ORTADOĞU'DA YAŞANAN BOZGUN

Abdullah AĞAR 03 Eki 2017

Abdullah AĞAR
Tüm Yazıları
Bozguna müdahale eden Batı Dünyası.

Bozguna müdahale eden Batı Dünyası.

Ve sadece menfaatlerin kazandığı bir sonuçsuzluk! Bir de bütün bunların üstüne, sorunda yaşanan derinleşme.

DEAŞ gerekçesiyle coğrafyaya yapılan müdahaleler sorunu çözmedi. Aksine daha da derinleştirdi. Artık savaşın bölgeselleşmesinden, bizi de içine çekmesinden ve ortaya koyacağı etkilerle küreselleşmesinden konuşuyoruz.

Sorundaki derinleşme ise silahlı müdahale boyutunda ve bölgesel ölçekte de kalmadı. Büyük bir travmayla Las Vegas’ta yaşanan katliam bunun en yakın can alıcı örneği.

ABD başta DEAŞ’la mücadele koalisyonu, DEAŞ’ın elindeki toprakları ele geçirdikçe bunu bir başarı olarak lanse ediyor.

Bu kadar mı peki?

Hayır, hiç sanmıyorum.

Sorun genişliyor, kronikleşiyor ve derinleşiyor.

Ötesiyle geleceğe sirayet ediyor.

Bir başka tarafıyla bu müdahalenin DEAŞ’ı yok etme gerekçeli bir menfaat boyutu taşıdığı da artık çok bilinen bir gerçek.

Ve dün yaşanan Las Vegas.

50’den fazla can kaybı ve 200’den fazla yaralı.

Ve geride bıraktığı büyük travma.

“Yeni bir 11 Eylül” yorumları ortalıkta.

Saldırının ABD toplumunda neden olacağı duygusal ve mantıksal refleksler bir yana, ABD’li karar vericilerin soruna ve ortaya koyacakları etkiye dair temel yaklaşımlar, çok önem taşıyor. Bu saldırının üreteceği gerekçelerle, ABD radikalizm kökenli tehdide daha çok abanarak mı karşılık verecek, yoksa küresel zihni çoktan sarmaya başlamış asıl soruna yüzünü dönecek mi?

Ya da dönmek isteyecek mi?

Menfaatlerinin peşinden gitmeye devam mı edecek, yoksa soruna ilkesel-kavramsal yada değersel bir yaklaşım güdebilecek mi?

Artık ortada başlı başına bütün dünyayı “bireysel-kitlesel-örgütsel ve devletsel olarak” saran bir radikalizm sorunu var.

***

Tekfircilik ve Biat!

Kökten dincilikle beraber anılan Arapça kökenli iki kelime.

Ama artık kesinlikle sadece DEAŞ'a ya da radikalizme ait olmadığı çok iyi anlaşılması gereken iki temel kavram! Artık insanlığın şişen karnında biriken irin ortalığa saçılmış durumda. Bu fotoğraf, sadece İslam olduğunu iddia eden toplumlara da ait değil. Kendi gibi olmayanı yok etme dürtüsünün  İNSANLIĞIN TEMEL SORUNUNA DÖNÜŞTÜĞÜNÜN FARKINDA MISINIZ?

Ve bu gelinen nokta, soruna çözüm odaklı değil, menfaat odaklı yaklaşım kaçınılmaz bir sonucuyla ortaya çıktı. Yani Batının DEAŞ gerekçeli ve fakat menfaat odaklı müdahaleleri, sadece Ortadoğu toplumlarının değil, insanlığın genetik sorununu ortaya çıkardı.

Yani tekfircilik ve biat’ı!

Ya da öte tanımıyla doğmalar mitler üzerinden puta tapıcılığı ve kendinden olmayanı inkar ve yok ediciliği.

***

Evet, ortada bir radikalizm sorunu var.

Ama sorunu çözmek üzere ortaya konulan etki, RADİKALİZMİN OLUŞMASINA NEDEN OLAN GEREKÇELERİ ORTADAN KALDIRMIYOR.

Aksine sorunu daha da derinleştiriyor.

Konuyla ilgili çarpıcı veriler barındırması nedeniyle ‘kimyası daha netleşmemiş olsa bile’ Las Vegas saldırısını irdelemekte fayda var.

Son açıklamayla saldırıyı DEAŞ’ın üstlendiği ve saldırganın bir ay önce “Müslüman(!)” olduğu iddia ediliyor. Yani ortada “DEAŞ eşittir İslam eşittir Katliam” algısı üretmeye soyunmuş hin bir kafa var.

Bu üstlenmenin ürettiği reel/asimetrik paydayla birlikte, katliamla ilgili şu öngörüler mümkün:

- ABD’nin, Ortadoğu’da ortaya koyduğu ve üzerlerinde etki ürettiği yapıların karşı bir saldırısı.

- Trump iktidara geldikten sonra ABD’nin kendi içinde yaşadığı kırılganlıkların bir sonucu.

- ABD’nin dominant figür olduğu küresel sürtüşmenin ve rekabetin neden olduğu asimetrik bir saldırı.

- ABD’nin karar verici zihnini (ve dolayısıyla etkisini) yönetmeye veya yönlendirmeye soyunmuş içsel ya da dışsal asimetrik bir yaklaşım.

- Ya da polis şefinin ifadesiyle bir yalnız Kurt eylemi.

İşin yapan-yaptıran-zihni etkilenen-üreteceği etki sarmalı çok önemli bir sürece işaret etse de, bir caninin çıkıp da, 50 kişiyi öldürüp 200’ü aşkın kişiyi yaralamasını sadece o cani ve bağlantıları üzerinden okumaya çalışmak, terörün sosyolojik kökenleri-gerçek yüzü/geri planı adına aradığımız tespiti ve çözümü üretmiyor.

***

Geçen bölgeden eski bir toprakla, Irak’ın kuzeyinde yapılan referandumu konuşurken; "Bu topraklarda kadim bir hastalık vardır" dedi, "Buraların adamının karnı doydu mu, ya bir kız kaçırmaya ya da bir adam öldürmeye kalkar." 

Kıssadan hisse işte. 

Bölgede kadim zamanlardan beri var olan düşmanlıklar, kırılganlıklar, ihtiraslar, menfaatler çanak tutacak, Batının emperyal aygıtları da 'sözde' İslami modelleri, mikro milliyetçiliği ve radikalizmi bölgeye pompalayacak, zemini hazırlayacak, şartları oluşturacak, sonra da istediği gibi devlet yada devletçikler kuracak. 

Ve buna razı olunacak.

Vekâletler savaşının artık evrildiği ve başta ABD karasal gücünün sahada kendini göstermeye başladığı böylesine bir dönemde, Las Vegas’ta yaşanan saldırının sonuçları da bir şekilde sahada görmemiz mümkün.

Ama insanlık adına bir sonuç üretmeyeceği görmek çok çok daha mümkün.

Sonuç üreteceği yer ise çok net.

“Silahla paranın yer değiştirmesi!”

Aynı ABD’de olduğu gibi, aynı Las Vegas canisinin elinde tam otomatik atış yapan silahtan para kazanlar da olduğu gibi.

İnsanlığın, bir avuç elitin menfaatleri doğrultusunda derin bir karanlığa yuvarlandığının farkında mısınız?  

***

KURAN'a dayalı kavramsal-ilkesel inanç bütünlüğü, üniter devlet ve kuşatıcı-kavrayıcı MİLLET BİLİNCİ ÜRETEMEYEN, "mezhep fitnesinin", "mezhepler içi düşmanlıkların", "ideolojik-ılımlı-radikal-geleneksel 'sözde' İslam modellerin", "cemaat ve tarikatlerin”, “toprak baronu aşiretlerin" ve "mikro milliyetçiliğin" birbirini iten yörüngelerine oturan İslam Dünyası ve ülkelerinin acı sonu, sadece buralarda kalmadı.

Ortadoğu bunalımıyla Ortaçağ’ın ruhu bakın nasıl da hortladı.

Ve sorunun sadece Ortadoğu’da olmadığı, nasıl da anlaşılır oldu.

Terör ve teröre karşı ortaya konulan yanlış etkinin, sadece İslam iddiasındaki toplumlarda yaşanan bozgunu ortaya çıkarması kanıksanan bir gerçek iken, neden olduğu küresel dalgayla başta Batı olmak üzere ötekileştirmeyi, marjinalleşmeyi, radikalizmi ve terörü nasıl da ortaladığı bir başka gerçeğe dönüştü.

Artık insanlığın ‘yanlış inanışlar üzerinden’-‘bilinçli ya da bilinçsiz’ radikalizmin, terörün ve yok ediciliğin kucağına itildiği görmek zorundayız.

Bu dediğimi kendi zihinlerinizde test edin lütfen:

Kanı ve şiddeti nasıl kanıksadığınıza, içinize yerleşen öfke, endişe ve kaygılara… Ve bunların neden olan/olabilecek travmalara bir bakın lütfen.

Birilerin rant üstüne rant ekleyerek yükseldiği bir süreçte insanlık; karanlık bir dibe doğru gidiyor.

Ve bunun sonuçlarının da çok daha kötü olacağını görmek zorundayız.

Artık bu kör dalganın bütün insanlığı altına alacak bir kıyıma dönüşmesi söz konusu.  

Amiyane de olsa çok acı bir gerçek:

"İbriksiz helaya giden insanlık, doğmalar, mitler, semboller, ritüeller, figürler ve canlı putlar üzerinden domala domala taş arıyor!"

***

Ama durun bir dakika!

Bu büyük burhanla gelen büyük bir fırsat var. 

İnsanlığın nerede hata yaptığını görmenin fırsatı!

Ve bu da, çok büyük bir ümit.

Not: “İbriksiz helaya giden domala domala taş atar…” Yozgat dolaylarından bir Anadolu deyimidir.