KELİME ANLAMIYLA ZENGİN LİMAN DEMEK OLAN HAKİKATEN DE ZENGİN GÖRÜNÜMLÜ BİR ÜLKE PORTO RİKO

Hakan DİKMEN 29 Haz 2019

Hakan DİKMEN
Tüm Yazıları
Şarkılara konu olmuş Porto Riko, aslında ABD'ye bağlı, ama içişlerinde bağımsız özerk bölge.  Korsanlarıyla ünlü Karayipler denizinin kuzeydoğusunda Dominik Cumhuriyeti'nin doğusunda İspanyolcada zengin liman anlamına gelen bir yer.

Porto Riko, Büyük Antiller ’in en küçük adası ama aslında Mona, Vieques, Culebra gibi adacıklardan oluşmuştur. Buna rağmen, San Juan, dünyanın en işlek 10 konteyner limanından biridir ve Karayip deniz taşımacılığı için önemli bir merkezdir.

Uçakla New York’tan üç buçuk saat sürüyor. Zaten ben bu haritadaki yerleri gezdikçe anlamamaya başladım. Bazı yerler haritada çok kısa gibi geliyor, ama iş uygulamaya gelince öyle değil.  Bizim İstanbul’dan Londra’ya gittiğimiz süre kadar. Neyse.

Tipik Güney Amerikalı bir 
ülke aslında Porto Riko.

Güney Amerikalı ülkelerin çoğunda evler rengarenk. İnanıyorum ki renklere karşı özel bir ilgileri var. Bu boyaların zamanın teknelerinin boyası olduğunu Arjantin’i anlatırken yazmıştım size. Derler ki her denizci teknesinin renginden tanınıyormuş.   Ülkenin başkenti San Juan güzel, temiz, bakımlı ve oldukça iyi korunmuş bir şehir.

Halkı da çok güler yüzlü. Yardımsever. Sokak satıcıları hiç bulaşıcı değil. Tekliflerini reddedince hemen uzaklaşıyorlar.

San Juan bir zamanların sömürgecilerinin yaşadığı evleri ya da otelleri hiç yıkmamış çok güzel bakmışlar. Şimdi o bölge yani eski şehir tarihi hissetmenize yarayan bir bölge olarak turistlere ev sahipliği yapıyor. Hava o kadar çok sıcak ki, kapalı yerlerin dışında sokaklarda bile vantilatörler var.

Meşhur Mofongo yemeği. Mofongo yemeden adadan gidemezsiniz, çok şahane olduğu için değil, çoğu yemek yanında servis edildiği için.

Restoranlar, Meksika mutfağı ağırlıklı. İspanyolların Enpanadası gibi Gul denilen ıspanaklı börek adanın en popüler yemeklerinden. Burada insan aç kalmaz. Aslında bizde de var gül böreği. Ona benziyor.

Belki de adanın en fazla ilgi gören yerleri barlar.  Bu adaya her gelen içkilerden tatmak istiyor. Onlar da bunu bildikleri için küçük bardaklarda tattırıyorlar. Bu bardaklara Türkçe okunuşu olarak şat diyorlar. Belki de hiç görmediğiniz kadar çok çeşit Margarita’yı, San Juan restoran ve kafelerinde bulabiliyorsunuz. Bu içkiler size az gelip tatma işini üçün üzerinde yaparsanız otele uçarak gidebilirsiniz. Mohito da aynı şekilde. Değişik versiyonları, değişik tatlarıyla, başka bir içki içme ihtiyacı duymuyor insan. Zaten bunları içince ne verseler boş.

Son olarak size çok ilginç bir adayı anlatmak istiyorum. Cayo Aurora adası

Bence Porto Riko’ya giderseniz mutlaka burayı gece görün.  Gece karanlığında kanolara binip kürek çektiğiniz zaman, sudaki hareketlenmelere ışıldayarak karşılık veren mikroorganizmalar sizi masalsı bir deneyimin içine çekiyor.  Gecenin karanlık olması mikroorganizmaları görebilmeniz için önemli olduğundan, gideceğiniz zamanı ayın durumuna göre ayarlamanızda yarar var. Bazı deniz analarının da dansı anlatılmaz ancak yaşanır. Şöyle bir ortam düşünün. Gecenin karanlığında denizin içi pırıl pırıl renklerle dans ediyor. Sanki uzansanız dokunabileceğiniz gökyüzündeki yıldızlar da size eşlik ediyor. Bu güzelliğe “milky way” diyorlar. Merkezden 4 USD’ye bir buçuk saatte feribotla ya da 130 USD’ye deniz uçağı ile 25 dakikada gidebiliyorsunuz.

Porto Riko’nun methi kentten daha ileri gitmiş bence. Bu güzel ülkeler aslında birden çok adadan oluştuğu için biz esas yerleşimin tarihi derinliği olan yerleri gezip yazıyoruz size. Bu adaya günde en az üç trans Atlantik gemi geliyor. Bir günde 20 bin kişiyi ağırlıyorlar. Bu nedenle de çok iyi bakıyorlar her yere. Ülkenin başkenti San Juan güzel, temiz, bakımlı ve oldukça iyi korunmuş bir şehir. Şehrin eski bölümü sanki her gün boyanıp, tamir ediliyormuş gibi geliyor.  Ama hiçbir yer ülkemizin yerini tutmaz. Mehmet Yeşil dostumun mizanpajı ile bu hafta da size güzel bir dünya hayal ettirmişimdir İnşallah. Haftaya yine oralardan seveceğiniz başka bir mekanda buluşmak üzere hoşçakalın.

Harika tertemiz kum güneş 
sizi bekliyor Porto Riko’da

Şehir dışında deniz, güneş ve kum tatilinden hoşlanıyorsanız bu ülke tam size göre. Dalmayı seviyorsanız balıklarla oynamak istiyorsanız bu ülkeye gitmelisiniz. Fakat sizi şaşırtacak bir durum. Dalmak istiyorsanız can yeleği giymek zorundasınız. Komik değil mi. Burada bir hafta yaşarsanız canınız hiç sıkılmaz. Batmak istiyorsunuz ama yelek var batamıyorsunuz.

Colombus’un Keşiflerinden sonra anlaşılmış ki 
ilk yerlileri Taino denilen bir halkmış

Boriken Adası’nda yaşayan Taino yerlileri Porto Riko’yu görünce bu adaya yerleşmişler. Kolombiyalıların atası olarak bilinen bu Tainolular, ağaç ve palmiye yapraklarından yaptıkları kulübelerde mutlu mesut yaşarlarmış. Ve adayı 1493 yılında başka biri daha keşfetmiş. Tahmin edeceğiniz gibi bu kişi Christopher Columbus (Kristof Kolomb) olmuş. Ünlü kâşif, buraya Kasım 1493’te gelmiş ve adaya San Juan Bautista (St John the Baptist) adını vermiş. Ancak ada zamanla ve kullanıma bağlı olarak, “zengin liman” anlamına gelen Porto Riko olarak tanınmaya başlamış adına şarkılar yazılmış. Kaşiflerin geldiği Limanın adı da San Juan olmuş… Adaya gidince Renkli evlerle ve ilginç duvar sanatlarını fotoğraflayın, yorulunca Caficultura denilen kültürlü bu mekanda  kahve için atıştırmalıklardan deneyin.  Çok meşhur  olmuş Café Cuatro Sombras’ta kahve için, harika panini sandviçlerden deneyin. Dünyaca meşhur olan bu mekânın içinde yer alan kahve değirmeni İzmir’den! Bazen insan çok şaşırıyor. “İzmir Nireee Porto Riko nire”. Ama hafiften de gurur duyduk. Dondurma seviyor musunuz? O zaman Trapiche Gelato’dan dondurma alın. Çok seveceksiniz. Dünyanın her yerinde mutlaka bir Türk’le karşılaştım. Porto Riko’da Bir Türk sanatçı ile karşılaşmak beni bir kez daha şaşırttı Butterfly People sanat galerisini ziyaret etmek isterseniz bu sürpriz çıkıyor ortaya. İlk girdiğinizde çok kibar ve tatlı bir hanımla karşılaşıyorsunuz. Sizin Türk olduğunuzu anlayınca eşini çağırıyor ve “merhaba” diyen bir beyle tanışıp ve mutlu olup başlıyorsunuz Türkçe konuşmaya susmuyorsunuz.  O da özlemiş Türkçe konuşmayı. Bu sanatçı  aile müze gibi olan dükkanda, kendi yakalamış oldukları kelebekleri sergiliyorlar ve doğanın nasıl bir sanatçı olduğunu anlatıyorlar.

San Juan Katedrali, ilk kez 1540 yılında sazdan yapılmış bir çatı ile inşa edildiğinden beri birçok kez restore edilmiş. Bugün, modern olarak orta çağ Amerikan tarzının nadir bir örneği olarak kabul edilmektedir. Papazı da bana resim çektirmemizi teklif etti. Eli de omzumda pek sevindi. Ben de çok sevindim ama şortlu vs. olunca çekindim ama kıramadım.

Sokaklarda hep bir ilginç figür ile karşılaşabiliyorsunuz.  Bu güzel figür size içeri girmelisiniz bir kahvemizi içmelisiniz diyor sanki.

Serinlemek için mutlaka bir su başı gerekiyor. Bazen sanki bütün ada halkı bu havuzun başında gibi geliyor insana. Belediye Başkanlığı da burada. Belki o yüzden devamlı kalabalık.