​KRİZİNİZİ NASIL ALIRSINIZ?

Osman ATAMAN 16 Mar 2017

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
Önce krize tiryakiliğimizi kabul edelim.

Önce krize tiryakiliğimizi kabul edelim. 

Adeta filtre kahve gibi sabah bir bardak kafaya dikmeyince kendimize gelemiyoruz.

Tiryakiyiz ve bir o kadar da müşkülpesent.

Bunun sebebi nedir? Ne işe yarar? Kimin işine yarar? Acısı, şekerlisi, sütlüsü, koyusu her biri ayrı alem.

Pekâlâ “Ne bu. Bulaşık suyu gibi…” deyip ikramda bulunanın suratına çarpasımız gelir çoğu zaman.

Şimdiki krizimiz Hollanda tipi…

Ve bir kısım tiryakiler tarafından Ak Parti tarafından hazırlanıp servis edilmiş olduğu iddia ediliyor. 

Ak Partililer ise “Tipik Batı usulü” deyip hem tadına hem de yanlış anlaşılmış bir sipariş olduğunu öne sürüp müesseseyi suçluyor.

Fakat objektif olalım.

Bu tiryakilik Ak Parti’ye ait değil. Bizim genlerimizde var.

Ermeni anıtının dikilişi, soykırım kararları Ak Parti’den önceye dayanır…

Biz krizsiz yapamayız ki…

Keşke Türk tipi çaya ve kahveye razı olsak… Yakinen tanıyor ve uzlaşabiliyoruz.

Ama işin içine yabancı markalar girince ortalık karışıyor.

Şair ve ılımlı Ecevit ile o sakin İsmail Cem zamanında büyük krizler yaşamadık mı?

İtalya’yı neredeyse boykotlarla haritadan silecektik. (İtalyanlar kahveden ne anlar zaten!)

Tonton ve pek sevilen Turgut Özal zamanında az mı kriz yaşadık? 

Kardak Krizi’ni hazırlayan ve servis eden Çiller miydi yoksa?

Tabii bazen dış kaynaklı bir lezzet bulamazsak ve kriz damarımız kabarınca kendi kendimize de en babasını çıkarabiliyoruz.

Laik Ahmet Necdet Sezer’in anayasa kitabını fırlattığı Ecevit, Fetullah’ın okullarına sempatik bakıyor diye mi bu şiddete maruz kalmıştı?

Yani şimdi hiç kriz görmemiş gibi yaparsak…

Bu gördüğümüzü de Ak Parti’ye yamarsak problemlerimiz çözülecek mi?

Bırakalım bu krizlerin tadını- tuzunu, kimin servis yaptığını, sipariş verdiğini…

Problem tiryakiliğimizdeki ve algılayışımızdaki arızadır.

Ve aslında gerçek problem bu ülkede egemen oluşumuz, olmak isteyişimiz problemidir.

Amerikalıların “Zenciler Giremez” anlayışına denk bir muamele görüyoruz. 

Kendi lezzetlerimizi sahiplenip pazarlayabildiğimiz zaman, onların krizlerini seyrediyor olacağız, içeride birbirimizi yemek yerine.

Bu bize karşı yapılmış bir terbiyesizliktir.

Böyle tavır koyup gereğini yapmak zorundayız.

Adamlar evimizin içinde yangın çıkarmaya çalışırken haklı- haksız muhabbeti en hafifinden ahmaklıktır.

Karşı koyuşumuz onları daha da öfkelendirecek.

İçten içe kaynayacaklar. Köpürecekler.

Bundan endişeleneceksek devlet değiliz demektir. 

Ama dıştan bu saldırganlıklarını sürdüremezler. 

Bu da az bir kazanç değildir.