KÜRDÜN KADERİ

Faruk AKTAŞ 05 Haz 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Bu 100 yılda kaç yüz bin Kürt bu planlı kaos tuzaklarında can verdi.

Bu kadim coğrafyanın en kadim halklarından biridir Kürtler.

Bin yıldan bu yana aynı havayı soluyup aynı sudan içtikleri Türklerle barış içinde yaşadılar.

Kız alıp, kız verdiler.

Hısım, akraba oldular, kardeş oldular.

104 yıl önce dağılma sürecini yaşayan Osmanlı’nın topraklarını Sykes-Picot Antlaşması ile taksim eden güçler cetvelle çizdikleri haritalar üzerinde bir sürü suni devletçikler kurdular.

Ortadoğu’yu kendi aralarında bölüştüren bu batılı emperyal devletlerin ne istediğini sorduğu Kürtler, “Osmanlı ile birlikte kalmak istediklerini” söylediler.

Ancak öyle bırakmadılar.

Kürt coğrafyasını dört parçaya bölüp bir parçasını sonradan Osmanlı’nın yerini alacak Türkiye’ye bırakırken diğer üç parçasını Irak, İran ve Suriye’ye dâhil ettiler.

Maksatları belliydi.

Dört parçaya böldükleri Kürtleri, sömürgeleri yaptıkları bu yapay devletçiklerle, Türkiye ve İran’a karşı yıpratıcı güç olarak kullanmak, böylece kaosun sür-git devam etmesini sağlamak.

Zira onlar için kaos demek, bu coğrafyayı sömürmelerinin anahtarıydı.

Bu plan 100 yıldır işledi ve işliyor.

100 yıldır bu topraklarda kan hiç durmadı.

100 yıldır bu topraklarda kaos hiç eksik olmadı.

Çetelesini tutan olmuş mudur?

Bu 100 yılda kaç yüz bin Kürt bu planlı kaos tuzaklarında can verdi.

Bu 100 yılda Kürtler bin yıldır birlikte yaşadıkları kaç yüz bin Türk’ün, Arap’ın, Acem’in canına kast etti?

Bu planda Kürtlere biçilen roldür, ölmek ve öldürmek…

Yüz yıldır şöyle işliyordu bu plan…

Bu devletler Kürtleri dışlayacak, ötekileştirecek, insan yerine koymayacak.

Kürtler de kendilerini ait hissetmedikleri bu devletlere karşı sürekli isyan halinde olacak.

Böylelikle hem o devletler huzur bulamayacak hem de Kürtler.

Kaos sürdükçe onlar bu coğrafyayı sömürmeye devam edecekti.

Ve bu hep böyle oldu.

AK Parti iktidarından önceki 80 yıl boyunca Kürtler bu ülkede, sadece devletin sahiplerinin kapılarının önündeki “it”, egemenlerin lağımlarını temizleyen “köle”ydi.

Kürde böyle muamele yapılması da kaos planının bir parçasıydı hep.

Bu kaos planına ilk kez biri çomak soktu.

İlk kez Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti, iktidarının ilk birkaç yılından sonra bu kirli çarkın dişlerinin arasına elini soktu ve çark teklemeye başladı.

80 yıldan sonra Kürtler ilk kez bu dönemde kendilerini bu devletin bir parçası olarak görmeye, bu devleti kendi devletleri olarak bellemeye başladı.

Yüz yıl boyunca bu kadim coğrafyanın en kadim halklarından biri olan Kürtler devletsiz bırakıldı.

İlk kez AK Parti döneminde bir lider çıkıp, “Kürtlerin devlet aramalarına gerek yok, Türkiye Kürtlerin de devletidir” dedi.

İlk kez Kürtlerin bir devleti olmaya başladı.

Eskiden İstanbul’da köprü altlarında yaşayan binlerce evsiz sokak çocuğu vardı.

Soğuk kış gecelerinde birbirlerine sarılarak uyuyan binlerce çocuk.

O çocuklar için sıcak bir yuva, çatısı damlamayan bir ev ne ise bir vatandaş için devlet odur.

Bugün hâlâ öyle sayıları az da olsa köprü altlarında yaşayan bazı çocuklar varsa da AK Parti o çocukların büyük bölümünü sıcak yuvalarına kavuşturduğu gibi Kürtlerin de büyük bölümünü devlet sahibi, ülke sahibi yaptı.

Eskiden o sokak çocuklarını hırsızlıkta, kap-kaçta, uyuşturucu işinde kullanan çeteler de vardı. O çeteler de AK Parti döneminde büyük ölçüde dağıtılıp yok edildi.

Bugün Kürdü bu hükümete, bu iktidara, bu devlete karşı kışkırtanlar, o çocukları hırsızlıkta, kap-kaçta ve her türlü kirli işlerinde kullanmaya çalışan çetelerin aynılarıdır.

Bugün, Ankara’da bıçaklanarak öldürülen Barış Çakar’ın cesedi üzerinde tepinenler işte o çetelerdir.

Kürdün kanından beslenen bu çeteler, bugün 80 yıl boyunca Kürde “it” ve “köle” muamelesi yapanlarla ittifak kurmakta hiçbir beis görmemektedir.

O nedenledir ki 80 yıl boyunca Kürde “it” muamelesi yapanların da, Kürt kanından beslenen çetelerin de, onların çete babalarının da en büyük düşmanı bugünkü hükümet ve onun başındaki Erdoğan’dır.

Bu kadim topraklarda 100 yıldır işleyen bu kirli çarka çomak sokulduğundan bu yana bu “eşek arıları” vızır vızır Kürdün etrafında dönüyor.

Bu kadim coğrafyada yine Kürtler üzerinden yeni bir Sykec-Picot planı yürürlüğe sokulmak isteniyor.

Hem bu ülke içindeki hem de diğer ülkelerdeki Kürtleri, vatanları olarak görmeye başladıkları Türkiye’ye karşı savaştırmak için dışı “bağımsızlık” ile tatlandırılmış içi zehir dolu şekerlerle kandırmaya çalışıyorlar.

Bu toprakları bir yüz yıl daha sömürmek için Kürt kanı üzerinden hesaplar yapıyorlar.

Kürtler, bu kirli hesapların kurbanı olmamalıdır, olmayacaktır.

Kürdün kaderi bu coğrafyadaki tüm halklarla barış ve kardeşlik içinde birlikte yaşamaktır.

Kürdün kaderi de, devleti de Türkiye’dir.

Sadece bu ülke sınırları içindeki Kürtlerin değil, tüm Kürtlerin…