Tarihin ve bugünün özetidir Cemil Meriç'in muhteşem ifadesi:

Tarihin ve bugünün özetidir Cemil Meriç’in muhteşem ifadesi:

“Bir biz vardık cihanda, bir de küffar…”

Bu kadar basit. Arada şunlar vardı. Ötede bunlar… Hikâye hepsi.

Bir biz ve bir de küffar.

İsmet Özel’in ırk adları kategorisinden çıkarıp, biraz da Avrupalıların öyle algılayıp öyle tanımlamasından dolayı insanların dahil oldukları safı tarif için kullandığı, “Türk, kafirle çatışmayı göze alana denir” cümlesi, Cemil Meriç’in “biz” kavramını kestirmeden ve net ortaya koyan bir cümledir.

Ve bizim goy goyla kaybedecek zamanımız yok.

Biz kimiz ve küffar kim?

“Biz”i çerçeveleyip anlatırken ve içini doldururken rahat konuşabiliriz ama…

“Küffar” tarifini yapmak çok daha kolay gözükürken, çıbanına basılmış gibi her taraftan itirazlar yükselecek.

Bütün “Gezi fitnesi” aktörlerinin, sonrasında 15 Temmuz’u yaşamışken üstelik, “kumpas kuklası” liderin yürüyüşüne katıldığı bir ortamda neden çekineceğiz?

Hazreti İbrahim ateşe atılırken bir zerre suyu taşımaya çalışan karınca da “Türk”tü. Kafirle çatışmaya gidiyordu ve aczini yüzüne vuranlara verdiği cevap okyanuslar kadar derindi:

“Bu zerre suyla o ateş belki sönmez ama en azından tarafım belli olsun!”

Şimdi biz basit bir yol ayrımında net bir tarifi kelimelerle anlatmak yerine duruşumuzla tarihe kazıyoruz.

O yürüyüş elbette “adalet” ile ilgili değil.

O yürüyüş “ihanet” ile ilgili.

MİT tırları kumpası nedir? Altından kim çıkmıştır? Fetö kimdir? Kimin kucağında dinini, imanını, cinsini, haysiyetini kaybetmiştir?

100 kitabı belediyeye 35 bin liraya satıp “adalet” yürüyüşüne katılmak nasıl bir ahlakın işidir?

Milletin emaneti telefonla milyonlarca liralık konuşma yapıp “hukuk”tan söz etmek nasıl anlaşılır?

Yürüyüşe adım adım belli bir plan dahilinde aynı gezi vandallığında olduğu gibi hangi ajan provokatör gazeteciler destek vermektedir?

Grisi yok bu tablonun…

Aması ve açıklaması yok.

CHP Türkiye üzerine oynanan bütün kirli oyunların tarihi taşeronudur.

Ve Ankara Garı’ndaki İslam’ı yok etme toplantısından beri asla “biz”den olmamıştır.

Şimdi CHP, HDP, PKK, DHKP-C, Fetö, Almanya’nın koordinasyonunda bütün Haçlı kol kola girmiş, “biz”e doğru yürüyor…

Yunanistan’ın bile ayranı kabardı.

Artık üzerlerinde kırmızı haçlı pelerinleri ve ellerinde kılıçlar yok elbet…

Yürüyerek geliyorlar. Sıcakta hem de.

Kimi hastalığı bahanesiyle hapisten çıkmış ama yürüyor.

Kimi yürürken yuvarlanıyor.

Bir kirli kervan “adalet”le özdeş “Türk”e doğru yürüyor…

Siz yürüyeceksiniz de Fetö mü aklanacak? Afrin mi elimizden kurtulacak? Kasetleriniz mi imha edilecek? Dağları PKK’ya mı bırakacağız?

Hayır.

Yürüyün…

Tarihi düşünerek yürüyün. Kasetlerinizi düşünerek yürüyün. İlla ki sorulacak hesabı düşünerek yürüyün.

Şimdi aklıma Sultan Alpaslan’ın bir cevabı geldi:

“Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:

— 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.

Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:

— Biz de onlara yaklaşıyoruz.”

Alpaslan’ın “biz” derken kast ettiği kim ise, bizler onlarız…

Meriç’in ve Özel’in tarifindeki “biz”iz.

Yürürken ve yaklaşırken, siz de kendi tarifinizi yapın. Yürüyüşünüz bittiğinde hala yapamamış olursanız, biz sizin de tarifinizi yapar, kafanıza sokarız.