa, fazla değil, birkaç yıl önce, komşularını, akrabalarını ziyarete gittikleri, alışveriş yaptıkları, sokaklarında gezindikleri semtler buralar..

Endişeli bekleyiş gittikçe uzuyor. Birkaç yetişkin, ürkek tavırlarla otobüsün dibinde  sigara içiyor..

Önce bir adam ortaya çıkıyor.. Nereden geldiği belli değil. Elindeki kutudan şekerleme ve cips dağıtıyor. Otobüslerde sıkıntıdan patlamak üzere olan çocuklar bir anda fırlayıp bir şeyler kapma çabasına girişiyor. O hengameye bazı yetişkinler de dahil oluyor. 

Ortada bir tuhaflık var. Adam, dağıttığı ‘hediyelerde’ pek de aceleci davranmıyor; bir paket veriyorsa, birkaç paketi havada sallayıp daha görünür hale getiriyor dağıttıklarını.

Böylece etrafındaki kalabalık daha da artıyor. Gittikçe artan kalabalık durumdan habersiz.. Yavaş yavaş otobüslerin yakınına doğru çekildiğinin farkında değil.

İşte tam o sırada bir araç salınarak kalabalığa doğru yaklaşıyor ve öldürebileceği insan sayısının en fazla olduğu bir noktada patlamayı gerçekleştiriyor.

İnfilakın tesiriyle ortaya çıkan basınç ve etkiyi arttırmak için etrafa savrulan metal şarapnel parçacıkları o masum bedenleri bir anda paramparça ediyor. Otobüslerde yavrularının şeker almasını izleyen anneleri, korkudan dışarı çıkamamış ya da tiryakiliğine yenilip kenarda sigara tüttüren babaları ölüm tam da o anda yakalıyor.

Görüntüler korkunç; tarife olanak yok. Bir başka ifadeyle, ne kadar tarif edilse mevcut kelimeler yaşanan acıyı hissettirmeye yetmez, ya da kelimelere hapsedilemeyecek kadar büyük bir acı bu!

Yaralıların yardımına ilk koşanlar, onları kucaklayıp taşıyanlar arasında birkaç dakika önce etrafta asabice dolaşan askerler de var – korkunç felaketler karşısında hangi tarafta olduğunuzun önemi kalmıyor.

Uluslararası camiadan tepki var mı? Adet yerini bulsun kavlinden birkaç cılız ses çıktı elbet. Ama görüntüler bu sefer aynı bölgede meydana gelen kimyasal saldırıdaki kadar ‘batıyı etkileyici’ değildi. Yerlerde nefes almakta zorlanan beyaz tenli, mavi gözlü çocuklar yoktu bu sefer.

Aksine, tam da altı yıldır devam etmekte olan dünyanın en kirli, modern zamanların en vahşi savaşının realitesine uygun günlerdir yıkanmamış kara saçları güneş yanığı sevimli yüzlerine dökülmüş, aylardır yeterli beslenemediği için avurtları çökmüş, üzerindeki pantolonu ve kazağı artık küçük gelen, sadece savaşın içinde doğup büyüdükleri için ‘normal’ hayatın belki de bundan ibaret olduğunu düşünen çocuklardı bunlar. Bir de bu çocukların mütevekkil ve Allah’tan başka sığınacak kimsesi kalmamış anne babaları, amcaları, dayılarıydı bu insanlar.

Görüntüler, genelde batıyı, özelde Trump’ı üzecek, vicdanını rahatsız edecek cinsten değildi anlayacağınız… Üzülüp de birilerine mesaj vermek için alakasız bir yerlere 59 adet, her biri buçuk tonluk Tomahawk füzesi atmayı ‘gerektirecek’ cinsten değildi... Zaten verilen mesaj ‘kimyasal kullanmayın, ne yaparsanız yapın!’ cinsindendi. Mesaj alınmıştır, rahat uyuyabilirsiniz!