O'NUNLA DOLMAK İÇİN                                                

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Katliamların yaşandığı ve nefislerin zafer ilan ettiği bir zamandayız. Neredeyse insan elinin değdiği her yerde bir kavganın, zulmün, acımasızca bir yok etmenin hüküm sürdüğü bir zamanda esaslı bir psikoterapiye ihtiyacı var insanlığın. Taş kesilen kalpleri yumuşatmak, sıkışan ve daralan ruhları yeniden yeşertmek için.

Sabahtan akşama kadar bedenin isteklerine “Dur” demek ve ruhumuzu arzu ettiği ferahlığa eriştirmenin vaktidir. Dünya adına yüklendiğimiz hırsları, üzerimizden atarak hafiflemenin, hasret kaldığımız aşk ve irfanla dolmanın zamanıdır. Nicedir hizmetkârı olduğumuz benliğimizi aşarak varlık âleminin en şereflisi olma projemizi yeniden inşa etmenin zamanıdır. Her türlü tembellikten, miskinlikten ve şer dilden kurtularak insanlığımızla yeniden buluşma ve kendi hakikatimize yönelmenin zamanıdır. Bütün bunlar için ne güzel fırsattır Ramazan.   

Ramazan

Hemen bütün kutsal dinlerde önemli bir yeri olan oruç ibadeti, her şeyden önce insanın kendisiyle başa çıkması ve nefis terbiyesini sağlayan psikolojik bir ihtiyaçtır. Bedenin önü alınamaz isteklerinin irade ile durdurulduğu bir süreçtir bu. Düşünün ki yeryüzünde belki de hiçbir kuvvetin yaptıramayacaklarını, insan kendi hür tercihiyle gerçekleştiriyor. İnanmak daha da ötesi iman etmek işte böyle bir şey.

Samimiyetle tutulan orucun; bedenimize, sosyal yaşamımıza ve ruhumuza katkıları bu yazının hacmini aşar. Bugün kendine egemen olmak, hızla bozulan davranışlarını düzeltmek ve daralmış ruhuna bir çıkış yolu bulmak isteyen insanların, ciddi paralar harcayarak katıldıkları çeşitli kurslar, kişisel gelişim eğitimleri, uygulamalar var. Bunların çoğundan, arzu edilen sonucun alınamadığı bilinmektedir.

Bir makine misali bedenin kimi işlevlerini oruçla yavaşlatmanın getirdiği revizyonu ve maddi rahatlığı çoğumuz biliyoruz. En büyük cezalardan olan açlık ile yüz yüze gelerek aç kalanları anlamanın getirdiği sosyal dayanışmanın gücü karşısında ne durabilir ki? Nicedir bir araya gelemeyen aile üyelerinin buluşması, iftar sofralarının sağladığı ve hasret kaldığımız insan insana muhabbet ve ötekine açılan gönüllerin, sosyalleşmemize katkısından söz ediyoruz.

Yalnız kalmak güzeldir bazen. İlerlemek, yeni bir yol bulmak, belki de yol olmak ve kendini bulmak için. Ramazan gecelerinin yalnızlığı, kendimize yaklaştığımız ve hakikatimizi yakaladığımız için müstesnadır.

Akıl Barikatını Aşmak

Ramazan ayının asıl faydasının ruhumuza olduğu bir gerçektir. Zira özünden giderek uzaklaşan insanın, en çok zarar gördüğü alan ruh dünyasıdır. Ruhumuz adına hiçbir şeyimiz yerli yerinde değil. Suya hasret ağaç gibi ruhumuz yalnız. Kimsesiz ve ışığa hasret. Maddi dünyanın sanal gerçekleri, ruhumuzu kendi hakikatine öyle uzaklaştırmıştır ki bu insanlık için büyük bir çıkmazdır. Sevgisizlikle imtihan olan insan, yüksek teknolojinin bombardımanı altındadır. Ve giderek birer sayıya dönüşüyor insanlar. Kalabalığın içinde yalnız kalan insan, giderek davranışlarına hâkim olmaktan uzaklaşıyor. Kendi saf sesine ve başka insanların samimi sözlerine hasret kalıyor. Kim olursa olsun yeniden insanları sevmeye muhtacız.

Unutulmamalıdır ki en temel ihtiyacımız, bedenimize ve ruhumuza sahip çıkmak ve onları kontrol etmektir. Her ikisini de kiraya vermemek, öz değerimizi unutturacak algı oyunlarına yenik düşmemek, tükettikçe tükenen bir eleman olmamak için mücadele etmek zorundayız. Bir mücadele zamanı olan Ramazan’da olumsuz alışkanlıklarımızdan, maddi fazlalıklarımızdan, duygusal kirlerimizden arınmamız önemlidir. Ramazan’da yanarak aşk makamına yeniden yükselme isteğimiz biraz da bundandır. Zira akıl barikatını aşmadan ruh hakikatimize ulaşamayız. Maddi ve manevi varlığımıza hükümran olmak, dua nimetiyle insan olma yolunda yeniden yükselmek, nihayet fazlalıklarımızı atarak Bir’de buluşmak ve O’nunla dolmak zamanıdır.