KÜLTÜR POLİTİKASI HALA OLUŞTURAMADIĞIMIZ BİR ŞEY – 1

Mustafa Kadir ATASOY
Tüm Yazıları
Kültürümüz ve geleneklerimiz denildiğinde akla önce kılıç kalkan ekibi ve ebru geliyorsa sorun var.

1656 yılında 78 yaşındaki birisi Osmanlı Devleti'ne sadrazam oldu. Osmanlı'ya eski itibarını kazandıran bu kişi meşhur Köprülü Mehmet Paşa'dır. Köprülü'den sonra oğulları Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ve Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, damadı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, kardeşinin oğlu Hacı Hüseyin Paşa da sadrazamlık yaptı. İhtiyar bir adamın başlattığı çizgi Osmanlı'ya güç kazandırdı.

1950'lerde dünya futboluna damga vuran Macaristan bugün önemli bir futbol ülkesi değil. Bir ekol, bir gelenek yok olmuştur. Ama bazıları geleneklerini koruyabiliyor. Mesela İngiliz siyasetinde Eton kültürü vardır ve Boris Johnson Eton College'den mezun 20. başbakan olmuştur.

Kültürümüz ve geleneklerimiz denildiğinde akla önce kılıç kalkan ekibi ve ebru geliyorsa sorun var. Burada dikkat çekmek istediğim şey şu... Bütün kurumlar geleneklerden beslenir. Devlet geleneklerden beslenir. Kastettiğim kültür aslında böyle oluşur.

Bill Clinton, başkanlık görevinden ayrılırken bir belgesel hazırlatmıştı. Clinton, Oval Ofis'te kullandığı çalışma masası İngiliz Kraliyet Donanmasının keşif gemisi Resolute'un battıktan sonra bulunan parçalarından yapıldığını anlatıyor. Kraliçe Viktorya tarafından A.B.D.'ye hediye edilen bu masanın birçok başkan tarafından kullanıldığını anlatıyor.

Başkan Clinton, Amerikan bayrağı taşıyan bir asker tablosunun önünde duruyor. Bu tabloyu bir Afro-Amerikalının yaptığını söylüyor. Sonra yine Amerikan yerlilerine ait bir davulu gösterip bu davulun özgürlüğü ifade ettiğini söylüyor. Hatırladığım kadarıyla Başkan Clinton önemli bir karar alacağı zaman bu objelerin önüne gelip düşündüğünden bahsediyordu.

Avrupalıların kıtaya yerleşirken Amerikan yerli nüfusunun önemli bir kısmını yok ettiği, bağımsızlığın İngilizlerle savaşıp kazanıldığı ve Afrika'dan getirilip köleleştirilen siyahi insanlara çok değil 50 küsur yıl öncesine kadar ciddi ayrımcılık uygulandığı bir ülkenin başkanı, İngilizlerle dostluğu, Amerikan Yerlilerine ve Afro-Amerikalılara bakışını ortaya koyuyor. Burada ise kültürünü ve geleneklerini dönüştürme çabasından bahsedebiliriz.

Sorular sorarak devam edelim. En iyi sanat eserleri olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu? Önyargılarla mücadele ettiğimiz bir dönemde sanatı ve sanatçılarımızı daha iyi değerlendirmenin yollarını araştırmalı mıyız? Bugün dünyayla sanat diliyle kurulan çok güçlü bir iletişime ihtiyacımız var.

Reconquista (Yeniden fetih) hareketi İber yarımadasında 711'de başlayıp 1492'ye kadar süren İslam hâkimiyetini sona erdirdi. Katoliklerin hasımlarının geride bıraktıkları izlere karşı hoşgörülü davranması beklenilen bir şey değildi.

Kültürel eserlerin maruz kaldığı vandalizmle ilgili birçok örnek vardır. Bu konuda “medeniyetler çatışması” tezini destekleyen hadiseler de gerçekleşmiştir. Ancak İspanyollar için de Gırnata'daki El Hamra harika bir şey olmalıydı. 1527 dolaylarında Şarlken sarayın bazı bölümlerinin yerine kendi sarayını inşa ettirmiş olsa da duvarlarında Kuran-ı Kerim ayetlerinin nakış gibi işli olduğu El Hamra dimdik ayakta kaldı.

Medeniyetler çatışmasının ötesinde işte bu “kıyam”ın nedeni olan yüksek sanat vardır. Ve sanatın dışındaki konularda da durum böyledir. Günü kurtarmaya çalışanların eserleri bir gün muhakkak yıkılırken yüksek bir ruhu yakalamaya çalışanlar baki kalmaktadır.

Aslında kültürler değil yüzeysellikler çatışıyor. Ülkemizdeki olumsuzlukların üzerinde titizlikle çalışmak gerekiyor. Aynı El Hamra'nın ustaları gibi...