Vakıf Katılım web

MUSUL NASIL KURTULUR?

Vehbi BAYSAN 08 Kas 2016

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Güvenlik güçlerinin zihninde, Musul halkının tamamı DAİŞ ile işbirliği yapan aşiretlerin mensupları.

Birleşmiş Milletler üyesi iki legal ülke, Suriye ve Irak, işgal altında.. Hem de tam dört yıldır.. 

Ülkelerin işgal altında olmaları yeni görülmüş, sadece günümüze özgü bir olay değil elbet.

Ancak, iki ülkenin birden işgal altında olması fazla görülmüş değil.. Hele hele, iki ülkenin birden bir terör örgütünün işgali altında olması bildiğim kadarıyla tarihte örneği olmayan vahim bir durum. 

Üstelik, pek sözü edilmese de bu durum öncelikle Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası camianın koskocaman bir AYIBI olmaya devam ediyor.

İster istemez, vaziyeti biraz olsun kurtarmak için Musul operasyonu hazırlıkları bu kadar ‘tantanalı’ yapıldı demek geliyor aklımıza.

Musul şehrine savaş uçakları desteğinde dokuz koldan saldırı devam ediyor. Aradan geçen zaman zarfında düşmanın çetin ceviz olduğu ve askeri başarının çok da kolay gerçekleşemeyeceği anlaşıldı.

Musul şehrinin görünmez duvarları içine hapsolmuş iki milyona yakın insanın kendi geleceği konusunda hiçbir garantileri, fikirleri yok. Mukadderatları tamamen kendi dışında gelişen ve kontrolü her daim sağlanamayan unsurlara bağlı.

Dikkat ettiyseniz, DAİŞ’in Musul’u işgal ettiği Haziran 2014 tarihinden beri şehirden fazla bir kaç-göç olmadı, insanlar şehri terk etmedi. Çünkü, bir şekilde şehirden ayrılanlar DAİŞ üyesi oldukları şüphesiyle güvenlik güçleri tarafından yakalandı, hakarete, işkenceye maruz kaldı ve kimi durumlarda hapse atıldı.

Güvenlik güçlerinin zihninde, Musul halkının tamamı DAİŞ ile işbirliği yapan aşiretlerin mensupları. 

İşte tam da bu nedenle Türkiye’nin Başika’da konumlanmış olması gerçekten önemli. Bu konumlanma iç ve dış siyasette çok eleştiri almasına rağmen Türkiye, ciddi siyasi, askeri ve stratejik riskler taşımasına rağmen kararlılıkla orada bulunma ısrarında diretti. Bence çok da doğru yaptı!

Irak yönetimi tamamına yakını Sünni olan Musulluları DAİŞ işbirlikçisi olarak görüyor ve o yüzdendir ki daha önce adını duymadığımız pek çok örgüt Musul’u kurtarma operasyonuna dahil ediliyor. Bunların başında Haşd Şa’bi adlı çok tehlikeli bir örgüt geliyor. Haşd: toplanma, bir araya gelme anlamında. Bu ve buna benzer örgütler, yıllardır tüm kutsalına acımasızca saldırılan Şii dünyasının intikamını almaya hazırlar. Ancak, bu intikam ateşi belli ki Musul’da sıkışıp kalmış masum Sünni aşiretleri de doğrudan içine alan saldırı eylemlerini kendilerince mübah kılacak kadar zihinlerini sarmış durumda.

Musul DAİŞ’ten temizlendiği anda muazzam katliamların başlaması an meselesi ve Irak’ta bunu engelleyecek hiç bir koruma mekanizması bulunmuyor.

Musullular kendilerine tamamıyla düşman guruplar ile çevrilmiş bir haldeler.

2015 baharında Gaziantep’ten uçakla gelirken Iraklı bir aileye yardımcı olmuştum. Üç kadın ve bir bebekten oluşan aile, Musul’dan Bağdat’a gidebilmek için son derece zorlu bir yol seçmek zorunda kalmıştı. Doğrudan güney istikametine 400 km yolu gitmek yerine, kuzeye yönelmişler, Suriye’ye geçerek Haseke üzerinden Türkiye’ye girmişler, uçakla İstanbul’a gelip oradan Bağdat’a uçmak zorunda kalmışlardı. Tek kelime yabancı dil bilmeyen ve hayatlarında ilk kez uçağa binmiş bu kadınların korkularını, endişelerine teskin etmek için yol boyu kendilerine havaalanında yapmaları gerekenleri anlattım. Onlar da bana günler süren yolculuklarındaki zorlukları ve vermek zorunda kaldıkları rüşvetleri anlattılar. İstanbul’a geldiğimizde, iç hatlardan dış hatlar terminaline götürdüm. Bağdat uçağı için 9 saat beklemeleri gerekecekti. Kollarında uyumakta olan bebeğe bir şeyler alabilmeleri için Türk parası vermek istedim, ısrarıma rağmen nazikçe reddettiler. 

Savaşın perişan ettiği binlerce, yüzbinlerce insanın içinde 400 km yolu 4000 km uzatarak kat eden bu üç kadına ve bebeciğe yardım etmek, onları Bağdat’a yolcu etmek elbette bir onurdu, ama koskoca bir okyanusta bir damladan ibaretti.