RAMAZAN GÜNÜ KUZU ÇEVİRMEK

Yusuf DİNÇ 31 Ara 2019

Yusuf DİNÇ
Tüm Yazıları
Toplum düzeninin ve gelir dağılımının (son yüzyıllık veriler incelendiğinde faiz lehine bozulmaktadır) fesada uğratılmasının dini kabulü mümkün değildir.

Kapitalizm monopolleşme teorisidir. Schumpeter’e göre monopolleşmesinin zirvesindeyken sonuna gelmiş olacaktır. Peki monopolleşmeden neyi anlamalıyız? Cevap şirketlerin monopolleşmesi yani tekelleşmesi gibi görünse de gerçekte monopolleşmesi umulan yahut mümkün kılınan servettir. Yani servetin tek bir elde veya bir kartelde toplanması öngörülmektedir.

Bunu mümkün kılan mekanizma ise faizdir. Liberal dünya faize bu nedenle önem vermektedir. Verdiği önemle faizi vazgeçilmez bir özne olarak kabul ettirilmiştir. Kabul edenlerin neyi kabul ettiklerini anlayamıyor olmaları ise sistemin temel kaldıracı olmuştur. Araştırmalar toplumun faiz almayı olumsuzladığı vermeyi ise daha kabul edilebilir olduğunu gösteriyor. Keza faizin kendisi değil oranı ile ilgili bir tartışma olduğu da açık. Faiz ödemek sermayeyi monopolleştirmektir ve bu durum gelir dağılımının bozulması anlamına gelmektedir. İktisadi eylem olarak faizin sonucu budur. Bu devranın böyle dönmesi halinde gelecekte insanların tapınacak efendiler arayacağı bir sonuçtan bahsediyoruz.

Peki bu eylemin dini kabulünün bulunmayışı ne anlam ihtiva ediyor olabilir. Yani fiilin dini sonucu nedir? Haşr Suresi 7. Ayette geçen “O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) haline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir)” ifadesi zekat ile ilişkilendirilmektedir. Bu ayet, zekatın amel (ibadet) olarak veya sosyal eylem olarak ortaya konduğu diğer ayetlerden farklı olarak zekatın makro iktisadi fonksiyonuna işaret etmektedir. Buradan anlaşıldığına göre zekatın iktisadi fonksiyonu servetin tekelleşmesinin önüne geçmektir. Karun’un helakının zekatı reddi ile ilişkilendirilmesi de bu anlamda bir karine olarak ele alınabilir.

Bu perspektiften yorumlandığında faiz almanın yahut vermenin zekatın zıttı olan bir eylem biçimi ortaya çıkardığı değerlendirilebilir. Dinin faize karşı aldığı tavır bu bakımdan anlamlıdır. Zira faiz yasağı tam tersinde zekatın farzı önemindedir. Zekat İslam’ın beş farzından biri iken faiz, elbette Allah’a ve Resulüne savaş açmaktır. Zekatın zıddının arz ettiği soyutluğu aşmak üzere Ramazan günü kuzu çevirmek metaforu yeterlidir.

Toplum düzeninin ve gelir dağılımının (son yüzyıllık veriler incelendiğinde faiz lehine bozulmaktadır) fesada uğratılmasının dini kabulü mümkün değildir. İnsan doğası faizi daha fazla sindiremeyecektir. Bunun bir sonu olduğu ve hukuki yasağın banka ve faiz içeren sermaye piyasası araçlarını da kapsayacak şekilde aslına rücu edeceği muhakkaktır.