Vakıf Katılım web

​PAKİSTAN'IN FETÖ'SÜ NASIL BAŞARILI OLDU?

Ekin GÜN 02 Ağu 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif'in Anayasa Mahkemesi tarafından görevden alınması bana göre sürpriz bir gelişme olmadı.

Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in Anayasa Mahkemesi tarafından görevden alınması bana göre sürpriz bir gelişme olmadı. Çünkü Navaz Şerif’in Pakistan’ın FETÖ’sü olarak adlandırabileceğimiz Tahir’ül Kadri tarafından hedefe alınması yeni bir gelişme değil.

Pakistan’ın FETÖ’süne 21 Aralık 2016 tarihinde YeniBirlik’te kaleme aldığım köşe yazımda değinmiştim. Tahir’ül Kadri ile FETÖ arasında müthiş benzerlikler var. Her ikisi de devletin içine sızma taktiğini kullanıyor, her ikisi de “dinler arası diyalog” denilen “Ilımlı İslam” görüşünü benimsiyor. Zaten iki ülkeye baktığımızda da benzer olayların yaşandığına tanık olabiliyoruz.

Kadri Pakistan’dan Kanada’ya iltica etmiş bir örgüt lideri olduğu gibi Fetullah Gülen de Türkiye’den ABD’ye iltica etmişti. Kadri 2012 yılına kadar Pakistan’ı Kanada’dan karıştırmayı başardı. Hatta 2014 yılında Pakistan’da yaşanan olayların Türkiye’deki Gezi olaylarına benzer birçok tarafı var. Bununla birlikte her iki örgüt lideri de Foreign Policy, Times gibi yayın organlarında kendine yer buldu. Gülen’e sahip çıkan ABD nasılsa Kadri’ye de Kanada sahip çıktı. Hatta Kadri’nin İngiliz Kraliçesi Elizabeth’e ettiği yeminle Kanada vatandaşı olduğunu da söyleyebiliriz. Sadece bunlarla da sınırlı değil… Kadri küresel ağ tarafından finanse edilen ve PR’ı yapılan bir örgüt lideri. BM özel danışmanlık statüsüne de sahip olan Kadri’nin 600 sayfalık “teröre karşı fetvalar” adlı “külliyatı” Pakistan ordusunun içerisine sızdırdığı kişilerin siparişiyle tamamlanarak küresel bir network tarafından da tanıtımı yapıldı.

Türkiye’de FETÖ hükümete nasıl 17-25 Aralık Darbesi’ni tertiplediyse Pakistan’ın FETÖ’sü Kadri ise 17-25 Aralık Darbesi’ne benzer bir operasyonla hükümeti devirdi. Şunu çok net bir şekilde söyleyebiliriz ki… Her iki ülkede de Gezi benzeri olaylarla başlayan hadiseler yolsuzluk safsatalarıyla devam etti ve belki de Şerif burada devrilmeseydi Pakistan’da da askeri darbe yoluna gidilecekti. Çünkü Kadri’nin sadece yargının değil, ordunun da kılcal damarlarına sızma yoluna gittiği su götürmez bir gerçek.

Pakistan’da yaşanan jüristokrasinin başka bir sebebi ise daha küresel bir mevzu. Çin’le Pakistan’ın stratejik olarak birlikte hareket ettiklerini söyleyebiliriz. Bundan tam bir ay önce ABD Savunma Bakanlığı’nın raporuna göre Çin’le Pakistan’ın birlikte hareket edebileceği, Çin’in Pakistan’da denizaşırı üs kurabileceği ve Çin’le Pakistan’ın sekiz denizaltı satışı konusunda anlaştığı gibi detaylarda mevcut. Bunlar birçok emareyi beraberinde getiriyor… Özellikle Trump’ın Çin’e daha fazla yoğunlaştığı ve Kuzey Kore’nin garip bir şekilde füze denemelerini artırdığını söyleyebiliriz. Ve sadece bu da değil. Özellikle Suriye’nin geleceğinde Çin’in söz sahibi olmak istemesi de sürpriz olmayacaktır. 

Ayrıca Katar’a uygulanan diplomatik ablukada Türkiye’nin yanında yer aldığını belirten bir Pakistan var. Tüm bu gelişmelerin ışığında Çin’in Pakistan’a uzanan büyük otobanı açtığını da söyleyebiliriz. 

Pakistan, Katar ve Türkiye ise İpek Yolu’nun duraklarını oluşturuyor ve hepsi de senelerdir küresel ağlar tarafından hedef alınıyor. Ne demek istediğimi anlamışsınızdır… Biraz kafamızı Çin’e çevirmek ve yaşanan gelişmeleri aslında önümüze geldiği gibi okumamakta fayda var. Bu hem bize Navaz Şerif’in neden devrildiğini de anlatacaktır.

O dizide FETÖ’nün kitabı ne arıyor? 

Eminim bu ülkede 7’den 70’e herkes Çocuklar Duymasın adlı diziyi izlemiştir. Hiç değilse bile bir bölümüne mutlaka göz gezdirmiştir. Geçmişte benim de takip ettiğim bir diziydi. Tüm eleştirilerime rağmen sitkom tarzında yapılan en iyi dizilerden biridir. Bu dizinin sanırım yeni bölümleri çekilmeye başlanmış ve tekrar gösterime girmiş. Hayırlı olsun, diyecek bir şey yok. Ama geçen gün dizinin bir bölümünde öyle bir skandal yaşanmış ki sormayın gitsin.

Dizinin bir sahnesinde kitaplığın raflarından bir kitap göze çarpıyor… Kitabın adı: “Barış Köprüleri; Dünya Açılan Türk Okulları”

Bu kitap FETÖ’nün yurtdışındaki örgüt okullarının yapılanmasını anlatıyor. Kitabın içerisinde örgütün okulları güzellemelerle birlikte övülüyor. İnanılacak gibi değil!

Bu skandal durum ortaya çıkınca dizinin senaristi Birol Güven sosyal medya hesabından açıklama yaparak özür dilemiş ve sanat yönetmeninin savunmasını aldıklarını belirtmiş.

Bu özrü de açıkçası ben kabul etmiyorum. Milyonlarca kitap arasından o kitap rafta dekor olarak dursun, özür dile, savunma al ve geçsin gitsin. Ben bunu kabullenemem. Bu olayın yetkililer tarafından dibine kadar soruşturulmasında fayda var.

Bununla birlikte bu FETÖ propagandası içeren kitabın yazarlarından biri Prof. Dr. İlber Ortaylı… Hani herkese tüm cıvıklığıyla “çok cahilsin, keşke ölsen” diyen şahıs… Öylesine belirteyim dedim.

Fatma Betül Sayan Kaya’nın kardeşleri… 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın başarılı bir bakan olduğunu söyleyebilirim. Özellikle samimiyetine ve özverisine zerre laf edemem. Hollanda’nın kendisine ve dolayısıyla ülkemize karşı takınmış olduğu küstahça tutumuna karşılık göstermiş olduğu cesaret takdire şayandı. Bunu da ifade edelim.

Geçenlerde bir haber gözüme ilişti. Doğruluğunu bilemiyorum. Fatma Hanım’ın kardeşlerinden bahsediyordu… Bir kardeşi İBB meclis üyesi, diğer kardeşi BTK Başkanı. Öbür kardeşi Ayşe Hilal Sayan Koytak ise daha yeni Kuveyt Büyükelçisi oldu. Hatta Ayşe Hanım’ın Fatma Hanım bakanlık görevine geldikten sonra aynı bakanlıktaki müsteşar yardımcılığından etik olmadığı gerekçesiyle istifa ettiğini hatırlatalım.

Şunu ifade etmek istiyorum… Eğer haber doğruysa makam mevki konumundaki insanların, yakınlarının makam ve mevkilerine iki kat dikkat etmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu tarz meseleler polemiğe daha açık bir hale gelebiliyor.

Milli Takım’ın başına neden Rıdvan Dilmen geçmesin? 

TFF, Fatih Terim’le yollarını ayırdıktan sonra A milli takım teknik direktörlüğü için önce Şenol Güneş’e yöneldi, o kabul etmeyince bu yazı yazıldığı saatlerde Abdullah Avcı ile görüşülecekti. O da reddederse muhtemelen Mustafa Denizli’ye teklif götürülecek. Ama asıl sorun aynı isimler etrafında dönüp dolaşıp kaybettiğimiz zamanlar. Sanki Türk futbolunda başka isim yokmuş gibi hep aynı isimler arasında mekik dokuyoruz.

Rıdvan Dilmen dedim… İmkânsız olduğunu biliyorum, onun böyle bir teklif gelse bile kabul etmeyeceğinin de farkındayım. Ama yorumlarını taraflı tarafsız herkesin beğendiği Rıdvan Dilmen milli takıma yakışmaz mı?

Ya da milli takımın başına geçse başarılı olmaz mı? Hadi onu da geçtim Dilmen’in futbol bilgisini bir kulüp takımında tecrübe etsek fena olmaz mı?

Özetle… İmkânsız olduğunu bilsem de benim adayım Rıdvan Dilmen.