​İTHALATTA EN BÜYÜK PAZAR OLDUK!

Fehmi KETENCİ 22 May 2017

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Dünkü yazımızda şöyle bir başlık atmıştık:

      Dünkü yazımızda şöyle bir başlık atmıştık: “İthal ede ede üretmeyi unuttuk!”. Burada ne demek istediğimizi aklımız erdiğince, toplumdaki görüntüleri ve uygulamaları gözlemlerken vardığımız sonuçlardan çıkardığımız değerlendirmelerle anlatmaya çalışmıştık. Yıllardır süregelen bir sürecin bugüne yansımaları sonucunda çarşı pazardaki yangından söz etmiştik.

      Orada anlatmaya çalıştıklarımız ekonomimize yansıyanların “dar gelirli”nin üzerindeki etkileriydi. Şimdi bu konuya ve “üretenden sürekli tüketen” bir toplum olmamızın nedenlerine bir bakalım.

      Bir zamanlar üretimimizde dünyada öne çıkan ülkelerden biri iken bugün o ürettiklerimizin hemen hemen tamamını ithal eder duruma geldik. Tarım ürünleri üretiminde neredeyse yok denecek seviyelerdeyiz. 90’lı yıllarda başlatılan sera domatesi üretimi ve bugüne yansıyan sera sektörünü bir kenara bırakırsak normal şartlarda üretimimiz neredeyse dibe vurmuş. Bir çok ürünü ithal ediyoruz. 

      Güney illerimizde çok zengin bir uğraş olan seracılığa rağmen orada yetişen bir çok ürünü bile dışarıdan ithal eder olduk. Güney illerimizde, başta Antalya olmak üzere neredeyse fabrikasyona dönen seracılıkta başta domates olmak üzere bir çok tarım ürünü üretiyoruz. 

      Tüm bunlara rağmen tarım ürünleri ithalatımız tam anlamıyla zirvede. Son günlerde istatistiki verilere göre tarım ürünleri ithalatımızın 126,5 milyar dolarlara ulaştığını gösteriyor. Güney illeri adeta bir sera cennetine dönüşen, bu devasa seralarda kendi domatesini üreten Türkiye ürününü pazarlayacak ülke ararken, artık ihtiyacı olan domates, kuru fasulye ve hatta enginarını bile ithal eder durumdadır.

      İkibinli yılara kadar tarım ürünleri üretiminde kendi kendine yeten, ihtiyacı olanları yetiştiren hatta tükettiğinden fazlasını satarak  maddi katkı sağlayan çiftçimiz artık bu ürünlerini üretemez olmuş, tüketmek zorunda olduğu bu ürünlerin ithalatçısı durumuna düşmüştür.

      Kısa bir süre önce hazırlanan tarım ürünleri raporuna göre Türkiye’nin tarım ürünleri ithalatı 126.5 milyar dolara ulaşmış. Güney illerimizdeki o devasa seralarda iç pazara yetecekten çok daha fazla domates üretip, tüketim fazlasını satacak dış pazar arayan durumdayken, şimdilerde domates ithal eden durumda olduğumuz söylentileri dilden dile dolaşmakta. Bu konuşulanlardan, tarım ürünleri ithalatı raporlarına yansıyanları, son zamanlarda enflasyonu etkileyecek kadar dalgalı ve abartılı fiyatlara ulaşan domatesin çarşı pazardaki durumundan rahatlıkla anlayabiliyoruz. Mutfağın en olmazsa olmaz tüketim ürünlerinden olan domatesin bu durumu “dar gelirli”yi iyice karamsarlığa itmiş durumda. 

      “Türkiye’nin Tarım İthalatı” Raporu’nda; “Türkiye 5,5 milyona yakın kişinin çalıştığı tarım sektörünün toplam üretimi 60 milyar dolar civarında iken, ABD’de 2,3 milyon kişinin çalıştığı tarım sektörünün toplam üretimi Türkiye’nin üç katını aşarak 175 milyar dolarlık üretime ulaşıyor. Avusturalya’da tarımda kişi başına yıllık ortalama 93 bin dolarlık üretim yapılırken bu rakam ülkemizde 10 bin dolarlarda kalıyor. Tarım sektörünün bu verimsiz yapısı ülkemizdeki bu olumsuzluğun en önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır” denilmektedir. 

      Türkiye domatesi; KKTC, Romanya, Ukrayna’dan, elmayı; Şili, Fransa, İtalya, Bosna Hersek, Ukrayna, İran ve ABD’den ithal eder durumunda. Bir zamanlar önemli buğday üreticilerinden olan ülkemiz buğdayı, Rusya, Kazakistan, ABD ve Meksika’dan, Doğu Karadeniz’in en önemli geçim kaynağı olan çayı; Sri Lanka, Kenya, Endonezya, Çin ve İran’dan, patatesi; Hollanda, Almanya, Fransa ve KKTC’den, bahçeye tohumunu atsan yetişen salatalığı; Rusya, Belarus ve Gürcistan’dan, Trakya’nın gözbebeği ayçiçeğini Moldova, Bulgaristan ve Romanya’dan, narı; Rusya, Peru, Şili, İtalya ve Kolombiya’dan ithal ediyoruz. Türkiye enginarı bile; Mısır, KKTC ve Irak’tan ithal ediyor.

      Yukarıda saydığım tüm ürünleri üreten bir ülkeydik ama şimdi dünyanın her tarafından ithal eder durumdayız.