RAMAZAN, İNSANIN YARATILIŞI VE GÖSTERİŞ

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
İsrail'in başkenti olarak Kudüs'ün ABD tarafından tanınması, Filistinlilerin buna gösterdikleri sivil tepkilerin İsrail ordusunun askeri müdahalesi ile kanlı bir şekilde bastırılması ve Filistin şehitlerinin gönlümüzde açtığı yaralar.

FİLİSTİN VE KUDÜS

Hem de Ramazan’ın başlangıcında… Bu konu hakkında iki soruya cevap vermeye çalışacağım. Daha sonra ise Ramazan, insanın yaratılışı ve gösteriş üzerine fikirlerimi paylaşacağım…

2  milyara yakın nüfusu olan İslam Alemi neden bu konuda sessiz ve çaresiz?

Bunun iki sebebi var: Hem bütünüyle İslam Alemi maddi olarak zayıf ve güçsüzdür, hem de İslam Alemi içinde geleceklerini Batı’nın uşağı olmakta gören bazı ülkeler ve hanedanlar bulunmaktadır. Yani, bütün İslam Alemi bir araya gelse bile mevcut durumu değiştirebilecek bir gücü yoktur. Bir de Batı ile uşaklık ilişkisinde bulunan ülkeler artık her şeyi aleni bir biçimde yapmakta, kraldan fazla kralcı, batılıdan fazla batıcı olmaktadırlar.

Türkiye ne yapabilir, ne yapmalı ve yapmaktadır?

Türkiye’nin İsrail’e karşı ticari ve askeri anlaşmaların feshi, enerji nakliyatının durdurulması gibi önemli yaptırımları olabilir. Yani istekli bir hükümet İsrail’e ciddi zararlar verebilir. Ama Türkiye bu adımları atmamaktadır. Eğer İsrail’in bu politikasına karşı olmak devletin temel stratejisi, bağımsız Filistin’in kurulması da devletin temel hedefi ise o zaman bu yaptırımları uygularsınız. Tabiî bu da Türkiye’nin BATI kampından uzaklaşması, NATO’dan çıkması anlamına da gelir. Yok, İsrail’in bu politikasına aslında karşı değilseniz, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına karşı değilseniz, ama içerideki toplumsal hassasiyetleri dikkate almanız da gerekiyorsa, bu iktisadi anlaşmalara, milyar dolarlık ticarete, tatlı kârlara hiç dokunmazsınız… Toplarsınız insanları meydanlara, miting yaparsınız. Bu durumda da ülkenizin batı ittifakında devam edeceği ve bütün bu kavga dövüşün Karagöz - Hacivat oyunu olduğu anlaşılır. Bu iki durum ve iki farklı stratejiden biri olabilir, her ikisi de meşrudur. Pekiyi Türkiye ne yapmaktadır? Ne olacak rahmetli Erbakan Hoca’nın deyimiyle “Batı Kampında” kalmaya, “Batı Taklitçiliğine” devam etmeye karar vermiştir. Birkaç miting yapıp milletin gazını alırlar, zaten araya Ramazan – iftar – sahur programları, Bayram ve Seçimler girecek. O arada da, “Atı alan Üsküdar’ı geçecektir…” Bilmem anlatabildim mi?

Allah bu mübarek Ramazan Ayında zayıfları, güçsüzleri, fakirleri ve garibanları korusun. Filistin’de ve diğer bölgelerde ölen sivillere Allah rahmet eylesin…     

RAMAZAN AYI VE İNSANIN KENDİNE DÖNMESİ

Hepinizin Ramazan’ı mübarek, oruçları ve namazları makbul, sofraları bereketli ve yuvaları neşeli ve huzurlu olsun. Ramazan Ayı boyunca Cuma yazılarımda bu aya özel durum ve eylemleri iktisat ilmi ışığında değerlendirmeye çalışacağım.

Ramazan Ayı, Müslüman için bir muhasebe, kendini tartma ve değerlendirme ayıdır. Her birey kendi içine dönecek, kendi davranışlarını, sebep ve sonuçlarını düşünecek, hatalı ve yanlış davranışlarını bir daha yapmamaya gayret gösterecektir ve göstermelidir… Bu süreç içerisinde her mü’min için farz olan orucun aynı zamanda bu iç muhasebe ve murakabe sürecinde de önemli katkısı olacaktır. İnsanlar oruçluyken sadece aç kalmazlar, aynı zamanda kötü söz söylememeye, kötü davranışlar içinde bulunmamaya ve başkalarını kırmamaya da özen gösterirler ve göstermelidir de… Ramazan ayı ilerledikçe, insan hem açlığa hem de kötü söz ve davranışlar olmaksızın yaşamaya alışacaktır. Hakkıyla tutulmuş oruçlar, huzur içinde kılınmış namazla birleşince ister istemez insan kendi yaradılışına döner.

Rabbimiz Tîn Suresi’nde 4 ve 5. Ayetlerde şöyle buyuruyor: “Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde (ahsen-takvîmde) yarattık. Sonra onu aşağıların en aşağısına (esfel-i sâfiline) indiririz.”

İnsan yaratılışı itibariyle iyi hasletlere sahip, erdemli ve ilkeli bir hayatı yaşayacak her türlü donanıma sahiptir. Buna rağmen insanın diğer canlılardan farklı kılan özellikleri onu evreni kendi tasarımı ile dönüştürerek doğayı kendi güç ve iktidarı için sömürmesine de yol açmaktadır. İnsanlık genel olarak bugün doğaya hükmetmektedir. Ancak bu servet ve iktidar iştahı sadece doğayı değil diğer insanları da sömürmenin kapısını açmaktadır. Her bir birey bu adaletsizliklerle dolu dünyadaki hayatında terazinin iki kefesinden birinde ya sömüren ya da sömürülen olarak yerini alır. İşte dünya hayatının bu macerasıdır ki, insanı doğuştan gelen iyi ve saf özelliklerini değiştirmesine, kirletmesine ve kendini aşağıların aşağısına düşürmesinin yolunu açar. Ramazan ayı bu anlamda insanın kendisinin terazini hangi kefesinde (sömüren mi, sömürülen mi?) olduğunu sorgulayacağı, içinde sonradan oluşmuş servet ve iktidar iştahının anlamsızlığını kavrayacağı bir dönem de olacaktır. Servet ve iktidar aşkı ister istemez gösterişi, yani etrafa caka satmayı, mal varlığınla böbürlenmeyi, de beraberinde getirir. Çünkü bu yolla insanlar diğer insanlara kendi sahip oldukları servet ve gücü göstereceklerdir. Bu yüzden gösteriş, Allah en iyisini bilir, servet ve iktidar hırsından da büyük bir günahtır.

Yukarıda anlattıklarıma göre, Ramazan’da gösterişin azaldığına, insanların kendilerine çeki düzen verdiklerine ve daha tevazu içinde yaşadıklarına şahit olmamız gerekir… Pekiyi, bu güne kadar öyle mi oldu… Hayır, geçmiş yılların Ramazan’larında beş yıldızlı otellerde oruç tutmayan insanların oturduğu, bu arada siyasi ve ticari anlaşmaların bağlandığı, paraya para ve güce güç katıldığı, üzerinde kuş sütünün eksik olmadığı gösterişe boğulmuş iftar masalarına seyirci olduk. Öte yandan oruç tutan yüzlerce gariban iftar çadırlarında iftardan 3-4 saat önce kuyruğa girip nohut-pilava kaşık sallamaktaydılar. Ne güzel İstanbul be!...

Önümüzde seçim propagandası dönemi var. Siyasetçilerden dileğimiz iftar sofralarını siyasi cebelleşmenin merkezi haline getirmesinler, insanlar ihale kapmak için, Reis’in gözüne girmek için yarışmasınlar. Yine aziz milletimin güzel insanlarından dileğim odur ki iftarlarımızda zenginleri değil fakirleri, komşularımızı ve akrabalarımızı ağırlayalım. Gösterişten kaçınalım. İhale almayı değil, paylaşmayı düşünelim.

Bu duygularla, Ramazanın ilk Cuması da hayırlı olsun.