KARLOV TÜNELİ: BOLŞOY DRUJBA

İrfan ÇİFTÇİ
Tüm Yazıları
Türk Devleti, Cumhuriyet döneminde ilk kez ülkemizde misafir olan bir Büyükelçiyi koruyamadı.

Dün açılan Avrasya Tüneli'ne günün haleti ruhiyesiyle Karlov adı pek yakışırdı doğrusu. Neden olmasın? Tarihimizin kritik bükülme noktalarından birisini yaşadık. Türk Devleti, Cumhuriyet döneminde ilk kez ülkemizde misafir olan bir Büyükelçiyi koruyamadı. 1942'de KGB'nin Alman Büyükelçisi Franz Von Pepen'e başarısız bir suikast teşebbüsü, 1971'de yakından bildiğimiz İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom'un M.Çayanlar tarafından kaçırılıp öldürülmesi. Ama  ilk kez Türkiye Cumhuriyeti kendisine güven mektubu takdim etmiş ve o emniyet içinde yaşayan bir Büyükelçiyi koruyamadı. Dolayısıyla bu suikast devletin itibarını da zedeledi. Ancak bunu sadece bir tespit olarak saptayıp hızla geçiyoruz, öne çıkaracak halimiz yok. Çünkü gerçekten topyekün bir savaş halindeyiz. Dolayısıyla böylesine topyekün bir savaş içinde güvenlik ve diplomasi politikalarının zarafetini anlamayı erteliyoruz. Durum çok çok çok ciddi. Kurşunların taşıdığı etiket ister FETÖ, DEAŞ, PKK, TAK, DHKP-C vs vb veya isterse bir takım gizli servisler, ne olursa olsun hepsinin hedefi aynı. Türkiye'nin varlığı, birliği, barış, huzur, istikrarı ve onun sembolü olan Recep Tayyip Erdoğan... Kullandıkları silahların kaynağı, destekçileri yine aynı kümedeki mahfiller ve devletler.  Büyükelçi vurulduktan yaklaşık 10 dk sonra ilk kez http://nos.nl/artikel/2149210-russische-ambassadeur-in-turkije neergeschoten.html sitesi görüntüleri verdi. Görüntülerin giriş saati 19.22 idi. Bir kaç saat sonra bu site erişimsiz hale geldi??? Hemen bu işleri kimler ne ara kotarmıştı? Galerinin güvenlik kameraları canlı yayınla uyduya mı bağlıydı? Ardından bir kısım Avrupa ve ABD medyasının olaylı “Türk-Rus ilişkilerinde yeni bir kopuş, İslamcı terörist vs” söylemlerinin önceden hazırlanmışcasına servis edilmesi de bu büyük planın öncesi kadar sonrasının da ince ince dokunduğunun açık göstergesi.  Tabi bu hain saldırının teknik boyutları henüz aydınlanmadı, ama öncesi kadar sonrasındaki gelişmelerin de Rusya ile oluşturulan ortak güvenlik komisyonu tarafından ortaya çıkarılacaktır. Sonuç ne olursa olsun Rusya'nın da bu işe katılması da önemli bir gelişmedir.

Cumhurbaşkanının ifade ettiği seferberlik gerçeğini “bakanlar kurulu kararı var mı” “104.Madde” aslında onu kastetmiyor veya sosyal medyada “saldırıda güvendeyim” gibi laylaylom zevzekliklerle yaşayan aymazlıklardan silkinip kurtulmamız lazım. Tamamen savaşın teknik şartlarına uygun bir güvenlik konseptinin derhal hayata geçmesi gerek. Yoksa pisi pisine daha çok kan akacak. Öyle OHAL, özgürlüklerimiz kısıtlanıyor filan gibi yakınmaları ve yaşam konforunu korumak kaygılarını biraz kenara bırakmak zorundayız. Major anlamda ülke güvenlik politikaları, uluslararası asimetrik ilişkiler işin daha üst boyutu. Ben daha basit pratik olarak ülke genelinde ve yaşadığımız İstanbul'da bu hassasiyeti görmüyorum. Artık bir çok yerde güvenlik görevlisi veya memurlarının ellerinde cep telefonu, gözleri ekranda değil ellerinde gözleri çevresinin üzerinde lazer gibi gezinen ve ellerinde de ciddi silahları görmemiz gerekiyor. Şakası yok, savaştayız ve seferberlikteyiz. Tekrar zarif Büyükelçi Karlov'a Türkiye ve Rusya'ya başsağlığı diliyorum. Ayrıca iki hafta önce kaybettiğimiz Türk-Rus dünyasının büyük entelektüeli Azerbaycanlı Haydar Cemal'in de iyi arkadaşıymış. Ona da bu vesileyle rahmet diliyorum... Birbirimizi daha çok seveceğiz. Daha çok Puşkin, daha bolşoy drujba!!!