Vakıf Katılım web

KANAL İSTANBUL VE İHANET MESELESİ

Arzu ERDOĞRAL 04 Ara 2019

Arzu ERDOĞRAL
Tüm Yazıları
Peki, "Kanal İstanbul ile ne olacak?"

Türkiye’yi daha büyük bir ülke haline getirecek olan TANAP, Türk Akımı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali gibi büyük ve önemli projelere karşı olanların Kanal İstanbul’un yapılmasına karşı çıkması şaşırtıcı değil.

“Kanal İstanbul nedir?” öncelikle kısaca ona bakalım…

2011 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde kendisinin ‘çılgın proje’si olarak basına yansıyan Kanal İstanbul, İstanbul'da yapılması düşünülen bir su yolu projesidir.

Şehrin Avrupa Yakası'nda hayata geçirilecek olan proje ile İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini rahatlatmak adına Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir su yolu açılacak.

Kanalın Marmara Denizi ile birleştiği noktada 2023 yılına değin kurulması öngörülen iki yeni kentten biri kurulacak.

Bu kanalla birlikte İstanbul Boğazı tanker trafiğine tümüyle kapanacak, İstanbul'da iki yeni yarımada, yeni bir de ada oluşacak.

Peki, “Kanal İstanbul ile ne olacak?”

İstanbul’un çehresi baştan aşağı değişecek.

Şehir ve boğazlar yepyeni bir kimlik kazanacak.

Türkiye’ye ekonomik anlamda büyük katkılar sağlayacak.

Kanal İstanbul bu günlerde yine gündemde…

İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konu hakkındaki açıklamaları ise tartışmaları beraberinde getirdi.

Projeyi “ucube ve cinayet” olarak nitelendirerek “Bu işin sonu referanduma kadar gider.” ifadeleri kullanan İmamoğlu der ki;

“Kanal İstanbul bu şehre 100 kere ihanettir. Birazcık bilimden ve şehircilikten anlayan herkesin vicdanını sızlatacak; bu kadim şehri alt üst edecek projeye sonuna kadar karşıyız”.

Marmara Denizi aşırı oranda kirlenecek.

Tarım ve orman alanları yok olacak.

İstanbul tarihsel birikimlerini kaybedecek.

İstanbul'da yeni rant alanları açmak amaçlanmıştır. Böyle bir şeyi düşünmek bile ihanettir.

Öte yandan Kanal İstanbul projesinin deprem riskini daha da artıracağını söyleyenler de var, “bu proje, bir ABD projesidir. Çünkü ABD, Montrö Boğazlar sözleşmesini Kanal İstanbul projesi ile bozmak istiyor.” diyen de.

Sondan başlayacak olursak, Kanal İstanbul projesinin bir ABD projesi olduğuna kim inanır?

Harp ve ticaret gemilerinin Türk boğazlarından geçişini ve Karadeniz’de kalışını düzenleyen Montrö Boğazlar sözleşmesini, ABD’nin esnetmeye çalıştığı bir gerçek. Fakat bu konuda ABD’nin yaptığı girişimler Türkiye Cumhuriyeti tarafından engellenmiştir ve engellenmeye de devam edecektir.

Mevcut tabloya bakacak olursak bu suçlama iktidar partisine yönelik büyük bir haksızlıktır.

2018 yılında dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan'a Kanal İstanbul-Montrö ilişkisi sorulmuş, Arslan’da “Montrö'yü ayrı tutmak” gerektiğine vurgu yapmıştı.

Aynı zaman diliminde konu Başbakanlık koltuğunda oturan Binali Yıldırım’a da sorulmuştu.

Yıldırım, Kanal İstanbul’un hiçbir şekilde Montrö ile ilişkilendirilmesinin mümkün olmayacağını söylemişti.

Geçtiğimiz günlerde ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Kanal İstanbul'a kazmayı vurduğumuz zaman, dünyada denizcilik ve ulaşım bakımından tarih değişecek, dönüm noktası olacak" dedi.

İmamoğlu’nun açıklaması ile referandum önerisine ve deprem riski olacağına gelecek olursak, iktidar partisinin kamuoyunu aydınlatması gerekiyor.

Sonuç itibari ile doğrular ve teknik bilgilerle birlikte bir konuda tatmin olmanın altında güven duygusu da yatmaktadır.

Güven vermek asıl kimin ihanet ettiği konusunda da fikir verecektir.