İSLAM'IN DİREĞİ HAK VE ADALETTİR

Ümit G. CEYLAN 27 Nis 2017

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
Günlük hayatımızda çok kullandığımız iki sözdür Hak ve Adalet.

Günlük hayatımızda çok kullandığımız iki sözdür Hak ve Adalet. Hep bir haksızlığa uğradığımızı, hakkımızın elimizden alındığını böylelikle de dünyanın adaletsiz bir yer olduğundan hayıflanır durur insanoğlu. Hak ve adalet çoğu zaman aynı cümlede kullanılır. Bu iki kelime birbirinin tamamlayıcısıdır adeta. Çünkü Hak Adalet terazisinde ölçülür. Bu yüzden adalet terazisinin doğruyu tartması çok önemlidir.

Hak; Ha ve Kaf, tek köklü bir kelimedir.

Bir şeyi sağlamlaştırmak ve o şeyin sağlıklı oluşu anlamına gelir. Hak; Allah’tır. Ayeti Kerime’de “Allah Hak, onların taptıklarının ise batıl olmasıdır” diye açıklanır. Bu Ayeti Kerime bize Hak kelimesinin Allah’ın isimlerinden biri olduğunu gösteriyor. Zira başka bir Ayeti Kerimede Allah hakkı ile bilendir, denmektedir. Adalet ile ilişkilendirilmesi anlamında Hak kelimesi bir başka Ayeti Kerime’de şu şekilde geçmektedir; “Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık, insanlar arasında hak ile hüküm ver.”

Adalet yoksa zulüm vardır.

Her şeyin yerini bulması eşyanın hakkını vermek içindir. Bu da adalettir. Eğer bir yerde Hak gözetilmiyorsa orda zulüm vardır. Bir insana hatta yaratılmış her şeyin adalete ihtiyacı vardır. Âlemdeki nizam Hak’kın hükmü ile sürmektedir. Nizamın idaresi insanoğluna bırakılsaydı her şey tepetaklak olurdu. Bir iş yerinde çalışanın maaşı, sosyal hakları verilmiyor çalışma saatleri kişinin yaratılış özelliğine göre düzenlenmiyor ve bunlara piyasa ekonomisi gibi nedenlerden bahane bulunuyorsa orada apaçık bir zulüm var demektir. 

Sorumsuzluk adaletsizliğe götürür.

Adaleti sadece kanun maddesi veya bir yönetmelik olarak görmemek gerekir. Günlük hayatımızın akıp giden düzeni içerisinde her şeyin her şey ile bir ilişkisi vardır. Biz Müslüman Türkler birçok kimsenin anlayamayacağı şekilde bir nizam kurmuşuzdur. Örneğin yere düşmüş bir ekmek görsek onu alır kaldırır başımıza öper sonrada bir kenara koyarız. Bu nimette olan Hak tecellisini görmemizden kaynaklanan bir durumdur. Çoğu insan bunun nedenini bilmeden yapar ama derinlerindeki anlamı budur. Ekmeğin ayak altında çiğnenip ziyan olmasına izin vermeyiz. Çünkü varlıktaki her şey haktır. İşte bu düstur ve hassasiyet duygusuyla Osmanlı zamanında merkeplerin bile dinlenme günlerinin olduğunu biliyoruz. Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Hak ve Adalet kendi mekanizması içerisinde sorumluluk duygusunu doğal olarak harekete geçiren bir sistematiğe sahiptir. Kendi yaptığı adaletsizliğinin karşılığını göreceğini bilir. Elinde olmayan nedenlerden ötürü sorumsuz davransa bile bunun kozmozda bir karşılığının olacağını bilir. 

Hazreti Ömer Adaleti.

Adalet dediğimizde kuşkusuz hepimizin aklına gelen bir isimdir Hazreti Ömer. Hazreti Ali anlatıyor: “Bir gün Ömer’i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm; “Ya emire’l-müminin nereye gidiyorsun?” diye sordum. “Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum” diye cevap verdi. O zaman ben: “İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun! Herkes senin yaptığını yapamaz!” dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu: “Hazreti Muhammed, hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur!”

Yine Hazreti Ömer yeni halife olduğu günlerde Medine sokaklarında ama bu kez uzak bir mahallede dolaşırken bir çadırdan ağlayan çocuk sesleri duymuş. Olup bitene bakmak için içeriye girmiş. İçeride bir kazan içinde taşları kaynatıp duran kadına ne yaptığını sormuş. Kadın ağlayan çocuklarını avutmak için çorba pişiriyormuş gibi onları avutmaya çalışıyorum demiş. Nasıl olsa ağlamaktan yorgun düşeceklerini umut ediyormuş kadıncağız. Hazreti Ömer neden halifeye söylemedin. Adam nerden bilsin senin durumunu deyince. Kadın da o zaman o makamda olmasın demiş. Hazreti Ömer kadına yarın halifeye git sana maaş bağlayacak demiş. Gittiğinde de bir önceki akşam çadıra gelen adamın Hazreti Ömer olduğunu görünce şaşkınlıktan Hazreti Ömer’e dualar etmiş. 

Hazreti Ömer’in adalet duygusu yüksek bir imanın neticesinde hissettiği sorumluluk duygusudur. 

İslamiyet ancak Hak ve Adalet üzerinde yükselir.

Bugün en çok sorulan soru neden Müslüman ülkelerde fakirlik var, neden Müslüman ülkeler perişanlık içinde, savaş ve felaketler içinde diye. Bu sorunun tek cevabı var; bugün Müslüman olduğunu iddia eden ülkelerin hepsinde cahiliye devri yaşanıyor. İslamiyet’in hakkı ile yaşanması içinde hepimizin ilk önce en yakınından başlayarak sorumluluk duygusu içinde bir birimizi kucaklamamız lazım. Bana ne, benim yardım etmemle mi olacak dememeliyiz. Hiç bir şey yapamasak kalp kırmamalıyız. Gönül almalıyız. Elimizdeki küçük lokmayı paylaşmalıyız. Yazımızın başlığında olduğu gibi bu sorumluluk duygusu ile Hak ve Adalet gerçekleşmezse İslam’ın direği yıkılır. Bugün içinde bulunduğumuz durumda budur. Biz İslam’ın adalet şuuruyla şuurlanalım. Ahlak ve maneviyat da ona bağlı olduğunu unutmayalım!..

Hazreti Ömer, gece namaza kalktığında şöyle dua ederdi: Ya Rabbi, bulunduğum yeri görüyorsun, ihtiyacımı biliyorsun! Allah’ım beni huzurundan ihtiyacı görülmüş, her türlü korku ve tehlikelerden kurtulmuş, Sen’in emirlerine derhal icabet eden, duası kabul edilen, hatalarını affettiğin ve kendisine rahmet ettiğin bir kulun olarak döndür.”

Editörden

Çalışmak, ibadet etmek, vaktin kıymetini bilmek!..

Cemalnur Sargut Hanımın bu haftaki yazısı benim için farklı ve özel anlamlar taşımaktadır. Hocamızın yazı başlığını “İstikrar mucizedir” sözünü bir sokak röportajında farklı insanlara sormak ve cevap almak isterdim doğrusu. Çünkü aldığı kararları uygulayabilen, pek az insan vardır hayatta. Karar almak, kararların ardında durmak; planlanan, programlanan işleri zamanında ve hiç ara vermeden, sekteye uğratmadan istikrarlı bir şekilde sürdürebilmektir. Hele günümüzde ısrarla hedefine kilitlenen insan bulmak çok zordur. Malum kelimler, anlamlar çarpıtıldığı gibi, başarı ve istikrar bağlantısı da başka yerlere çekiliyor çoğu zaman. Bizim istikrardan söylemeye çalıştığımız şey, öncelikle irademizi sağlamlaştıracak bizi dik ve diri tutacak bir iman şuuruna sahiplenebilmek için, dünya ve ahiret  için çalışmaktır. Hiç ölmeyecekmişiz gibi çalışmak, yarın ölecekmiş gibi ibadetimizi yerine getirmemizdir. İbadet sadece namaz, niyaz değildir elbet. Yaptığımız her şey için Allah'ın bizi gözetlediği idrakinde çalışmak ve ibadeti kastediyoruz. En başta vaktin kıymetini bilmeliyiz. Zira saatler durmuyor; akrep ve yelkovan geri dönmüyor!.

terazi

Ümit ve Korku arasındadır İnsan

Yaratılıştan ümit ve korkuyla yaşar insan. İnancından uzaklaşmasıyla korkuyu birlikte yaşar yüreğinde insan. Bir lokma ekmeğin, bir yudum suyun kıymetini bilen bir insan, aynı zamanda şükretmesini de bilir insan. Bir yudum suyu, bir lokma ekmeği bir fakir sofrasında paylaşmasını bilen bir insan aynı zamanda bencilliğini de, yalnızlığını da korku olarak üzerinden atmasını bilir insan. Ümitle birlikte ve geleceğe özgüvenle yürüyebilir insan.

Adaleti ve hakkaniyetin sırlarını yaşayarak öğrenir ve yaşatarak tadar insan. Sevgi, şefkat, merhamet insanlık vicdanında yeşerirse eğer, rahmet ve bereketle buluşur insan. Adalet ve hakkaniyeti şuurla kuşanan bir insan, ahlaki melekelerini de bütünüyle keşfeden insandır.  Hakkıyla İslam'ı yaşayan insan, gerçek insanlığını yaşayandır. Adaletiyle, ahlakiyle ve vicdaniyle yaşayan insan sonsuz mutluluğu tadan ve sonsuz huzuru yaşayan insandır. 

AFRİKA’DA NEFSİYLE TERBİYE OLUYOR İNSAN!..

Ne mutlu bir zayıfın, bir kimsesizin, bir açın ve susuzun yanında olmak, yaralarını sarmak için bir yardım konvoyunda görev alan insanlara!.. Özellikle Afrika’da  Gönüllüler bir yardım hareketi olarak 2005 yılından bu yana Türk insanının desteği ve güveni ile insani yardım çalışmaları yapılmaktadır.   

Hiçbir cerrahın, kadın hastalıkları, göz, çocuk ve K.B.B. doktorları ve diş hekiminin bulunmadığı yerleşim yerinde gönüllüleri bekleyen binlerce Afrikalı dört gözle bekliyor elinden tutacak insanları... Gönüllüler heyetindeki doktor ve hemşireler çare olabilme adına günde 14 saat nefes almadan 13.967 hastaya şifa dağıttılar. Bu hastalardan 664’ünün gözü ameliyatla açıldı, 442 hastaya anestezi uygulanarak ameliyat edildi, 1148 hastaya ultrason çekildi, 959 laboratuar tetkiki yapıldı, 1807 diş çekimi ile, 673 hastanın kulaklarına müdahale edildi. Diğer hastalara da ilaçları teslim edildi.

İnsani yardım kapsamında bu seyahatte ihtiyaç sahiplerine 825 keçi teslim edildi. Keçi sayısı toplam 20.156’ya çıkarılmış durumda olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz.  Diğer yandan kuyu çalışmalarında bu kez 35 kuyu daha sipariş edilerek, kuyu sayısı 489’a ulaşmış durumda.

Bir sivil hareket olan Gönüllüler Afrika için bakın ne demişler; “Bir okuldur Afrika!.. Ne yazıyla ne de resimlerle anlatamazsınız Afrika’yı. Afrikalıyı anlamak için onlara dokunmanız, ellerini tutmanız gerek; başka yolu yok!.. Bir kez dokundunuz mu vazgeçemezsiniz onlardan. Sabrı, azla yetinmeyi, yoklukta mutlu olabilmeyi, kendine ait olmayana el uzatmamayı, kısacası yokluğa şükretmeyi öğretti bizlere Afrikalılar... Vermek için her gittiğinizde bir şeylerin dersini alıp geldiğiniz bir ülkeden nasıl vazgeçebilirsiniz ki... Afrika’ya giden terbiye oluyor nefsiyle bir anlamda. Olgunlaşıyor ve dersini alıyor insan!..